Cum. Nis 19th, 2024

İşte İstanbul’a İki Yeni Şehir Projesinin Simülasyonu

Biri Avrupa diğeri Anadolu yakasına iki yeni şehir
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kanal İstanbul’dan sonra İstanbul’a iki yeni şehir projesini Haliç Kongre Merkezinde kamuoyuna açıkladı. 1’er milyonluk şehirlerin birinin Avrupa yakasında Karadeniz kıyısında diğerinin ise Anadolu Yakası’nda inşa edileceğini belirten Erdoğan, işadamı Ali Ağaoğlu’na dönerek ”Ağaoğlu belki de bu işe girersin” dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kanal İstanbul’dan sonra İstanbul’a iki yeni şehir projesini Haliç Kongre Merkezinde kamuoyuna açıkladı. 1’er milyonluk şehirlerin birinin Avrupa yakasında Karadeniz kıyısında diğerinin ise Anadolu Yakası’nda inşa edileceğini belirten Erdoğan, işadamı Ali Ağaoğlu’na dönerek ”Ağaoğlu belki de bu işe girersin” dedi.

Başbakan Erdoğan’ın yaptığı açıklamalar şöyle:

Şehir, medeniyettir medeniyet şehirdir, medeniyet idraki, medeniyet tasarruvu şehirleri ortaya çıkartır. Şehir tarihi, kültürü, birikimi anlattığı kadar içinde yaşayan insanlarında ruhunu yansıtır. Şehir adeta bir kaptır içinde yaşayanlara kendi şeklini verir, dünyaya Süleymaniye’nin penceresinden, Sultanahmet’in avlusundan, Galata Kulesi’nin üzerinden bakan bir çocukla çöp dağlarının üzerinden sokaklara bakan bir çocuğun bakış açısı asla aynı değildir.Yeşil alanlarda doyasıya oynayan, parklarda eğlenen, sosyal tesislerde güvenle bisikletine binen bir çocukla, kaldırımda, arabaların park ettiği dar sokaklarda oynayan bir çocuk asla eşit değildir bu sadece çocuklar için değil, gençler, büyükler, hanımlar içinde şehrin ruhu son derece etkili, son derece belirleyicidir.

13. Yüzyılda Doğu’dan gelen yağmacılar her mağdur beldeyi yakıp yıkmış, şehirlerde taş üstünde taş bırakmamışlardır. Bu yağmacı askerler şehrin içine girmekten korkmuş, şehrin ruhlarını şekillendireceğini düşünerek şehirlerde yaşamaktan uzak durmuşlardır. Bu medeniyetler estetikten korktukları için şehirleri katletmiş, şehirlerle beraber tüm medeniyet birikimini ortadan kaldırmak istemişlerdir. Biz millet olarak büyük şehirler inşa etmiş, dünyaya şöhret salmış büyük bir medeniyetin çocuklarıyız. Başta Konya, Bursa, Edirne, İstanbul olmak üzere bizim şehirlerimiz tarihte insan merkezli kurulmuş her sokağı, caddesi, insanı yansıtan bir anlayışla şekillenmiştir. Yine tarihte Diyarbakır, Kayseri, Adana, Trabzon, Ankara gibi şehirlerimiz bir medeniyet tasarruvunun eseri olarak tarihte yer almışlardır. Bizim tüm bu şehirlerimiz dünyanın her tarafından alimleri, erdemli insanları kendisine çekmiş, cezbetmiştir. Her bir şehrimiz kendi döneminde dünyanın en büyük ilim ve medeniyet merkezi olmuştur. Dünyanın 3 kıtasına yayılmış Selçuklu ve Osmanlı mimari eserleri Bağdat’ta, Beyrut’ta, Üsküp’te, Şam’da bir yapıdan öte şehrin içindeki tabi bir güzellik olarak yükselmiştir. Köprülerimiz, evlerimiz, tarih boyunca insanla barışık, tabiatla barışık, şehirle uyumlu şekilde inşa edilmişlerdir.

BİZ İSTANBUL’A İHANET EDEMEZDİK

Diyorki Sultan Fatih; Hüner bir şehir dünyad etmektir, rehaya kalbin abad etmektir.’ Yani asıl kabiliyet insana huzur verecek şehirler imar etmektir. Hiç kuşkusuz tarihin derinlerinden gelen şehir kültürümüz ve medeniyetimiz son bir kaç yüzyıl içinde önemli tahribata uğramıştır. 1930 Tarih Rıfkı Atay’ın tespitleri nasıl bir İstanbul vardı, şöyle söylüyor; Kırmızı alevden daha korkunç bir canavarın, ilgisizliğin canavarlaştırdığı betonun bu sefer İstanbul’un bütün güzelliğini yok ettiğini göreceksiniz. İstanbul şehri çirkinleştirilmektedir, artık ne alev nede zelzele ile temizlenmeyecek şekilde çirkinleştirilmektedir. Tarih Rıfkı bugün olsa ne derdi? Bunu çabuk sık boğaz ediniz’ diyor. Daha 1930’larda büyük tehdite dikkat çekiyor Tarih Rıfkı, 10 yıllar boyunca devam eden plansız, kontrolsuz betonlaşma İstanbul’u adeta yutma noktasına getirmiştir. 1994’te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini devraldığım andan itibaren bu büyük tehditi yok etmek için uğraştım. İstanbul’da çirkin yapılaşmayı durdurdum, bir oran vereceğim buna dikkat edin ve İstanbul nasıl katledilmiş görün. Şahsımdan önceki belediyeler emsal olarak 15, 14, 13 uyguluyorlardı adamın bin metre kare yerimi var sen burada 15 bin metrekare kapalı alan inşa edebilirsin diyor. Yerin altıda hak getire istediği kadar yerin altına girsin, böyle bir dönem devraldık biz 3 emsalden fazla kimseye imar müsadesi vermedik çünkü ben İstanbul sevdalısıydım ve biz İstanbul’a ihanet edemezdik bu süreci bu yüzden biz durdurduk.

BİZ YAŞANABİLİR ŞEHİRLER TASARLIYORUZ

Bunların zihniyeti şehirlere saygılı bir zihniyet değildir bunların zihniyeti ideolojinin deli gömleğini giymiş ne dönüp bittiğini bilmediğimiz adımlarla ülkemize ve İstanbul’a ihanet etmişlerdir. İstanbul’u yeniden yaşanabilir bir kent haline getirmek gayreti içine girdik 1994’ten itibaren bir çok yerde yıkımlar yaptık ama bir çok yerde yasalarla karşı karşıya kaldık. Biz büyük bir medeniyet inşa ettiğimiz gibi onun yansıması olarak muhteşem şehirlerde inşa etmiş bir milletiz. Bugün o büyük medeniyetin izini süren şehirler inşa edebiliriz, üstadın ifade ettiği şu sözler anlamlıdır; Ceketimizin astarında kaybettiğimiz güneşi başka iklimlerde arıyoruz’ diyor. Merhum Necip Fazıl’ın söylediği gibi ; Ceketimizin astarında kaybettiğimiz güneşi başka iklimlerde aramamıza gerek yok biz kendi şehirlerimizi tarihteki gibi inşa edebilir mevcuda sahip çıktığımız gibi yeni şehirlerde imar edebiliriz. 3 Kavram çok önemli idrak, inşa, ihya. Biz kadim ve zengin medeniyetimizin idraki ile yeni bir inşa hareketini başlatıp ülkemizi, şehirlerimizi ihya edecek bir süreci başlattık. Cemil Meriç’in ifadesi ile; Kökü derinlerde yaşayan bir medeniyeti taşımak için kolları sıvadık ve bugünlerdeyiz. Biz yaşanabilir şehirler tasarlıyoruz, çocuğundan yaşlısına kadar hayatını huzur içinde sürdürebileceği şehirler tasarlıyoruz. Yolları duble yollarla donatıyoruz, artık 3 gidiş 3 geliş, 4 gidiş 4 gelişli yollara geçeceğiz otoyol, otoban kalitesine geçeceğiz. İşte 6 bin 100 kilometre olarak aldığımız bölünmüş yolları 79 senede Cumhuriyet tarihinde yapılan 6 bin 100 kilometre yol var 8 senede 13 bin 600 kilometre duble yol yaptık 8 senede, şuanda 19 bin 700 kilometre bölünmüş yolu var ülkenin şimdi ustalık döneminde ki hedef 15 bin kilometre ilave edeceğiz. Türkiye’yi hızlı trenle tanıştırdık, Ankara- Eskişehir hattı bitti şimdi Eskişehir- İstanbul hattı bitiyor ama bir bakıyorsunuz siyasi partinin önergesinde biz bitireceğiz diyorlar. Davet ediyorum gel Konya mitingine biz Ankara-Konya hattı trenle gideceğiz senide yanımıza alabiliriz.

KARARLI ADIMLAR ATTIK

Ankara, Sivas’ı inşa ediyoruz konut medeniyettir dedik, su medeniyettir dedik. Konutta 4 yüz 90 bin konutu inşa ettik ve 3 yüz 60 bini sahiplerin teslim ettik. Marka şehirler dedik, her bir şehrimizi kendi potansiyeliyle birer dünya şehri yapmayı önümüze hedef koyduk. Şehirleri imar ederken dikkat edin önce eğitimden başladık işe, derslikler inşa ettik, üniversitesiz artık şehrimiz yok biz anaokullarından, ilköğretimden, üniversitelerden işe başlamak suretiyle bu yola adım attık. KÖYDES dedik köylere, mezralara kadar su götürdük, elektrik götürdük. Bu adımları atarken bunu görmeyenlere millet olarak sormak gerekmez mi? Gözünüz var, görmüyormusunuz bunları? Sağlıkta neler çekti bu ülkenin insanları bunları görmüyormusunuz? Siz, bürokrat olarak olsun zihniyetinizi paylaşan siyasetçilerle bu millete neler çektirdiniz görmüyormusunuz? Bütün bunları anlatmamız lazım, çünkü hafıza-ı beşer isyan ile malumdur. İnsanoğlu yapılanları unutuyor, öyleyse anlatacağız. Biz demokrasi yerelde başlar diyerek demokrasiyi, evrensel değerleri köylerden, beldelere, ilçelerden, şehirlere götürmek için cesur, kararlı adımlar attık. Karar verilse bu ülke heryere ulaşır, bizim özgüvenimiz var, cesaretimiz var, pırıl pırıl gençlerimiz var, birikimli bir işgücümüz var. Biz Türkiye’yi yeniden inşa, yeniden imar edebiliriz nitekim ediyoruz. Mimar Sinan; Benim çıraklık eserim diyor, Süleymaniye için ‘Benim kalfalık eserim diyor, Selimiye için ‘Ustalık eserimdir’ diyor. Biz onların aydınlattığı yoldan gidiyoruz, çıraklık ve kalfalık döneminin ardından ustalık projelerinin ardına düştük ve öyle devam ediyoruz.

BİZİM GECELERİMİZDE BU RÜYALAR GEÇİYOR

2 Hafta önce Kanal İstanbul’u açıkladık dünyada ve ülkemizde nasıl ses getirdi gördük. Bir plan ortaya koyarsanız demekki alıcısı var öbürlerinin böyle çalışmaları varmı? Yok, arkamızdan koşmaya başladılar, biz yaşadıklarımızı ve yaşatmak istediklerimizi hep düşündük, düşünüyoruz. Bizim gecelerimizde çünkü bu rüyalarla geçiyor, bugün açıklayacağımız projede bir İstanbul projesi olmaktan ziyade Türkiye projesidir. Çünkü İstanbul, Türkiye’nin özüdür, özetidir, İstanbul’da 81 vilayetten benim vatandaşım var her 5 kişiden Türkiye’de 1 kişinin yaşadığı şehir İstanbul, İstanbul Türkiye’nin ortak zenginliğidir, buraya kazandırılan her bir eser Türkiye’ye kazandırılmıştır.Iğdır’daydım orada bir Fen Lisesi’nin açılışını yaptık dönerken açılıştan baktım kapılardan çıkanlar oldu kızımda yanımda bakalım bize bir çay ikram ederler dedim. Arabayı durdurduk, indik bize bir çay ikram edermisiniz dedik; Başımız gözümüz üstüne dediler’ içeride baktım çökmüş ikitane büyük inek, ahır orada ahırın yanında yine tek katlı evi tabi nefis kokuyor hemen oradan eve geçtik. Bütün aile hemen oturduk, kucaklaştık ama hepsinin baktım İstanbul’la bağlantısı var birisi baktım Arnavutköy’deyim dedi diğeri Halkalı’dayım dedi oyu nerede kullanacaksın dedim; Döneceğim’ dedi. Peynir ekmek yokmu dedim; Peynir ekmekte geldi, muhabbet farklı, galoş giyerek odalara evlere girenler var, birde ayakkabısını çıkararak oraya girenler var olayın aslı bu.

İSTANBUL’A 2 YENİ ŞEHİR

Kanal İstanbul bütün bu yapının üzerine Türkiye projesi olarak nasıl ortaya çıktıysa, nasıl bir Avrupa, dünya projesi olarak ortaya çıktıysa bugün bu projelerde bir Türkiye, dünya projesidir. 12 Haziran seçimlerinin hemen ardından İstanbul için iki yeni şehrin inşasına başlıyoruz. Bizim şuana kadar yaptıklarımız nihai bir proje çalışması değil ama yapılmış 100 binlik planlar üzerine bir proje çalışmasıdır. Bu şehirlerden birini İstanbul’un Avrupa yakasında Karadeniz kıyısında inşa ediyoruz diğerini de Anadolu yakasında kuruyoruz, bu şehirlerle İstanbul’un nüfusunu arttırmak değil bunu birileri speküle ediyor, bu konuda benim düşüncelerim bellidir. İstanbul’un kendi içinde nüfusunun arttırması başka bir olay göçle artması başka bir olay, birinci derecede İstanbul’un deprem tehditi altında olduğunu unutmayınız, depreme hazırlık ve kentsel değişim, dönüşüm amacıyla bu iki yeni şehri inşa ediyoruz. Bu çalışmaların zihni çalışmaları yeni başlamadı ve şimdi bunları hayata geçirmenin adımlarını atıyoruz. Seçimlerin hemen akabinde atacağımız adım süratle ciddi manada plan, proje çalışmalarını yoğunlaştırmak ve bunu yaparken tabi özellikle de İstanbulumuzun nereden nereye bazı deplaseler yaşayacağız bunu da konuşacağız. İstanbul’da yoğunluğun olduğu ve insanca yaşıyoruz diyemeyeceğimiz yerler var mı? Var, onun için buralarda valimiz, büyükşehir belediye başkanımızdan yardım alacağız, vatandaşlarımızla görüşeceğiz ve bu modern yapıları inşa ederken bu gayet cazip olan yerlerede biz vatandaşlarımızı taşımayı hedefliyoruz. İstiyoruz ki böyle güzel yerlerde benim vatandaşım insanca yaşamanın erdemine ulaşsın. Bunların hayal bile edemeyeceğiz adımlar bunlar, istiyoruz ki o çirkin yapılaşmalardan afedersiniz insanca yaşayamayacağınız bir yangın çıktığı zaman Allah göstermesin itfaiye araçlarının bile giremediği yerlerden insanlarımızı kurtarmak istiyoruz.

BİZ BÜYÜK DÜŞÜNÜYORUZ

Çok daha sağlıklı, daha büyük ve tüm dünyanın inanıyorum ki dikkatlerini üzerine toplayacak yaklaşık bin ile 1,5 milyon gibi bir nüfusu buralarda iskan edebileceğiz bizim ideal olarak hedefimiz 1 milyon bir tarafta, 1 milyon diğer tarafta burada doğacak imkanlarla halkımızın bize katkısı önemli zorla olmasını istemiyoruz ve bununla birlikte her iki şehirde uydu kentler olarak değil. Ticari, sportif merkezler olarak bu şehirler yükselecek şuanda gördüğünüz havaalanı var hedefimiz 60 milyonluk gidiş geliş olacak bir havaalanı, Türkiye’de Atatürk Havaalanı ihtiyacımıza cevap veremez hale geldi, uçaklar geliyor İstanbul’un üzerinde dönüp dolaşıp duruyorlar eğer büyük düşünüyorsak bunları yapmak zorundayız. Biz büyük düşünüyoruz ve bunları yapacağız. Sağlam konutların yanında bu bölge geçmişi itibariyle hep buralar taş ocakları, kömür ocaklarının olduğu bölgeydi adeta savaş görmüş bir ülke gibiydi. Böyle bir İstanbul’a evet diyebilirmiyiz? İşte biz buralardan biraz sonra göreceğiniz İstanbul’a geçeceğiz. Yani sosyal, ekonomik ve ticari merkezlerin olduğu, yeşil alanların olduğu yerlere geçeceğiz. Depreme dayanıklı şekilde inşa edilecek bu şehirlere deprem riski olan bölgelerdeki insanlarımız buralara taşınacak, kimse mağdur edilmeyecek kimsenin hakkı yenilmeyecek. Kuracağımız iki yeni şehirler İstanbul’un küresel bir şehir olma özelliğini yükseltiyoruz. Bunlar iki ayrı şehir olmayacak tabi ki İstanbul’un içindeki bölgeler ama biz anlaşılır olsun diye iki ayrı şehir diyoruz.

By Usta

<<- Kızlar Baklavalı erkekleri sever diye duyduktan sonra elinde baklava tepsisiyle gezen