Sal. Kas 5th, 2024

Geçmiş zamanın izinde, kaybettiğiniz bir şeyi arar gibi dolaşmak hissi çok tuhaf gelir insana. Artvin; coğrafya olarak Doğu Karadeniz karakteristiğinden ayrılıyor birçok özelliğiyle. Uzaklığının en büyük avantajının, bozulmamayı sağlamak olduğunu söyleyebilirim. Böyle bir doğal yapının olması, Artvin’in arka planındaki coğrafyayı çok özel kılıyor. Karayoluyla Trabzon’dan Hopa’ya vardıktan sonra rotanızı Borçka’ya çevirin, Borçka’dan da yaklaşık iki saatlik bir yolculukla, ‘Citta Slow-Sakin Şehir’ ilan edilen Şavşat’a varın. Şavşat, gerçekten bambaşka bir memleket olduğunu daha şehre girişteki o görkemli kalesiyle gösteriyor. Kale, sanki oraya dün yapılmış gibi dimdik ayakta sizi selamlayacak.

Büyük Şirata

Anıt ağaçlar arasında

Satlel Kalesi olarak da bilinen yapıyla ilgili şu bilgiler aydınlanmamızı sağlayabilir: “Söğütlü Mahallesi’ndeki kale, plan tipi açısından, Bagratlı kalelerine benzer. Osmanlılar döneminde de kullanılan kalenin sur duvarlarının büyük bir bölümü ayaktadır. İçinde sarnıç ve şapel kalıntıları var. Yapının kitabesi bulunmadığından, kesin olarak hangi tarihte inşa edildiği bilinmemekle birlikte, Bagratlı bağlantısından ötürü 9’uncu yy’da inşa edilmiş olduğu söylenebilir.” Şehir merkezinden ayrılıp, yol üstündeki olağanüstü güzellikteki köyleri de geride bırakıp hikâyenin geçeceği alana doğru yol alabilirsiniz. Gerçekten, görecekleriniz sizi derinden etkileyecek. Sağlı sollu geniş çayırlıklar içindeki anıt ağaçların arasından geçip ilk durak soluklanmak için Balıklı Göl’e varıyorsunuz. Gölün etrafında biraz soluklandıktan sonra, ince bir patikadan tırmanmaya başlıyorsunuz. Doğu Karadeniz’de pek rastlamadığım, ladin, köknar ve ardıç ağaçlarının bir arada olduğu bölge, yazın zambakların açtığı, sonbahara doğru yerini Şavşatlıların ‘nego’ dediği ölmezotuna bıraktığı alan ve hemen yanı başındaki Göze Dağı’nın baş döndürücü güzellikteki görkemi karşısında donup kalmanız olası. Bölge son zamanlarda doğayı sevenlerin ilgisine mazhar olmaya başladı. Turunuz sırasında etrafta dolaşanları, göllere girip yüzen gezginleri görmeniz mümkün. Fotoğrafçılıkla uğraşan Aylin Köroğlu da bölgeyi ziyaret edip izlenimlerini aktaranlardan: “Şirata’lar, Şavşat’ın kuzey yönünde Pınarlı Köyü ve Göze Dağı etekleri arasında kalmış, kar ve yağmur sularıyla oluşan tektonik göllerdendir. Yaklaşık 2.000-2.300 metre arası rakımda, yoğun, uzun süreli kar ve de yağmur sularıyla beslendiği için su seviyesi iklimsel kuraklığa bağlı olarak değişebiliyor. Küçük Şirata daha derin olduğu için su miktarı kaybı aynı oranda değil. Büyük Şirata daha sığ. Sanki deniz kenarlarında gizli saklı masmavi koylar vardır ya, o görsellikte ve güzellikte. Şirata’lara ilk gidişim, fotoğrafçı arkadaşlarımla düzenlediğimiz geziyle oldu. Nisan ayı sonlarında karlar erimeye başlamıştı. Yaban hayatı yeni yeni uyanıyordu. Kimi yerde ayıların boş yuvaları ve izleriyle karşılaştık. Kayalık, bodur dikenli çalılıklar ve çam ağaçlarının olduğu bir alandan yürüyerek önce Küçük Şirata’ya vardık. Kayalık alanı geçince de Büyük Şirata.”

Ölmezotu

Ladin ormanına yürüyüş

Yaz mevsiminde zaman zaman suların çekilmesinden ötürü göllerin kuruduğuna bir keresinde ben de şahitlik ettim, misafirlerde hayal kırıklığı yaratmıştı ancak her iki bahar mevsimi, yağmurlarla birlikte göllerde yeterli miktarda suyun var olmasını sağlıyor, gitmeden evvel sormakta fayda var. Gölleri geçtikten sonra tekrar ladin ormanlarının içine doğru alçalmaya başlıyorsunuz, karşınıza ağaçlarda sincaplar çıkabilir. Orman sınırında birkaç tane de köy var, özellikle büyükbaş hayvancılıkla uğraşan köylüler, buranın coğrafi koşullarının avantajıyla traktör de kullanabiliyor. Malum, Karadeniz Bölgesi’nde çok sık rastlayabileceğimiz bir durum değil. Köy etabını da tamamladıktan sonra, rehberimizin yönlendirmesiyle tekrar bir orman yoluna girip Balıklı Göl’de tamamladık rotamızı. Oradaki tesiste yemek yeme şansınız var, dilerseniz yanınızda taşıyacağınız kumanyayı göl kenarındaki masalarda da yiyebilirsiniz. Ruhunuzu boydan boya yıkayan bu kısa yürüyüşün ardından, Şavşat’ta başka neler yapılabilir, onlara göz atalım.

Tbeti Manastırı

Köylerden ceviz alıp Karagöl’ü görün

* Şavşat’ın Cevizli Köyü’ndeki Tbeti Manastırı’ndan kalan bölümü görmelisiniz. Ortaçağda inşa edilen bir Gürcü manastırı olan Tbeti, Cevizli’nin de eski adı.

* Meşeli Köy’deki Karagöl’ü mutlaka ziyaret edin, göl kenarındaki yürüyüş parkurunu tamamlayın.

* Yavuzköy seyir terasına gidip cam terasta fotoğraf çektirin.

* Disharo yayla evlerinde konaklayıp, yöre insanlarından daha fazla bilgi alıp farklı rotaları deneyin.

* Ardanuç’a doğru giderken, Cehennem Deresi Kanyonu’nu ziyaret edin. Eğer yolunuzu Ardanuç’a düşürürseniz Dede Cağ Kebap’a uğrayın.

* Arsiyan Yaylası’nı ve göllerini mutlaka ziyaret edin.

* Katmer, silor, erişte, kete, tahıl gevreği, hınkal, bişi, fetir, çırığ, cimur, kançlama, dügmaç ve mafiş lokum gibi bölgeye özgü hamur işlerini tadın.

* Köylerden mutlaka ceviz alın.

By Usta

<<- Kızlar Baklavalı erkekleri sever diye duyduktan sonra elinde baklava tepsisiyle gezen