1945 de ben daha çocukken Ankaranın her tarafını Amerikan askeri bastı. Şehirin göbeğine çok büyük Amerikan üssü yapıldı. Meclisin yanına Amerikan Askeri Kargahı binası yapıldı. Tabi ben bunların hepsini gördüm. Sonra polisin kıyafetleri değişti. Polislere jipler verildi ve polislerinkıyafetleri değişti..
1945 de ben daha çocukken Ankaranın her tarafını Amerikan askeri bastı. Şehrin göbeğine çok büyük Amerikan üssü yapıldı. Meclisin yanına Amerikan Askeri Kargahı binası yapıldı. Tabi ben bunların hepsini gördüm. Sonra polisin kıyafetleri değişti. Polislere jipler verildi ve polislerin kıyafetleri değişti. Sağ Göğüslerine şerif yıldızı gibi kocaman yıldızlar takıldı. Bizde biliyoruz kovboy filmlerinden,bu şerif Wolfest, Yahşi Batı filan. Askerlerin Kıyafetleri değiştirildi. Amerikanın yapmadığı rezillik kalmadı. Ben bunları içinde gördüm ve çocukken dedim ki ya biz Kurtuluş Savaşını neden yaptık, burası sömürge olacak dedim. 2. Dünya Harbine girmemiş ve kaybetmemiş bir ülkenin başkenti işgal ediliyor. Nasıl olur dedik. Bu arada Küçükken iyi hatırlıyorum kitabı açtığın zaman bir tarafında Atatürk resmi vardı altında Ebedi Şef Atatürk yazıyor diğer tarafında milli şef inönü yazıyor. Bu iş garibime gitti. Gene hatırlıyorum paraların üstünden Atatürk resmi kaldırıldı İönü resmi kondu. Her tarafta Atatürk heykelleri indirildi İnönü heykelleri konuldu. Vay anasını dedik. Tabi sonradan anladık ki Kurtuluş Savaşı başlarken İnönü İstanbulda Amerikan mandasına girelimde girelim diyenlerdenmiş. Kendi kendine Kurtuluş savaşına girmesi falan biraz hikaye… Birde şunu hatırlıyorum milletimiz Amerikalılar aptal, biz bu amerikalıları sağalım, bunlar aptal falan diyorlar. Ordada ara sıra haberler çıkıyor Amerika şu kadar para Türkiyeye yardım etti. Sonradan öğreniyorum ki Amerikan işgal askerlerine verdiği maaşları Türkiye yardım diye gösterdi. Ben tabi sonradan amerikanın ciğerini çözdüm. O kadar öğrendim ki Amerikalı bana soruyor: “Bizim ciğerimiz nedir? Anlat” Bende diyorum ki “Yok ki nesini anlatayım?”. Çok iyi biliyorum cıcığına kadar. Yani bunlar yardım mardım etmez. Bize yardım olarakta para vermemişlerdir, kendi kaynaklarımızla bizi bitirmişlerdir. Zaten en iyi sömürgecilik odur. En iyi misyonerlik kendine yaptırılandır. Bir yazımda bahsetmiştim, Bir ülkenin işgali için iki yöntem vardır. Biri Kaba kuvvet diğeri yumuşak güç. Kaba kuvvette gelirsin bombalarsın, asarsın kesersin. Viyatnamda olduğu gibi. Bu hem masraflı olur hemde masraflı olur, tepkide olur falan. Bu yöntem etkili bir yöntem değildir. İkinci yöntem yumuşak yöntem: Sana yardım ediceğiz, burs vereceğiz. Orada bir kaç ay kalırsın beynini yıkarlar, bu zamanla arttırılır. Sonra millet kendi eliyle her şeyini teslim eden kafaya gelir. Bu yumuşak güç yönteminin batı açısından en başarılı uygulandığı yer Türkiyedir. Afrikada bile uyandı adamlar, tabi Türkiyede uyananlarda var. Hele bu eğitimden geçmesek kafa çalışır hala. 1945-1946 gibi gizli ikli antlaşmalar imzalanmış. Buların bir kısmını Amerikan Meclisindeki konuşmalardan duydum. Orda itiraz oluyor: “Ya efendim bizim paramız kalmadı ne yardım yapıyoruz?” dediler. Diğeri dedi ” Sus ikili antlaşmalara göre o yardım değil” diye ağzından kaçırdı birisi. Antlaşmaya göre verdiği hurdalar Amerikanın malı sayılıyor bize verdiği üsler Antlaşmaya göre istediğimiz zaman elinizden alırız, kullan deriz, kullanma deriz diyorlar. Bunlar zaten bir şey verdiyse ya verdi görünüyordur ya hurdasını vermiştir ya da vidasını dışarıdan istersin.