Per. Nis 25th, 2024

Bizler, belirli görevlerin sorumluluklarını üzerimize almak zorundayız. Sorumluluk almanın en temelinde nelerin görevimiz olduğunu, nelerin ise olmadığını bilmek yatar. Bir işyerinde çalışmaya başlayan birini ele alalım. Bu kişiye nelerden sorumlu olduğu ve ne olarak işe alındığı belirtilmemiş olsun. Bu durumda kişi kendisine verilen her görevi sorumluluğu olarak hissedecek ve karşı koyma hakkının farkında olmayacaktır. En sonunda da yorgunluktan asıl görevlerine yetişemeyecek ve işten ayrılacak/kovulacaktır. Sizce bu adil olur muydu? Tabii ki hayır. O zaman biz neden özel hayatımızda bazen her şey bizim sorumluluğumuz gibi davranıyoruz?

Somut sınırları belirlemek ve onları fark etmek çok kolaydır. Mesela kendinize ait araziniz varsa tapunuzda kaç dönüm olduğunu bilir ve etrafına çit çekebilirsiniz. Dışarıdan bakan insanlar sizin mülkünüz olduğunu görür ve bu sınırları ihlâl etmez. Ederlerse de sonuçlarına katlanmayı göze almış olurlar. Soyut sınırlar ise daha belirsizdir, dışarıdan net bir şekilde görülmezler. Yapmak istemediklerimiz, yapamayacaklarımız; işte bunlar bizim kendimize ait alanımızda koyduğumuz sınırlardır. Ancak genelde bu sınırları insanları kırmamak, gözlerinde kötü olmamak için kaldırırız, ihmal etmelerine izin veririz. Sınırları ihlal eden kişiler tanımadığımız ya da uzak olduğumuz kişiler değil, aksine en yakınlarımız yani ebeveynler, kardeş, eş, çocuklar olur. Bu şekilde sınırlarımız ihlal edilmeye devam ettikçe alanımız daralır ve kendimizi kelimenin tam anlamıyla sıkışmış hissederiz. İşte tam o anda kişilik değişikleri, öfke, depresyon gibi sorunlar yaşayabiliriz. Bu kimileri için aylar, kimileri için yıllar sonra gerçekleşir. İnsanlara ne zaman “hayır” demeliyiz? Neler bizim sorumluluğumuz değil? Nereye kadar bu böyle gidecek? Hayatınızın kontrolünü elinize alın, asla geç kalmış olmazsınız.

By Usta

<<- Kızlar Baklavalı erkekleri sever diye duyduktan sonra elinde baklava tepsisiyle gezen