Okula yeni başlayacak miniklerin okul fobisinden kurtulmaları için anne ve babanın çocukla olan iletişimi oldukça önem taşıyor.
İlkokul günlerinde yaşananların eğitim hayatı üzerinde önemli etki yaptığı bilinen bir gerçek. Atılan bu ilk adım, duygusal açıdan da yeni bir dönemin başlangıcı oluyor. Bu ilk adımın doğru atılması için eğitimcilerin yanı sıra ailelerin de bazı noktalara dikkat etmesi gerekiyor.
"Okul, çocuk açısından öncelikle arkadaş ve oyun demektir. Öncelikle bu özellikleri vurgulamakta yarar vardır. Çocuğa yeni arkadaşlarının olacağı ve onlarla yeni oyunlar oynayacağı anlatılmalı" diyen ve ailenin çocuğu psikolojik yönden okula hazırlaması gerektiğini belirten Psikolog Ferahim Yeşilyurt, hazırlık sürecinde yapılacakları şöyle sıralıyor:
• Öncelikle ilk haftalarda çocuğunuzun biraz stres ve kaygı yaşamasının normal olduğunu ona anlatın. Okula başlamadan önce bu konuyla ilgili muhakkak onunla konuşun.
• Çocuğunuzun fiziksel ve ruhsal sağlığını mutlaka kontrol ettirin. Çocuk doktoru, göz doktoru ve diş hekimi muayeneleriyle birlikte gerekiyorsa psikolog görüşmesini organize edin.
• Okullar açılmadan en az bir hafta önce uyku ve yemek saatlerini yeniden planlayın.
• Televizyon ve bilgisayar karşısında geçirdiği saatleri kısıtlamaya çalışın. Yazın bu süre artmış olabilir. Ancak okullar açılırken bu zaman diliminin kısıtlanmasında yarar var.
• Ders motivasyonunu artırabilecek eğitim malzemeleri alın. Okul alışverişine birlikte çıkın ve mümkün olduğunca onun seçimlerine saygı gösterin.
• Kendi öğrencilik yıllarınız ile ilgili paylaşımlarda bulunun. Bu paylaşım onlara öğüt vermekten daha çok işe yarar.
Ailenin aşırı baskıcı tutumunun çocukta okul fobisinin gelişmesine neden olabileceği uyarısında bulunan Yeşilyurt, bu tür olumsuzlukların yaşanmaması için ailelerin merak ettiği soruları yanıtladı, okula iyi ve doğru bir başlangıç yapmada etkili olacak noktaları paylaştı:
Çocuğuma okula hazırlamak için neler anlatılmalı?
İlkokul ortamı çocuk için yepyeni bir sosyal çevredir. Bu yeni ortamın kendine özgü uyulması gereken kuralları vardır. Çocuklar, oyun oynadıkları ana okul ortamından sonra bir anda çeşitli kurallarla tanışırlar. Tuvalete gitmek, su içmek, oyun oynamak artık hep kurallar dahilinde olacaktır. Çocukların bu güçlükleri yenebilmesinde, ilkokulun onlar için mutlu ve yaratıcı deneyimlerle dolu bir yer haline getirilmesinde ailelere önemli görevler düşüyor.
Çocukları okula başlayan aileler onlardan uzaklaştıkları için bir takım korkular içerisine giriyor. Öncelikle ailelerin bu konudaki kaygılarından uzaklaşmaları gerekiyor. Kendi kaygılarını azaltan veli, çocuğuna da model oluyor. Diğer taraftan okula ilk günlerde birlikte gitmek, öğretmeniyle tanışmak ve çocuğun kaygısını azaltmaya çalışmak faydalı olacaktır.
Okulun ilk günlerinde çocukta nasıl kaygılar gelişebilir?
Arkadaş bulabilecek miyim? Öğretmene kendimi gösterebilecek miyim? Arkadaş ve sınıfımı bulabilecek miyim? Ya kaybolursam? Tuvaletim geldiğinde ne yapacağım? gibi endişeler yaşarlar. Bu endişeler zamanla okula uyumla birlikte azalır.
Okul fobisi nedir?
Okul fobisi, kuvvetli bir endişe nedeniyle çocuğun okula gitmeyi reddetmesi ya da bu konuda isteksiz görünmesidir. Okul fobisi olan çocuklarda mide bulantısı, karın arısı ya da baş ağrısı şeklindeki bedensel şikâyetler görülür. Bu belirtiler genellikle sabahları uyanır uyanmaz görülmekte ve okula gitmemelerine karar verilir verilmez de kendiliğinden kaybolmaktadır. Eğer çocuğa okula öğleden sonra gitmesi önerilirse, belirtilerin aniden kaybolduğu görülebilir. Hafta sonları okul fobisi olan çocukların en sevdikleri günlerdir. Diledikleri gibi oyun oynayabilecekleri, okula gitmeyecekleri için bedensel şikâyetler görülmez.
Okul fobisi kimlerde daha sık görülebilir?
Özellikle anne ya da babasına çok düşkün, evde aşırı özen gösterilen çocuklarda daha sık okul fobisi görülür.
Aile yapısının okul fobisinde etkisi nedir?
Okul fobisi olan çocukların yaşamlarının daha önceki yıllarında anneleri tarafından aşırı özenilerek ve aşırı korunarak büyütüldükleri görülür. Bu tür annelerin sürekli çocuklarını memnun ederek, onların sevgisini kazanma çabası içinde oldukları, tüm gereksinimlerini karşıladıkları ve onları sürekli hayal kırıklığına uğramaktan korudukları dikkatimizi çeker. Bu anneler özellikle çocukların bedensel rahatsızlığıyla yakından ilgilidirler. Bazıları çocukları gözlerinin önünde olmadığında kendilerini çok yalnız hissederler. Psikolojik ve fizyolojik olarak çocuklarıyla yakın olma gereksinimi duyarlar. Bazı annelerin çocuklarını anaokuluna göndermekten kaçındıkları gibi arkadaşlarının evine oyun oynamak için bile göndermek istemediği görülmektedir.