Cum. Mar 29th, 2024

Wikileaks belgeleri Türkiye tam metni – 4. Bölümü

Vatan Gazetesi internet sitesi Wikileaks’in dün akşam yayımladığı ilk parti belgeler içinde Türkiye’yle ilgili olanların tam metni yayınladı. Wikileaks belgeleri adeta gündemi altüst ederken, Wikileaks’ın ABD Dışişleri Bakanlığı’na ait belgeleri yayınlaması Dünya gündemine bomba gibi düştü.

TARİH: 23 Mayıs 2007

BELGE NO: 07ANKARA1258

GÖNDEREN MAKAM: ABD Ankara Büyükelçiliği

SINIFLANDIRMA: Secret

KONU: Türk ordusu ve demokrasi

1. Türk ordusunun 27 Nisan’da yayımladığı ve siyasi kriz yaratan muhtıranın ardından, ordunun ülke içi ve yurt dışındaki bağlantılarla konuşmayı reddetmesi yüzünden yapay bir suskunluk hali gözlendi. Bu sessizlik, Genelkurmay İkinci Başkanı Ergin Saygun’un ordunun amaçları ve mevcut düşünce sistemiyle ilgili konuşmaya gönüllü olmasıyla birlikte bozuldu. Türkiye’de demokrasiyi ve anayasal süreci desteklemek için bütün oyuncuların karşılıklı olarak uzlaşması ve pragmatizm gerekliliğine vurgu yapmak için bu görüşmeyi kullandık.

2. ABD’nin Türkiye Maslahatgüzarı Nancy McEldowney ile bir araya gelen Saygun, Türkiye’deki ülke içi siyasi konuları gündeme getirdi ve Türk ordusunun neden 27 Nisan muhtırasını açıklamaya zorlandığını anlamanın önemli olduğunu söyledi. Saygun, ordunun sadece Türkiye’nin laiklik sisteminin korumak için sesini yükselttiğini belirtti. Bu, Türk ordusunun gerçekleştirmekte kararlı ve yükümlüğü olduğu birinci sorumluluğudur. Türk anayasasının orduyu laik devleti koruma konusunda güçlendirdiğinin altını çizen Saygun, ordunun da bunu yaptığını ve yapmaya devam edeceklerini söyledi.

3. ABD’nin Türkiye Maslahatgüzarıysa, bu sözlere yanıt olarak Türkiye’nin en değerli özelliğinin laik ve demokratik bir ülke olması olduğunu vurguladı ve bu iki özelliğin korunmaya devam edilmesi gerektiğini söyledi. Maslahatgüzar, ülke genelinde artan gerilim ve kutuplaşmaya dikkat çekti ve ordunun hareketlerinde dikkatli olup, ülkenin menfaatlerini dikkate alması gerektiğini söyledi. Karşılıklı tartışmayı ve istikrarsızlığı önleyip, anayasayla paralel çizgide ilerleyen bir siyasi süreç izlemek Türkiye’nin ve siyasi bağlantısının bir önemi olmadan bütün Türklerin en büyük çıkarıdır.

4. Saygun, ordunun karşılıklı tartışma içine girmek istemediğini ve böyle bir şey yapma niyetinde olmadığını söyledi. Saygun, istedikleri takdirde, sokaklara tankları gönderebileceklerini ancak bunu yapmadıklarını belirtti. Saygun aynı zamanda, ordunun siyasi, ekonomik ve sosyal istikrar konusuna uzlaşma konusuna herhangi bir çaba sarf etmeyen Ak Parti’den çok daha fazla önem verdiğini de ifade etti.

5. ABD’nin Türkiye Maslahatgüzarı, devam eden parlamenter seçimin sorunsuz bir şekilde devam etmesinin önemli olduğunu ve doğrudan halk oylamasının sonuçlarını tamamen kabul ettiklerini söyledi. Saygun, bu söylenenlere içtenlikle katıldığını söyledi ve Genel Kurmay’ın Ak Parti’yle ne parlamento ne de hükümette herhangi bir sorun yaşadığını belirtti. Saygun ek olarak, tek sıkıntılarının istikrarı tehdit eden radikal politikalar olduğunu söyledi.

6. YORUM: Burada, Genel Kurmay’ın devam eden siyasi gerilime yönelik atacağı adımlarla ilgili her kafadan farklı bir ses çıkıyor. En fazla konuşulan şeyse, Ak Parti’nin kapatılıp, bireysel olarak suçlandıkları davaları gündeme getirerek parti liderlerinin güvenilirliğinin sarsılacağı oldu. En dikkatli gözlemciler, ortam halen gergin olduğundan net olarak dile getirilemeyen anlayışı, Genel Kurmay’ın cumhurbaşkanlığı ve İslamcı politikalar konusunda kırmızıçizgilerini belirlediği ve Ak Parti’nin bu sınırları geçmeme konusunda anlaşması olarak gösteriyor. Bütün bu söylentilere rağmen, 22 Temmuz’daki seçimler öncesi manevraların yoğunlaşacağı kesin ve ABD Genel Kurmaylığının demokrasi, uzlaşma ve anayasal sürece sağlayacağı destek ise kritik önem taşımaya devam edecek.

ooo

TARİH: 25 Mart 2005

BELGE NO: 05ANKARA1730

GÖNDEREN MAKAM: ABD Ankara Büyükelçiliği

SINIFLANDIRMA: Confidential

KONU: Akıntıyla sürüklenen Türkiye

ÖZET:

1- Türkiye, iç ve dış politikada, iktidardaki Ak Parti hükümetinin liderlik ve yapısal problemlerinden kaynaklanan bir sapma yaşıyor. Türkiye’nin ve Ak Parti’nin, ABD ile ilişkilerini nasıl idare ettiğini de kapsayan sağlıklı bir kimlik tartışması gecikmiş olsa da başladı. Ancak Ak Parti’nin politikasındaki karışıklıklar, yükselen milliyetçi söylemin doldurmak için fırsat kolladığı bir boşluk yaratıyor. Yaşanan bu politik sapma süreci uzayabilir ve AB reformları ile karşılıklı işbirliğini daha zor bir duruma sokabilir. Bu sapma, gelecek krizin yeni siyasi alternatifler yaratacağı hesap günü gelene kadar devam edebilir. ÖZETİN SONU.

2- Ak Parti hükümeti zorlu AB uyum sürecinden geçerken, açıkça iç politika ve ekonomik reformlar tarafında akıntı ve rüzgarla sürüklenen bir gemi görüntüsü çiziyor. 2003 ve 2004 döneminde yapılan yasa değişiklikleri oldukça yetersiz. Ak Parti hükümetinin ordu, Cumhurbaşkanı ve büyük oranda laik devlet bürokrasisiyle işbirliği az seviyede. Ak Parti içindeki yolsuzlukların kontrol altına alınmasında başarı sağlanamıyor. IMF tarafından yeni bir stand-by programı için ön şart olarak istenen bankacılık, vergi idaresi ve sosyal güvenlik yasalarını çıkarmada yavaş kaldı. AB ile olan ilişkileri göz ardı ediyor. Erdoğan AB ile üyelik müzakereleri yürütecek baş müzakereci atamayı geciktirdi; hem Erdoğan hem de Gül, AB’li yetkilileri ve politikacıları rahatsız eden açıklamalarda bulundu. Erdoğan, hala uzun zamandır beklenen kabine değişikliğini gerçekleştirmedi.

3 – Ak Parti yetkilileri, hükümetin politikalarındaki bariz sapmayı reddederken, bu durumun [sapma] Erdoğan’ın seçmen tabanını azaltmaya başladığına yönelik bir işaret görmüyoruz. Ak Parti’nin eski seyrini kazanma çabaları İslami/Yeni Osmanlıcı refleksleri nedeniyle tehlikeli bir durumu yansıtıyor. Bu hükümetin ikili ilişkilerimize yeniden odaklanarak, bu ilişkileri daha stratejik bir düzeye taşıyabileceğinden kuşkuluyuz.

4- Başbakan Erdoğan yalnızlaştırılmış durumda. Kabinesi ve parlamentodaki grubuyla temasını yitirmiş durumda. Erdoğan’a yakın milletvekilleri ve bakanlar bize, başbakanla artık kolay iletişim kuramadıklarını ve Erdoğan’ın gazabına maruz kalacakları korkusuyla elleri bağlı şekilde secde ettiklerini belirtiyor. Şimdiye kadar Ak Parti politikalarının güçlü savunucuları olan iş dünyası, başbakanın artık kendilerini dinlemek istemediğini hissettiklerini belirtiyor. En son olarak duyduğumuz bilgiye göre ise Erdoğan, büyüme sürecinde içinde yer aldı İskender Paşa Dergahı’ndan en yakınında yer alan dini akıl hocalarıyla da bağlarını kesmiş durumda.

5- Bağlantıda bulunduğumuz birçok kişiden aldığımız bilgilere göre, Erdoğan az okuyor ve büyük oranda da İslami eğilimi ağır basan yayın organlarını takip ediyor. Partiye yakın diğer kaynaklardan alınan bilgilere göre de, Erdoğan Dışişleri Bakanlığı’nın analizlerinden yararlanmayı reddediyor, askeri ve Milli İstihbarat Teşkilatı da ellerindeki bilgileri başbakanla paylaşmıyor. Erdoğan’ın dünyaya hiç bir zaman gerçekçi bir bakış açısı olmadı ancak Necmettin Erbakan’ın (Hoca) liderliğini yaptığı Saadet Partisi tarafından İslami kanatta saf dışı bırakılacağı korkusu onun için önemli bir dönümü noktası oldu. Erdoğan, buna rağmen karizmasına, iç güdülerine ve internette yayımlanan komplo hikayeleri ve yeni-Osmanlıcı fantazilerin içinde kaybolmuş danışmanlarının sunduğu süzme bilgilere güveniyor. Örneğin, İslamcı dış politika danışmanı ve Gül’ün yakın destekçisi Ahmed Davutoğlu gibi.

6- AKP içinde daha ideolojik bakış açısına sahip Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, özellikle Erdoğan’ın dış gezilerinde perde arkasından entrika çevirmeye devam ediyor. Gül, Erdoğan’ın altını oymaya ve partinin daha büyük bölümünü kendi kontrolüne almaya çalışıyormuş gibi görünüyor. Ak Parti iktidara geldikten dört ay sonra başbakanlığı Erdoğan’a bırakan Gül, bu görevi yeniden elde etmeye çalışıyor olabilir. İngilizceyi daha iyi konuşan Gül, daha ‘ılımlı’ ve ‘modern’ bir görüntü çizmeye çalışıyor. Aslına bakılırsa, Gül’ü yakında tanıyanlar, onun Batı’ya karşı Erdoğan’a kıyasla daha ideolojik bir bakış açısına sahip olduğunu belirtiyor. Pragmatik bakış açısını yansıtan Gül, ikili ilişkiler ve Irak’taki seçimlerden beri Türkiye’nin Irak politikası konusunda bazı yapıcı değerlendirmelerde bulundu. Ancak, buna rağmen Gül ve ona benzer şekilde düşünen bazı milletvekilleriyle, gazetecilerin Erdoğan’ın üstüne gelmenin bir yolu olarak ABD karşıtı davranışları kışkırtıyor. Sunni toplumun hislerine tercüman olma arayışı da bu motivasyonun diğer nedenini oluşturuyor.

7- Ak Parti içerisindeki kargaşa, Erdoğan taraftarlarıyla partiyi oluşturan diğer eğilimlerin temsilcileri arasında bir büyük bir rahatsızlık yaratmış durumda. *****, Erdoğan’ın hem iç hem de dış politikada ve ABD ile ilişkileri yeniden rayına oturtmada nasıl hareket etmesi gerektiğini bilmediğini söylüyor. İslami cenahın önde gelen isimlerinden ****, içlerinde bulunan ve bize bilgi sızdıran iki kontak kişiye Erdoğan’ın, partide artık oldukça yoğun hale gelen yolsuzluklar nedeniyle istifa etmenin eşiğinde olduğunu söylemiş…

Yükselen Milliyetçilik

10- Ak Parti’nin güç kaybetmesinin daha rahatsız edici bir sonucu bulunuyor; o da yükselen milliyetçilik. Türkiye’de bu dönemde en çok satılan kitaplardan biri Türklük duygusunu kabartan ‘Metal Fırtına’ adlı roman oldu. Bu kitapta, ABD’nin Türkiye’yi işgal ettiği ve daha sonra Türklerin, Ruslarla birlik olarak karşı saldırısı anlatıyor. Diğer en çok satan kitap ise ‘Mein Kampf’. [Hitler’in siyasi görüşünü ve Nasyonal Sosyalist fikirleri açıklamış olduğu kitap.]

YORUM

13 – AB ile müzakerelere başlamak için tarih almak gibi büyük hedeflerinden birine ulaşan Erdoğan liderliğindeki Ak Parti, fikirlerini ve enerjisini kaybetmiş durumda. Şimdilik, AB ve IMF’nin talep ettiği reformlar yeniden güç kazanan milliyetçilerin sert muhalefetiyle karşı karşıya kalacak ve hükümet zor konulardaki kararları ertelemeye çalışacaktır ve değişime ayak direnen hakim duruş olacaktır. Karşılıklı işbirliği daha zor olacak, makul olmayan ABD ‘talepleri’nin Türk ‘egemenliğini’ çiğnediği belirtilerek daha hassas noktaya taşınacaktır.

14- Politikadaki bu sapma dönemi uzun sürebilir. Ak Parti’nin parlamentodaki çoğunluğu giderek azalıyor ancak bu yavaş biçimde oluyor. Ak Parti içindeki mutsuz havaya rağmen, mevcut durumda bu partiye siyasi bir alternatif bulunmuyor. Ayrıca, bölünmeyi zorlayacak kişi ya da kişiler için de riskler bulunuyor. Erdoğan’ın elinde hala, erken seçime gitme kartı bulunuyor. İşin tehlikeli tarafı ise, zor kararlar ve politik sistemin yeniden düzenlenmesi, hem Ak Parti’yi yeniden canlandırma hem de yeni siyasi rakipler getirecek yeni gerçek bir kriz çıkana kadar ertelenecek…

ooo

TARİH: 25 Şubat 2010

BELGE NO: 10ANKARA302

GÖNDEREN MAKAM: ABD Ankara Büyükelçiliği

SINIFLANDIRMA: Confidential

KONU: Müsteşar Burns’un 18 Şubat’ta Müsteşar Sinirlioğlu’yla yaptığı görüşme

ABD’nin dün akşam açıkladığı belgeler arasında yer alan 25 Şubat 2010 tarihli bir tutanakta 18 Şubat tarihinde William Burns’le Feridun Sinirlioğlu arasında yine Ankara’da yapılan bir görüşmenin içeriğiyle ilgili detaylara değiniliyor.

Toplantıda İran’dan Ermenistan protokollerine, PKK’dan Kıbrıs görüşmelerine ve füze savunma sistemine kadar birçok konuda değerlendirmeler var.

İran: Sinirlioğlu Ankara’nın resmi tavrını yinelerken askeri operasyonun Türkiye’ye zarar vereceğini, yaptırımların ise İran halkının kenetlenmesine yol açarak muhalefete zarar vereceğini söyledi. Sinirlioğlu bölge ülkelerinin İran’ı bir tehdit olarak gördüğünü belirterek, “Şam’da bile alarm zilleri çalıyor” dedi.

Ermenistan: Sinirlioğlu protokollerin onay süreciyle Minsk süreci arasında eşzamanlılık istedi. Kongre’nin “soykırım” tasarısını kabulünün onay sürecindeki hesapları çıkmaza sokacağını söyleyen Sinirlioğlu, “Aliyev’in kabul edeceği bir şey olursa biz de ilerleyebiliriz” dedi. Sinirlioğlu, gaz anlaşmasıyla ilgili olarak da “Bize güvenmiyor” dedi.

Irak: Ankara Başbakan Maliki’den memnuniyetsizliğini dile getirerek, “kontrolden çıkma”ya eğilimli olduğu korkusunu ifade etti. İran’ın bölgede kontrol sağlama çabalarını eleştiren Sinirlioğlu Suudi Arabistan’ın da bölgedeki partilere para verdiğini söyledi.

7 Mart seçimlerinden sonra Irak’ın gaz alanlarının Türkiye’yle bağlanması için girişim başlatacaklarını anlatan Sinirlioğlu İran’ın boru hattına muhalif olduğunu savundu. İkinci bir botu hattı fikrini ortaya atan Sinirlioğlu bunun barışa da katkı yapacağını belirtti.

Odierno’nun ziyaretini öven Sinirlioğlu terörist PKK’ya karşı Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’yle belirledikleri hareket planının daha fazla işbirliği getireceğini umduklarını vurguladı.

İsrail: Burns’un gerginliğe temas etmesi üzerine Sinirlioğlu sorunun “iki taraflı değil genel” olduğunu söyledi ve bölgenin rahatsızlığını barış sürecindeki tıkanmaya bağladı.

Askeri işbirliği, ticaret gibi alanlarda ilişkilerin sürdüğünü turizmde ciddi gerirleme yaşandığını belirtti. Burns Türkiye’nin aracılığıyla yapılabilecek yakınlaşma görüşmelerinin barış sürecine önemli katkı yapacağını söyledi.

TÜRKİYE SARKOZY’DEN MEMNUN DEĞİL

Suriye: Sinirlioğlu Türkiye’nin diplomatik çabalarının Suriye’yi İran’ın yörüngesinden çıkarmaya başladığını söyledi. “Çıkarları ayrılıyor” dedi. İsrail’in Türkiye’yi görüşmelerde arabulucu kabul etmesi durumunda, Sinirlioğlu, İran’ın daha da yalnızlaşacağını belirtti.

AB, Kıbrıs, Yunanistan: Sinirlioğlu, Sarkozy’nin Türkiye’nin üyeliğine muhalefetinin Hıristiyan Avrupa’yla Müslüman dünyası arasındaki kültürel ayrımı derinleştirdiğini söyledi.

Sinirlioğlu Papandreu’nun Erdoğan’a yazdığı mektubun üzerine Türkiye ile Yunanistan arasında yeni görüşmelerin başlayacağını söyledi.

Görüşmede ayrıca Afganistan, Pakistan, Hindistan, Bosna konuları konuşuldu.

İkili Avrupa ilişkileri ve NATO: Türkiye’nin Sarkozy’den memnuniyetsizliğini yineleyen Sinirlioğlu Belçika ve Danimarka’nın PKK’ya yakın örgütleri baskı altına almaktaki gönülsüzlüğünden şikayet etti. Türkiye’den bir ismin NATO Genel Sekreter Yardımcısı olması yönünde ABD Başkanı’nın sözünü hatırlatan Sinirlioğlu, onun yerine çok hak etmeyen bir Alman’ın seçildiğini söyledi ve “Rasmussen’le Merkel arasında bir anlaşmadan şüpheleniyoruz” dedi. Sinirlioğlu,” Size güvendik de Rasmussen’in seçilmesine izin verdik” dedi.

Füze savunma sistemi: Sinirlioğlu projeyle ilgili Rusya’nın tepkisini sordu, Burns Rusların çok daha rahat olduğunu ve önce ikili sonra Rusya-NATO arasında görüşmeler yapmayı beklediklerini söyledi. Sinirlioğlu Erdoğan’ın Gates’le yaptığı görüşmede dile getirdiği İran tehdidinin öne çıkarılmaması talebini yineledi.

By