Cum. Mar 29th, 2024

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, “Türkiye’deki konutların ihtiyacını neredeyse 25 yıl kadar karşılayacak bir gaz miktarından rahatlıkla bahsedebiliriz” dedi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, 3. Türkiye 2023 Zirvesi’ne katıldı. Burada bir konuşma yapan Bakan Dönmez, Karadeniz’de yapılan gaz keşfi ve 2023’te yapılan ilk gaz akışıyla ilgili olarak, “2016-2017 yıllarında milli enerji maden politikamızı çalışırken en önemli konulardan biri enerjide dışa bağımlılık konusuydu. Arz güvenliği konusu vardı ama arz güvenliğiyle ilgili sorunları aştık. Bugün artık Türkiye’nin bir arz yetersizliği söz konusu değil, hatta zaman zaman özellikle elektrik tarafında arz fazlamız var. Ancak dışa bağımlılık konusu Türkiye’nin uzun yıllardır mücadele ettiği, azaltmak için elinden gelen gayreti gösterdiği, yeterli doğal kaynakların keşfedilememesi nedeniyle çok fazla başarılı olamadığımız bir alandı. Hamd olsun çalışmalarımız, gayretlerimiz netice vermeye başladı. Özellikle son iki yıldır, Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerimizi ve son 1 yıldır Karadeniz’deki faaliyetlerimizi büyük bir sevinçle karşılamış olduk” dedi.

“(Sakarya Gaz Sahası) Orada yaklaşık 40’a varan sayıda bir sondaj çalışması planlıyoruz”

Karadeniz’deki çalışmalarla ilgili olarak, yaklaşık 16 ay önce sismik çalışmalara başladıklarını anımsatan Bakan Dönmez, şunları kaydetti:

“Hızla o yapılan sismik çalışmalar neticesinde değerlendirmeler, analizler, mühendislik çalışmaları bize o sahanın bir potansiyel içerdiği bilgisini vermişti. Ancak potansiyel içerdiği bilgisini sondaj yapmadan anlamamız, tespit etmemiz mümkün değildi. O açıdan o bölgede süratle sondaj çalışmasına karar verdik. Fatih, Akdeniz’deki çalışmalarına ara vererek Karadeniz’e geldi. Önce kule söküm işi yaptık Haydarpaşa Limanı’nda, sonra da İstanbul’un fethinin yıl dönümünde 29 Mayıs’ta Sayın Cumhurbaşkanımızın da teşrifleriyle Karadeniz’e doğru uğurladık. 20 Temmuz itibariyle de Sakarya Gaz Sahası’ndaki Tuna-1 kuyusuna intikal etti ve matkabı çevirmeye başladı. Üzerinden 1 ay gibi bir süre geçti ve ilk iki katmanda bir gaz keşfi yakaladık. Yaptığımız detaylı analiz çalışmalarından sonra oradaki miktarın yaklaşık 320 milyar metreküp olduğunu vatandaşımızla paylaştık. Sonrasında da aşağıda iki katman olduğunu ifade etmiştik ve geçtiğimiz hafta sonu da Sayın Cumhurbaşkanımız Fatih Sondaj Gemisine gelerek bizzat çalışmaları yerinde inceledi ve 85 milyar metreküplük ilave keşif miktarını açıkladı. Böylece toplam 405 milyar metreküplük rezervle sahadaki keşfi sonlandırmış olduk. Şu anda çalışmalarımız devam ediyor. Çünkü, orada yaklaşık 40’a varan sayıda bir sondaj çalışması planlıyoruz. Bir yandan ikinci gemimizi de o bölgeye doğru intikal ettireceğiz. İki, üç tespit kuyusu planladık. Tespit kuyularını süratle tamamlayacağız. Mühendislik ve tasarım çalışmaları gerek su tabanında gerekse kıyıda planladığımız terminal çalışmalarıyla ilgili mühendislik çalışmaları devam ediyor. Bir taraftan da BOTAŞ da karaya gelecek olan gazın ulusal iletim şebekesine bağlantısıyla alakalı sahadaki etüt çalışmalarına da başladı. Sakarya Gaz Sahasındaki sürecimiz bu şekilde devam ediyor.”

“Türkiye’deki konutların ihtiyacını neredeyse 25 yıl kadar karşılayacak bir gaz miktarından rahatlıkla bahsedebiliriz”

Türkiye’nin gazı nasıl çıkaracağıyla ilgili olarak değerlendirmelerde bulunan Dönmez, “Son 5 yıla baktığımızda ortalama doğalgaz tüketimimizin 45 ila 50 milyar metreküp arasında değiştiğini görüyoruz. Matematik olarak bir bölme hesabı yaptığımızda sahanın yaklaşık 8-9 yıllık bir tüketimi karşılayacak potansiyele sahip olduğunu söyleyebiliriz. Ancak gaz üretimi bugünden hemen hayata geçmeyecek çünkü burada üç yıllık bir çalışma süreci var. Bu ilk faz üretimi için üç yıla ihtiyacımız olduğunu ifade etmiştik. Sonrasında da 25-30 yıllık bir üretim planı söz konusu olacak. Türkiye’deki konutların ihtiyacını neredeyse 25 yıl kadar karşılayacak bir gaz miktarından rahatlıkla bahsedebiliriz. Çalışmaların bir kısmını yerli imkanlarla yürüteceğiz. Yerlileştirme politikasının bir ayağı yerli doğal kaynakların kullanılması, diğer ayağı da yerli teknoloji ve yerli insan kaynağının kullanılmasıdır. Bu kapsamda mühendislik çalışmamızı, ön mühendislik çalışmalarımızı kendi imkanlarımızla yapabilecek kabiliyetteyiz. Ancak detay mühendislik ve bazı ekip, ekipman ve kritik malzemelerin temini konusunda yurt dışından hizmet alabiliriz. Petrol endüstrisinde bir ülkenin bütün ihtiyaç duyduğu tedarik süreçlerini karşılama imkanı yok. Bu konuda gelişmiş birçok ülke var. Bunlarla temasa da geçtik. Bu temas doğrultusunda da ön görüşmeler yapıyoruz. İnşallah Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında doğal gazı milletimizle kavuşturma amacındayız ve hedefimiz de bu doğrultuda devam ediyor” ifadelerini kullandı.

“Sismik grubumuz sondaj yapmış olduğumuz Selçuklu-1 kuyusunun civarında ilave sismik çalışmalarına devam ediyor. O bölgeden ümitliyiz”

Doğu Akdeniz’deki çalışmaların neredeyse iki yılı geride bıraktığını söyleyen Bakan Dönmez, “Bugüne kadar sekiz derin deniz sondajımız oldu. Bunların bir kısmı bizim Türkiye Cumhuriyeti’nin kıta sahanlığındaki Türkiye Petrolleri’nin sahip olduğu ruhsat alanlarında, bir kısmı da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden almış olduğumuz ruhsat alanlarında. ‘Bugüne kadar somut bir keşif oldu mu’ sorusunun cevabı; hayır, olmadı. Ancak bize her keşif oradaki formasyon ve basene ilişkin ciddi veriler veriyor. Oradaki araştırmalarımızı biraz daha yoğunlaştırıyoruz. Şu anda Yavuz Sondaj Gemimiz en son Selçuklu-1 adını verdiğimiz kuyuda sondajını tamamladı. Şu anda Taşucu’nda birkaç aylık bir bakım ve ikmal süresi var. Bu arada sismik grubumuz da sondaj yapmış olduğumuz Selçuklu-1 kuyusunun civarında ilave sismik çalışmalarına devam ediyor. O bölgeden ümitliyiz. Bugüne kadar yaptığımız çalışmalarda bazı sondajlarda gaz akışlarını aslında okuduk. Ancak süreklilik arz etmediği için herhangi bir keşifle sonuçlandırmamıştık. Fakat bu son sondaj kuyusundaki ümidimiz biraz daha fazla. Onun civarında biraz daha yoğunlaşıyoruz. İnşallah orada da bir keşifle sonuçlanan netice alırız” şeklinde konuştu.

“Oradaki iki boyutlu sismik çalışmalarımız bittikten sonra üç boyutlu sismik çalışmalar yapılacak. Sonra da arama fazının ikinci bölümüne geçeceğiz. Eğer potansiyel içeren bir bölge tayin edersek orada da yine sondaj çalışmalarımızı yapacağız”

Doğu Akdeniz’deki sismik çalışmaların sürdüğünü belirten Bakan Dönmez, şunları aktardı:

“Özellikle son aylarda gündeme gelen Oruç Reis, Antalya Kaş ilçesinin güneyinde kendi kıta sahanlığımızdaki bölgede çalışmalarına devam ediyor. Orada bizim yaklaşık bir iki aylık çalışmamız daha var. Oradaki sismik programımızın yarısındayız. Öteden beri söylediğimiz bir husus var; biz özellikle uluslararası hukuka dayalı olarak kendi milli hak ve menfaatlerimiz doğrultusunda Akdeniz’deki faaliyetlerimizi sürdürmeye kararlı olduğumuzu başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere defaatle ifade ettik. Haklıyız ve tezimizi de gerek masada, gerekse sahada da söylemlerimiz ve eylemlerimizle ortaya koyuyoruz. Oradaki iki boyutlu sismik çalışmalarımız bittikten sonra üç boyutlu sismik çalışmalar yapılacak. Sonra da arama fazının ikinci bölümüne geçeceğiz. Eğer potansiyel içeren bir bölge tayin edersek orada da yine sondaj çalışmalarımızı yapacağız. Sayın Cumhurbaşkanımızın bir teklifi oldu. Doğu Akdeniz’de uluslararası bir konferans tertip etmek suretiyle tarafların, buraya kıyıdaş ülkelerin temsilcilerinin yer alacağı bir konferansta herkes gelsin tezlerini anlatsın diye. Biz bundan kaçmıyoruz, kaçınmıyoruz. Ama bazı ülkeler bu tip tekliflere peşinen ve önyargılı yaklaşmak suretiyle ‘hayır’ diyorlar ve olumsuz bir tavır içerisindeler. Bu da onların şu pozisyonda olduğunu gösteriyor: Aslında uluslararası kamuoyunu ikna edecek ellerinde fazla bir malzeme ve done de yok.

Yunanistan’ın tezlerine gelince, Avrupa Birliği üye dayanışması içerisinde Yunanistan’ın tezlerine destek veriyor. Ama bunun yanlış olduğunu kendilerine söyledik. Nitekim ikili görüşmelerde, yaptığımız diyaloglarda aslında bize hak veriyorlar. Ancak kamuoyu önünde bunu maalesef söyleyemiyorlar. Önümüzdeki günler ne getirecek diye bugünden söylemek zor. Ama biz hem sahada, hem de masada faaliyetlerimizi sürdürmeye devam edeceğiz.”

“2002’de 12 bin megavat civarında olan yenilenebilir kurulu gücümüz neredeyse 4 kata yakın bir artışla 46 bin 980 megavata ulaştı”

2002 yılında Türkiye’nin toplam kurulu gücünün 31 bin megavat olduğunu ve kesintili bir dönemden geçildiğini hatırlatan Bakan Dönmez, “Yani tüketimi karşılayabilecek bir üretim potansiyelinden uzak bir fotoğraf vardı önümüzde. O günlerde AK Parti Hükümetleri gerek yasal anlamda, gerekse yürütme anlamında atmış olduğu adımlarla bu alanda yeni bir iş alanı, yeni yatırım fırsatları oluşturdu ve özellikle özel teşebbüsler, müteşebbisler, girişimler bu alana ciddi yatırımlar yaptı. Bunun arkasındaki en büyük motivasyon unsurlarından biri de yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı çıkartmış olduğumuz destek mekanizmasıdır. 2002’de 12 bin megavat civarında olan yenilenebilir kurulu gücümüz neredeyse 4 kata yakın bir artışla 46 bin 980 megavata ulaştı. Yerli ve yenilenebilir enerjinin toplam kurulu güç içerisindeki payı da yüzde 60’ın üzerinde, geçtiğimiz yıl sadece yenilenebilir kaynaklardan ürettiğimiz elektrik, toplam tüketimimizin neredeyse yarısını karşıladı. Bu yıl da aşağı yukarı yüzde 46-47 bandında geçiyor. yerli ve yenilenebilir enerjinin toplamına baktığımızda yüzde 60’ın üzerinde olduğunu görüyoruz” aktarımında bulundu.

Son 10 yılda enerji ürünlerine ortalama 40-45 milyar dolarlık bir ithalatın söz konusu olduğunu kaydeden Bakan Dönmez, şöyle konuştu:

“Cari açığımızı da göz önüne getirdiğimizde cari açığa maalesef bu anlamda negatif etki eden bir pozisyondaydı enerji ithalatı. O açıdan yenilenebilir kaynaklar çevre açısından son derece uyumlu ve çevreye saygılı projeler. Bunların desteklenmesi neticesinde bugün ulaştığımız seviyeye gelmiş olduk. Bundan sonra da ‘YEKDEM’ mekanizması devam edecek. Şu anda komisyondan geçen yasa taslağında bundan sonraki döneme ilişkin YEKDEM’le ilgili bir ana çerçeve çizilmiş durumda. Cumhurbaşkanı kararıyla tavan fiyatlar, usul ve esaslar belirlenebilir hale gelecek. Özellikle yenilenebilir teknolojilerde hem verimlilik artışı hem de maliyetlerdeki azalmayı dikkate aldığımızda artık sabit fiyatla gitmenin çok sağlıklı olmadığını düşünüyor ve değerlendiriyoruz. Günün şartlarına göre değişen fiyatlar şüphesiz yatırımcının haklarını koruyacak ve kazanılmış haklarına saygı gösterecek şekilde yeniden düzenleme ihtiyacı doğurmuştu. O açıdan Cumhurbaşkanına bu yetki verilmek suretiyle günün şartlarına göre önümüzdeki yıllarda bu fiyatlarda bir güncelleme olacak. Cumhurbaşkanı kararıyla bu yıl sonu itibariyle sonlanması beklenen YEKDEM mekanizması 6 ay süreyle ertelendi. Salgından dolayı bazı hizmetler, bazı ekipmanların temininde zorluklar yaşanmıştı. Öyle ümit ediyorum ki; şu anda çalışması, yatırımı, inşaatı devam eden projeler var ve onların da bu tarihe kadar yetişmesi söz konusu olacak gibi duruyor. Potansiyel olarak baktığımızda yaklaşık 7 bin megavat civarında inşaatı devam eden, lisans almış, çalışmaları devan eden projeler var yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı. Bunların hepsinin 6 ay içerisinde bitmesi söz konusu olmayabilir. Bu sadece teorik bir potansiyeli içeriyor. Muhtemelen bunun yarısının işletmeye geçeceğini öngörüyoruz. Bu açıdan Türkiye aslında sessiz bir devrim yaşadı. Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim potansiyelimiz birçok Batılı Avrupa ülkesine göre çok daha hızlı bir şekilde gerçekleşmiş oldu. Bizim de zaten bir mottomuz var ‘daha çok yerli, daha çok yenilenebilir.’ Bundan sonra da yine bu politikamızın gereği olan düzenlemeler neyse bunları hayata geçireceğiz.”

“Önümüzdeki ay içerisinde BORON’un bulaşık ürününü de tüketicilerimizle buluşturacağız”

Borda dünya rezervinin yaklaşık yüzde 72’sinin Türkiye’de olduğunu ifade eden Bakan Dönmez, “Dünya pazarının da yüzde 55 oranında bizim kontrolümüzde olduğunu söyleyebiliriz. Fakat bunu rafine ürün olarak satmak yerine işlendiği, uç ürünlere, daha yüksek katma değerli ürünlere dönüşmesi ekonomimiz açısından, ülkemiz açısından çok daha faydalı ve yararlı olacaktır. O amaç doğrultusunda bor bileşiklerinin farklı alanlarda kullanıldığı perakende sektörüne de hitap edebilecek yönde bir projeyle bu sonuçları elde ettik. BORON temizlik ürünü 1 yılı aşkın bir süredir tüketicimizle buluştu ve hakikaten gayet yüksek bir memnuniyet oranı söz konusu. Sahadan bize bunun sadece çamaşırlar için değil, mutfak ürünleri, yani bulaşık sektöründe de bir karşılığı olabilir mi şeklinde ciddi talepler vardı. Arkadaşlarımız aylardır sürdürdüğü ar-ge çalışmalarında belli bir noktaya geldi. Öyle tahmin ediyorum önümüzdeki ay içerisinde BORON’un bulaşık ürününü de tüketicilerimizle buluşturacağız. Şu anda bazı çalışmalar var ürünün tamamlanmasına dönük. O çalışmalar tamamlanır tamamlanmaz çamaşır sektöründe olduğu gibi çevre insan sağlığına zararlı kimyasallar içermeyen bir bulaşık deterjanını da vatandaşımızla buluşturacağız inşallah” diye konuştu.

By Usta

<<- Kızlar Baklavalı erkekleri sever diye duyduktan sonra elinde baklava tepsisiyle gezen