Bizans İmparatoru 1. Jüstinyen tarafından 532-537 yılları arasında yaptırılan Ayasofya ile ilgili yapılan her yeni çalışma bir bilinmeyeni daha gün yüzüne çıkartıyor. Amerikalı ve Türk araştırmacıların yaptığı son araştırmada, müzenin kapılarında ve doğramalarında kullanılan ağaçların 1600 yaşında olduğu belirlendi. Meşe, ardıç, ceviz gibi bu ağaçların vatanı ise Tuna Havzası, Akdeniz ve Kuzey Afrika…
Müze Müdürü Doç. Dr. Haluk Dursun, son araştırmaya ilişkin şu bilgileri verdi: “Kapıların yapıldığı ağaçlar fırınlandığı için çok dayanıklı, deformasyona uğramıyor. Her kapının boyu, kullanan kişiye göre değişiyor. En yükseği imparatorluk kapısı.
4 metre 89 santim genişliğinde, 8 metre yüksekliğinde bir kapı. Meşe dışında ardıç ağaçları, hat levhalarında ıhlamur tercih edilmiş.” Doç. Dr. Dursun, Ayasofya’nın dünyanın bir çok ülkesindeki araştırmacıyı cezbettiğini belirterek, tüm araştırmacılara kapılarının açık olduğunu belirtti.
Dursun, “Örneğin Türkiye’den bir grup yeraltı sularını, sarnıç ve kuyuları araştırıyor, Japonlar nemlilik ve statik özellikleri ile titreşim ve vibrasyon özelliklerini, Amerikalı bir grup akustik özelliğini araştırıyor. Müzenin boş olduğu zamanlarda balonlar patlatılarak, hangi köşesinin ne kadar akustik olduğu ölçülüyor. İtalyanlar mermerlerin menşeini araştırdı. Kandilli Rasathanesi de deprem önleme ve sismik riskin azaltılması üzerine çalışıyor” dedi.
Güvercin yuvaları da kayda alındı
Ayasofya’da Bizans döneminden kalan kediler ve kuş yuvaları için de tespit çalışması yapılmış. Doç Dr. Dursun, bu konuya ilişkin olarak da şu bilgileri verdi: “Kedilerle ilgili tespit çalışmamız halen sürüyor. Güvercin yuvaları ile ilgili yaptığımız çalışmayı tamamladık ve 33 güvercin yuvası tespit edip, bunları kayıt altına aldık. Bunlar da koruma altında.”