Seher Kadıoğlu’nun haberi:
Modern Evliliklerin Sorunsalı
” Ya Sonra”, mutlu biten bir masal sonrasında başlayan, esas hikayenin filmi. Onsekiz yıllık birlikteliklerinin sekiz yılını da evli olarak tamamlayan Adem ile Didem, aslında mutsuz olmak için hiç bir nedenleri yokken, modern zaman hastalıklarına takılırlar. Mimarlık kariyerinde ilerlemek isteyen Didem, eşine odaklı yaşamaktan, sürekli fedakarlık yapan taraf olmaktan usanmıştır.
Adem, hayvan barınağı için mücadele veren, kredi arayan, hayvanlara, engellilere duyarlı bir veterinerdir. Arkadaşları, futbol tutkusu, barınağı, hayatını doldurur. Didem’in kariyerini önceliklerini çok da önemsemez. Talihsizliklerin, yanlış anlaşılmaların da sonucunda Didem, ciddi olarak evliliklerini sorgulamaya başlar.
İstediği ilgidir; Adem onda, istemeden değersizlik duygusunu çoğaltmaktadır. Her ikisinin arkadaş çevresi filmin başlangıcında ilişkilerine köstek sona, doğru destek olurlar. Didem’in ruh halinin karışıklığından istifade etmeye kalkan Barış Falay(Cem), yönetmen izin verseydi, Didem’i daha çok zorlardı ama bu başkalarının masalıydı.
Güçlü Oyuncu Kadrosu Sürekli Aksiyon
Barış Falay zengin yüz ifadesiyle, soğuk, çarpıcı duruşuyla, Özcan Deniz’in karşısında rol almasaydı film çok eksik kalırdı.Yine kötü adam,yine bir an, seyirciyi de Didem’i de tavlayarak,” acaba Didem’in aradığı esas oğlan bu olabilir miydi?” dedirtiyor.
Deniz Çakır da günümüzün modern, biraz serbest, özgürlüğünü arayan, yeni çağdaş kadın tiplemesinin hakkını tam vermiş. Janset, filmin enerjisi, Ragıp Savaş, Erdem Akakçe, abartlı olmayan komedi sahneleriyle filme canlılık kazandırmışlar. Film, İstanbul, Antalya manzaralarıyla, akıcı olay örgüsüyle, hiç sıkmadan seyrettiriyor kendini.
Cezmi Baskın, Ayşen Gruda, Naz Elmas yan rollerde, az sahneleri olmalarına rağmen gözleri doyuruyor. Kilit sahneler müziğin gücüyle daha çarpıcı. Özcan Deniz, gerçek hayatında yıllar içinde geliştirdiği prens duruşunu, bu filmde, Barış Falay’a devretmiş, yakışıklılığının altını çizmemiş.
Ya Sonra Hikayesi’nin hızlı hayatları peşinde koşarken, film nasıl başladı ne zaman bitti pek anlaşılmıyor.” Niye çok seyirci çekti?” sorusunun cevabını projenin albenilerinde aramak gerekiyor sanırım.
Evlilikleri Kurtarma Filmi
Didem, eşinin peşinden, şehirden şehire koşmaktan, onun hayatı yaşama biçiminden, önceliklerinden çok bunalıyor. Kariyerinde yıllardır beklediği fırsat tam da ayağına gelmişken, sunacağı projeye Adem’in ciddiyetsiz hareketleri sonucunda kahve dökülünce ilişkilerinde kırılma başlıyor.
Adem’in bıraktığı tüm boşlukları dolduracak Barış Falay, filme de Didem’in hayatına danüfuz ediyor. Barış Falay(Cem), gizemli diyarlardan dünyaya düşmüş, parasıyla kadın şaşırtanlardan. Özcan Deniz ne kadar sıradansa Barış Falay da jestleriyle, o kadar görkemli, gizemli, özgün. Adem’le Didem, yanlış anlamalar zincirinin getirdiği ayrılık zemininde, birbirleri için, ne ifade ettiklerini öğrenme, sevgilerini sınama imkanı buluyor.
Adem zoru görünce meğer eşi için neler yapabilirmiş. Didem aslında Adem’den bir dakika bile vazgeçemezmiş.Film hikayesi asıl bu sorgulama süreci için yazılmış. Mutlu noktadan sonrasını evlilikleri boyunca gördüler. Ayrılık noktasının da devamıyla yüzleşmeleri, sevme kabasitelerini gün ışığına çıkarıyor. Yasak sevgilerin çekici olduğu filmlerin aksine evli aşklardan yana duruşuyla bile sevimli, rahatlatan bir yapım.
Birbirleri için ne derece kıymetli olduklarını çok burun buruna yaşadıkları için farkedemeyip yabancı heveslere kapılanların eşleriyle birlikte görmesi gereken bir film.
Film’in Dünyası Ne Kadar Yakın?
Bu ülkede “En modernim” diyen ailenin kapısını çalsak, Didem’in Adem’den vazgeçme aşamasına götüren yaşantılarını anlatsak, kaç kişi Didem’i anlayabilir? “Her şeyi var daha ne istiyor” dedirtecek şartlara sahipken, boşu boşuna yuvasını sarsıyor.
Yararına işleyen senaryo bile haklı çıkaramıyor onu. Filmin ahlakına da az kalsın ters düşecekken Barış Falay’ı refüze etmesi sayesinde temize çıkıyor. Didem bizden biri olamaz; o kadar ileri gittik mi? bilmiyorum. Teknede yapılan sunum, insanlar çekilince başka bir boyuta girecek gibiydi.
Çok akıllı bir iş kadını nedense, Cem gibi bir avcının denizdeki teknesine misafir olmakta sakınca görmüyor. Nasılsa Cem de, özel mekanındaki bu konuğuna çok kibar davranıyor, reddedilince mesafeyi aşmıyor, duygusal yanı da var ya ağlıyor; hafif arızalı karakter olmasa hiç inandırıcı gelmezdi.
Haber7