Sergide bir video yerleştirmesinin önündeyiz: “Flaschenpost: Sana Resimdeki Gerçeği Borçluyum, Onu Anlatacağım Sana”. Bu ifade İrem’in yazdığı mektubun başlığı ve mektup sergide yer alan filmin dış sesi. Sanatçının iki ressam, Paul Cézanne ve Emile Bernard arasındaki bir yazışmadan ödünç aldığı bir ifade. Cézanne cümleyi ifade eden ve resimdeki hakikat borcunu itiraf eden kişi. Bu ifadeyle cümlenin kendisi ve bağlam arasındaki ayrım bulanıklaşıyor ve hatta birbirine karışıyor. Niyetlenilen eylemin (resimdeki hakikatı anlatmak) gerçekleşme ihtimalinden çok ifadenin tesiri altında kalıyoruz. Başlığın ilk kısmındaki “Flaschenpost” ise, Almanca’da “şişedeki mesaj” anlamına geliyor. Öyleyse, İrem Günaydın’ı Cézanne ve Derrida ile irtibatlandıran ve bizleri bu itirafların okuyucu/izleyicisi olarak konumlandıran yalnızca mektup değil, aynı zamanda şişedeki mesajın varış noktasıyla ilgili belirsizlikte yatan, meçhul bir mesafe fikri.
“Araç mesajdır”. Peki kim, ne zaman, nerede alacak bu mesajı? Ne kadar bir mesafe katedilecek? Bu değişken ama inkar edilemez mesafe fikri ile sanatçı ile izleyici, maske ve yüz, resmin yüzeyi ve tuvalin örgüsü arasında, tarihe ve anlama dair çizgisel olmayan, olasılıklara açık bir alan beliriyor. Film boyunca kamera, bir masaya dağılmış meyveler ve sebzeler arasında, yakın planda ileri geri hareket ediyor. Sanatçının sesi, Matrix filminden Morpheus’un ve Fransız aksanıyla İngilizce konuşan bir erkek sesine karışmış, bize resmin hakikatiyle yüzleşen, sanat tarihinden dört karakterin hikayesini, başta “hayal dünyası” ile “gerçeğin çölü” arasında bir seçim sandığımız, ancak daha sonra bu ikisini birbirine sarma niyetini fark ettiğimiz bir provokasyon üzerinden naklediyor.
Sanatçı İrem’den, sanatçı olmayan İrem’e dair bir mektup. Ve sonra bir takım mutfak olaylarının dikey görünümleri: birinde yumurta sarısı ayrıştırılıyor, diğerinde meyveler yavaş yavaş karıştırılıyor. Bu meyvelerin ve sebzelerin dağıldığı zemin aslen bir ressamın masası. İrem’in işlerinin hem dışında hem de içinde. Burada gördüğümüz şey mecralar arası tuhaf bir oyun, sanatı sanat olmayana ve sonra tekrar sanata dokuyor.
Fotoğraflar: Kayhan Kaygusuz