Acun Ilıcalı Ali Taran’la yollarını neden ayırdığını ilk kez Fatih Altay’lıya anlattı.
Acun Ilıcalı sevdiğim, beğendiğim bir kardeşimdir.
Sadece aklını ve yeteneğini kullanarak sıfırdan geldiği nokta her Türk genci için bir umuttur.
Zaman zaman uğrar sohbet ederiz.
Birkaç gün önce uğradı Habertürk’e.
Yeni sezon projelerini, yapmak istediklerini anlattı.
Biraz da dertleştik tabii.
Öncelikle "Panpiş" mi, "Pampiş" mi bilemediğim Hilal Cebeci‘nin yaptıklarına bozulmuştu.
"Bir tek kez konuşmuşluğum yok. Kendi kendine gelin güvey oldu. Yok benim programda jüri üyesi olacakmış, yok katılacakmış. Ağzımı açıp tek kelime etmedim. Sonra iş çığırından çıkınca ‘Böyle bir şey yok’ açıklaması yaptım. Ağzına geleni söylüyor. Millet de ona dayanarak bunu yazıyor. Yok öyle bir şey. Aklımdan bile geçmedi onunla çalışmak" dedi.
Bir diğer derdi, ayrılmak üzere olduğu eşiyle birlikte olduğu zamanların haber yapılması.
"Abi boşanıyoruz. Eşim dava açtı. Tamam boşanıyoruz ama düşman da olmuyoruz ya. Sonuçta boşansak bile benim eski eşim, çocuklarımın annesi.
Elbette görüşeceğiz. Bir araya geleceğiz. Boşandık diye düşman mı olmamız gerekiyor. Ölünceye kadar hiçbir şey için değilse, çocuklar için birlikte olmamız lazım. Bunu görüntülüyorlar ve ‘Acun’un kafası karışık’ diye yazıyorlar. Ayıp. Üzülüyorum" diyor.
Haklı.
Ali Taran’ı yeni dönemde jüri üyesi yapmamasının da nedenini sordum.
"Evlendiği için mi?" dedim.
"Olur mu abi. İster evlenir, ister boşanır. Bana ne. Onunla alakası yok" dedi.
"Peki ne?" dedim.
"Evlenmesi değil ama evlenmesini halkın gözünün içine sokması. Daha doğrusu kanserli eski eşini üzecek bir biçimde bunu yapması beni rahatsız etti. Tabii ki buna karışacak halim yok ama yaptığım programda yer vermeme hakkım var" dedi.
Bu yanıtı üzerine Acun’u daha da çok sevdim. Bu yıl da keyifle izleyeceğim onu ve yaptığı işleri.