İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener grup toplantısında yaptığı konuşmada “Oy verdiğiniz siyasi partilerden hesap sorun. Siz hesap sormazsanız rant iştahıyla gelen bu felaket tabloları bitmeyecek” dedi.
Akşener özetle şöyle konuştu:
* Azerbaycan’dan gelen mutlu haberlere sevinemeden, İzmir’de yıkıldık… Hafta sonu yaşadığımız, deprem felaketi dolayısıyla, kalbimiz İzmir’de atıyor. Afetten etkilenen vatandaşlarımıza, yanlarında olduğumuzu hissettirmek, Yürütülen çalışmaları gözlemleyerek, İYİ Parti olarak hangi konularda destek olabiliriz, anlamak için, Cumartesi günü İzmir’deydik.
* Başta AFAD olmak üzere, devletimizin tüm birimlerinin, belediyelerimizin, özel arama kurtarma ekiplerimizin, sağlık ordumuzun ve vatandaşlarımızın, canla başla mücadele ettiklerini gördüm. Enkaz üstünde şov yapanlara inat olağanüstü bir gayret ve özveriyle, enkaz altından tek bir canımızı alabilmek için mücadele eden, bütün kardeşlerimden, Allah razı olsun.
* Yurdumuzun, bir deprem kuşağı üzerinde olduğunu biliyoruz. Atılacak her adımın, bu gerçeğe uygun olması gerektiğini de biliyoruz. Ancak, bunları bilmek maalesef yetmiyor. O gerçeğe uygun adımları atabilme aklını ve izanını, göstermemiz gerekiyor. Maalesef, depremi yaşadıktan sonra, bir süre konuşup, sonrasında sanki hiçbir şey olmamış gibi davranılması, vatandaşlarımızı, daha büyük tehlikelerle, baş başa bırakıyor. Metropolleri çeyrek asır, ülkeyi de 18 yıl yönetip, sizden, benden, daha çok şikayetçi olan zihniyeti gördükçe, Türk siyaseti adına utanıyorum. Milletimiz acıyı topyekûn yaşarken, partisinin il kongresini iptal etmeyip, bir de, sanki hiç sorumlulukları yokmuş gibi, sadece geçmiş idareleri suçlayan, siyasi rantçıları gördükçe, utanıyorum.
* Yapılan ihbarlara rağmen, parmağını kıpırdatmayan bakanlıkları gördükçe, 21 yıldır toplanan deprem vergilerine rağmen, bu meselede ciddi bir yol alamayan yönetim anlayışını izledikçe, koltuk meraklılarının, yandaş müteahhitleriyle el ele verip, vatandaşlarımızın hayatını hiçe saymalarına şahit oldukça, isyan ediyorum.
* Bugüne kadar, depreme hazırlık konusunda verilen, tüm önergeleri reddeden hastalıklı kafaya, kentsel dönüşümü ranta, fırsatçılığa dönüştürenlere, imar barışı adı altında, çürük binaları yasallaştıranlara, o binalarda kolon kesecek kadar, gözünü para bürümüşlere, isyan ediyorum.
* Yarından tezi yok, meclisimizde bu konuda yeniden adımlar atacağız. Daha önce attığımız adımları tekrarlayıp, daha ısrarcı olacağız. Sanki hiç sorumlulukları yokmuş gibi siyasi rantçıları gördükçe utanıyorum.
* 21 yıldır toplanan deprem vergilerine rağmen bu yönetim anlayışını izledikçe isyan ediyorum. Oy verdiğiniz siyasi partilerden hesap sorun. Siz hesap sormazsanız rant iştahıyla gelen bu felaket tabloları bitmeyecek. Felaketin siyaseti olmaz. Biz bu konuda hiçbir siyasi hesabın içinde olmadık, olmayacağız.
* Merkez Bankası neden bağımsız? Para politikası rant uğruna kullanılmasın diye bağımsız. Damat bakanı uyarıyorum. Merkez Bankası Başkanı’na çaycın gibi davranmaktan vazgeç. Damat bakan dolara bakmıyor. Sen bakmayacaksın da kim bakacak?
* Türkiye, yüksek bütçe açığı ve yüksek cari açıkla karşı karşıya, devleti yönetenlerden hiçbir ses yok. Bankacılık sistemi, her geçen gün artan ciddi bir faiz riskiyle karşı karşıya, devleti yönetenlerden çıt yok. Reel sektör firmalarımızın 292 milyar dolar döviz yükümlülüğü var. Yılbaşından bu yana dolar kuru 2 lira 40 kuruş artmış. Yani firmaların borçları 700 Milyar lira artmış, devleti yönetenler hala parmağını oynatmıyor. Damat Bakan dönemindeki altın ve dövizle borçlanmanın, bütçeye ilave maliyeti 150 milyar lirayı buldu.
* Pandemide vatandaşlarımıza bütçeden yapılan doğrudan destek, sadece 10 Milyar lirayken, bunun 19 katının, kodamanların cebine girmesine sessiz kalamayız. Milletin parasını faize akıtırken, son derece cömert olan iktidarın, millete gelince cebinde akrep olmasına sessiz kalamayız. Kimse kusura bakmasın, sessiz kalmayacağız.
* Tüm bu gerçekler ortadayken; Sayın Erdoğan, “OECD ve IMF ölçeklerine göre iyiyiz.” diyor. Çok yazık. Bu söz bile, olup bitenden ne kadar habersiz olduğunu gösteriyor. Sayın Erdoğan; O iyi durumda olan Türkiye’de bugün asgari ücret aylık 270 dolar. Yani, günlük 9 dolar. Yani, 3 çocuklu bir aile için kişi başı günlük 2 dolar bile değil.
* Haydi, o meşhur simit hesabını, şimdi yap da göreyim! Sen farkında değilsin ama, birçoğu OECD üyesi olan 46 ülke, bu dönemde bizden çok daha iyi büyüme performansı gösterirken, Türkiye ekonomisi hızla, 1990’lı yıllara dönüyor. Bugün kamu açıkları, 1990’lı yılların ortalamasından fazla olduğu gibi, borçlanma açısından da aynı durumla karşı karşıyayız… Bakın, 4 gün önce açıklanan finansman programına göre Hazine, 2021 yılında anapara ve faiz toplamı olarak, piyasaya 398 milyar lira ödeyecek. Bunun karşılığında ise, iç piyasadan 541 milyar lira borç alacak. Bu ne demek? Bu, “Borcu borçla kapatmak” demek. Bu ne demek? Bu, “Özel sektörün, yatırımlarında kullanacağı parayı da Hazine kullanacak” demek. Az önce ciddiyetten bahsettim. İşte ciddiyet, tablo böyleyken, havaya bakıp ıslık çalmamaktır.
* Ciddiyet, eve ekmek götüremeyen esnafa, “abartıyorsun” dememektir. Ciddiyet, geçinemeyen vatandaşa, “keyif çayı içmeyi” tavsiye etmemektir. Buradan Sayın Erdoğan’a sesleniyorum; Ben bir şey söylüyorsam, devletin ve milletin yararına olduğu içindir.
* Ülkeyi düşünmeyip, kendi istikbalimi düşünsem, senin önerdiğin gibi, “Keyif çayımı” koyar, olanları izlerim. Ama bu, benim siyaset anlayışıma yakışmaz. Bu, benim devlet insanlığı düsturuma yakışmaz. Siyasi rant uğruna, milletimin çektiği acıya seyirci kalmak, İYİ Parti’ye yakışmaz. Milletimizin yaşadığı zorlukları gördükçe, sen keyifleniyor olabilirsin ama, benim uykularım kaçıyor. O yüzden yine söylüyorum.
* Milletimiz rahat bir nefes alana kadar da susmayacağım. Atılacak adımlar zor değil, yeter ki niyetin olsun… İlk iş, Merkez Bankası’nın üzerinden elinizi çekin. Geç alınan her kararın, maliyetinin daha ağır olduğunu unutma… Kurumlarla, muhalefet partileri de dahil, toplumun tüm kesimleriyle istişareye açık ol. Damadına söyle, beyanatlarına dikkat etsin, güveni bozan, yatırımcıyı tedirgin eden, gülünç ve sorumsuz sözler söylemesin. Şeffaf olun, açtığınız kara delikleri kapatın.
* Kamu özel iş birliği projelerini, varlık fonu operasyonlarını, devletin harcamalarını ve büyük müteahhitlere yapılan ödemeleri, çok açık bir biçimde ve milletin menfaatleri çerçevesinde yürütün.
* Borçlanma stratejinizi değiştirin. Dövize dayalı borçlanmayı, daha fazla arttırmayın. Damadının, 2021 yılı program hedefleri ve bütçe büyüklükleri anlamını yitirdi.
* Program ve bütçeyi, Damat Bakan’ı sürecin dışında tutarak revize edin. Sağlıklı rakamlar üzerinden değerlendirme yapılmasına imkan verin, ülkeye daha fazla itibar kaybettirmeyin. Bir yol ayrımındasın, Sayın Erdoğan. Bu aziz millet, senin ona reva gördüğün bu yokluğu, bu zorluğu hak etmiyor. Milletin sabrı artık tükeniyor.
* Atılacak adımlar belli. Sen sadece seçimini yapacaksın. Ya söylediklerimi yapıp, ülkeye nefes aldıracaksın ya da bu kafayla devam edip, ülkeyi uçuruma sürükleyeceksin. Ya milletin sesini duyup, derdini çözeceksin ya da danışmanlarını dinleyip, sefa süreceksin. Ya milletini seçip gerekeni yapacaksın ya da damadını seçip, ilk sandıkta gideceksin.
* Ne deprem konusundaki ne de ekonomideki sorumluluklarını yerine getiremeyenler, kapımıza yeniden dayanan bir başka felaket konusunda da, hala garip ve anlamsız bir rahatlık içindeler.