550 yıldır Kapalıçarşı ve Hanlar Bölgesi’nde yapılan altın ve gümüş işlemeciliği yok olmak üzere. Atölyeler kapanıyor, yıllardır bu mesleğe hayatını verenler ne yapacaklarını bilmiyor.
Kapalıçarşı ve Tarihi Hanlar Bölgesi’ndeki üreticiler, esnaflar bir süredir huzursuz, çünkü, İstanbul’un birçok yerinde gerçekleşen ‘dönüşüm’ün onlara da uğrayacak olmasından – hatta bunun başlamasından – endişeliler. Bölge ‘Kültür Mirası’ kapsamına alınsa bile fayda etmiyor, çünkü onlara göre, kültür ve turizm denildiğinde akla sadece otel geliyor. Ve eminler; onlar şehir dışında tek bir yere gönderilecek, bu alanda butik oteller yapılacak ve dünyada olmayan bu üretim yok olacak.
Üretici ve tasarımcıların çoğu 2-3 yıldır bu tehlikeye karşı projeler oluşturuyor. ‘Made in/ Guide for Kapalıçarşı’ adlı proje ile bölgedeki küçük esnafın ve kaybolmaya yüz tutmuş tekniklerin yaşaması, Tarihi Yarımada’daki üretimin ‘görünmeyen kültür mirası’ olarak değerlendirilmesi amaçlanıyor.
Tarihi Hanlar Bölgesi’nde üretim yapan, bu projenin içinde olan tasarımcılardan Özlem Tuna, projeyi ve bölgeyi bekleyen tehlikeyi şöyle anlatıyor: ‘‘Hükümetler ve belediyelerin de değişmesiyle birlikte Tarihi Yarımada’da her tarafı, tarihi yapıları turizmde kullanmak istiyorlar ama bizde turizm denildiğinde otel akla geliyor. Böyle bir anlayış var. Buradaki hanların hepsini de butik otel yapmak istiyorlar. Genel bakış açısı böyle.
Bölgedeki büyük üretimi tek bir yere taşımaya çalışıyorlar. Kuyumcukent diye bir yer açıldı ve üretimi şehrin dışına kaydırdılar. 5 kişiden fazla çalışanların oraya gitmesi gerekiyor. Buradaki küçük atölyelerin üretimini kaldırarak oraya kaydırmak istiyorlar.
Bir şekilde o izinler koparıldığında bunu yapacaklar. Burada önemli bir üretim ve tüketim ağı var. Bu çok değerli… Görünmeyen kültür miraslarımızdan bir tanesi aslında. Dünyada örneği yok. Avrupa’ya baktığımızda küçük üretim bitmiş durumda. Buna rağmen Türkiye’de bunun değeri bilinmiyor. Çarşıdaki üretim ve tüketim ağı aslında bizim kültür mirasımıza dahil. Ama görünmüyor Bunun farkında olmamız gerekiyor. 550 yıldır burada hem altın hem gümüş işlemeciliği yapılıyor ve bu hâlâ da sürüyor.
Yıllardır Kapalıçarşı’da işlemecilik yapan Halit Kandemir bölgede yapılmak isteneni en iyi bilenlerden: ‘’Bizim mesleğimiz geleneksel el sanatlarından bir tanesi. Ama, bugünkü durum hiç iç açıcı değil. Buraları bırakmamız, terk etmemiz söyleniyor. İmalatın her çeşidinin buradan kaldırılacağı söyleniyor. Bizler aslında imalat yapmıyoruz, Bizler fabrikasyon üretimi mümkün olmayan çalışmalar yapıyoruz
Buradaki her atölye birlikte bir şey oluşturuyor. Herkes bütünün parçası aslında. Üretilen şey kolektif bir şey, bir atölye olmadan diğeri de olmaz. Örneğin, kum dökme tekniği aşağı yukarı 5 bin yıllık geçmişe sahip. Bunu başka bir yere taşıyamazsınız. Taşımaya kalkarsanız bunu yok etmiş olursunuz. Burada kala kala 3-4 atölye kaldı. Ve yakında hiç kalmayacak. Bizler buradan gidersek burası da yok olacak.
Han’daki diğer ustalar da durumdan mutsuzlar. İskender Bilgin, fazla cümle kuramıyor bile. ‘’Şehir dışında işlerimizin eskisi gibi olması mümkün değil. Yıllardır çalıştığımız yerleri bırakmak istemiyoruz’’ diyor. Bilgin, eski mesleklerin yok edildiğini de ekliyor.
Kum dökümcü Ahmet Yıldırım da, atölyelerin durumunun kötü olduğunu söylüyor. ‘’İş yok. Buradaki atölyeler yavaş yavaş kayboluyor ama biz kaybetmemek için buradayız. Burada kalmak istiyoruz. Buradan gidersek bu iş ölür. Bunun için mücadele ediyoruz.’’