Ahmetçe Köyü’nde bir yer. Adeta buraya konmuş gibi ama aynı zamanda hep varmış gibi uyum içinde doğası ve insanıyla. Manzarasını anlatmaya kelimeler yetmez, enerjisi ve yaşattığı hisleri de öyle, beyhude bir çaba olur. Ama burayı ilk ağızdan, iyi bilen, dolu dolu yaşayan anne ve kızından dinleyelim.
Simurg Inn hikayesini bilmeyenler için tekrar anlatır mısınız, her şey nasıl başladı? Hep aklınızda olan bir proje miydi yoksa bir anda gelen bir fikir miydi?
Dilara Karabay: 1 Haziran 1990 senesinde bir rüya görmüştüm: Bir lahitin arkasına yaslanmışım, güneş doğuyorve orada kocaman kuş vardı. Ama kuşun ne olduğunu bilmiyordum. Şimdi anlıyorum ki o kuş Simurg. Rüyamda güneş doğuyor ve sarı saçlı bir bebeği havaya kaldırıyorum. Onu alıp dağ yolundan yukarıya doğru tırmanıyordum. Seneler sonra Simurg Inn’e çıkan yolun, rüyamda gördüğüm o yol olduğunu fark ettim. Yıllar önce Ayvacık’a tesadüfen ve kısa dönemli konaklamak için gelmiştim hatta yolda birlikte seyahat ettiğim arkadaşıma ‘Belki çok uzun süre kalırız’ demiştim. Bu seyahat sırasında çok tesadüfen Simurg Inn’in arsasına rastladık ve yolculuk böyle başladı. 2005 senesiydi ve 2007 yılında tamamlandı. Ama bir otel fikri aklımızda yoktu. 2006 yılında kendimizin yaşayacağı bir ev için dekorasyon devam ederken, bir arkadaşımla birlikte başka bir arkadaşımızın doğum günü için buraya gelmeye karar verdik. Yolculuk ederken ona ‘Belki de dönmeyiz’ dedim. İnsanın ağzından çıkan sözlere de dikkat etmesi gerekiyor. O yolculuktan sonra sekiz ay dönmedim. O süreçte radikal bir kararla her şeyi Ahmetçe’ye çevirince ‘ne yapacağım’ sorusu gündeme geldi. Tarımdan anlamam, zeytini bilmem ama en iyi yaptığım şey misafir ağırlamaktı. Eski eşimin fikriydi otel fikri. Olur mu diye kendimizi eğlendirmek için başladık.
Simurg Inn’e adım atar atmaz dünyanın geri kalanından kopuyorsunuz, kesin bilgi. Burada hiçbir şey yapmamak da güzel, dönem dönem organize edilen özet etkinliklere katılmak da… Mart takvimi için röportajı sonuna kadar okuyun lütfen.
Burası bulunduğu bölgeyi de etkiledi, değil mi? Tam olarak nasıl?
D.K.: Ahmetçe Köyü dışa kapalı gibi görünse de biz buraya yerleşince, burada yaşayanlarla iletişim kurunca ne kadar sıcak olduklarını gördük. Bu bölgenin en güzel köylerinden biridir. İlk yerleşilen köydür. Aslında çok kalabalıktır ama zamanla göçlerle nüfus azalmış. Benimle birlikte çok kişi de yerleşti, tatlı tatlı büyüyor. Ve tabii ki araziler de çok değerlendi. Yeni evler yapılıyor. Bir arazinin içine bir şey yapmaktansa başka bir beton daha koyup oralardaki ağaçları kesmektense, eski evleri renove edip onları hayata kazandırmaya başladık. Kısmi kiralama yaptık. Birden her şey kendi akışında ve doğayla uyumlu bir şekilde evrilmeye başladı.
Peki Simurg Inn sizi, her ikinizi de nasıl etkiledi? Öncesi ve sonrası için şöyle değiştik, bunlar oldu diye gözlemleriniz var mı?
D.K.: Büyük değişiklikler oldu. Bir kere birçok arkadaşım ne kadar sürede şehre döneceğim konusunda iddiaya girdi. Çünkü eskiden (tasarımcı olmamdan dolayı) kaosu severdim, büyük şehir kad��nıydım. Ama sonu Ahmetçe’de bitti. Çok aceleci ve her şey hemen olsun diyen biriydim, artık beklemeyi ve sabretmeyi öğrendim. Bölge bir şekilde sizi etkiliyor. Eskiden bir gün önce bitsin dediğimiz şeylere şimdi ‘bitecek bekleyelim’ diyorum. Büyükşehirde sürekli bir yere yetişiyorsunuz halbuki burada zamanın akışı hareketli ama daha durağan. Tıpkı doğa gibi. Zamana yaydığınız, nefes aldığınız, daha huzurlu ve dengeli bir hayat sürüyorsunuz. Fark etmeden büyük şehirde yaşarken de sürekli bir yerleri arıyordum ta ki burayı görene kadar. Burada arkadaşlarımla daha verimli vakit geçiriyorum, belki daha az görüşüyoruz ama o kadar dolu dolu yaşıyoruz ki. Kaçırdığım birçok şeyi tekrar yerine koymaya çalışıyorum.
Dila Demir: Buraya yerleşmeden önce yurt dışındaydım. Şehir hayatı yaşıyordum. Üniversite sonrası merakımın peşinden Native American kökenli bir öğretiyi buldum. Hem kendimle hem de doğayla ilişkim değişmeye başladı. Bu süreç içerisinde extravert taklidi yapmaktan intravert olmanın keyfini sürmeyi, dinginliği ve hayallerimin sorumluluğunu almayı öğrendim. Bu öğreti hayatımda ne değiştirdi sorusuna cevap vermişim gibi oldu ama başka türlü bu kadar genç Kaz Dağları’nda bir oteli işletmekten bu kadar keyif alabileceğimi sanmıyorum. Burada gerçekten doğaya ve doğalıma döndüğümü hissediyorum.
Simurg Inn’i sadece çok romantik bir yer olarak düşünmeyin, burası yerel halkı da olumlu etkilemiş. Dila Demir “Simurg Inn annemin zevki, insan sevgisi ve azmi sayesinde var oldu. Ruhu da, pusulası da annım. Beraber uyumlu çalışabilmemizin en önemli sebebi özünde aynı geleceği hayal ediyor olmamız” diyor.
Ziyaret edenler olarak biliyoruz, bir fikrimiz var: Simurg Inn sadece bir konaklama adresi değil. Peki tam olarak nedir?
D.D.: Evden uzaktaki eviniz… Simurg Inn’deki çoğu eşya senelerce evimizi süsledi. Kapısı herkese hep açık oldu. Kahkaha, sohbet, müzik eksik olmadı. Bu evimizin de diğer- lerinden hiçbir farkı yok. Geldiğinizde o yüzden kendinizi evinizde hissediyorsunuz.
D.K.: Ben aslında otelci değilim. Profesyonel ev sahipliği yapıyorum çünkü burası bizim evimizdi. Evde de hep misafir ağırlardım, şimdi daha profesyonel olarak bu işi yapıyorum. Bence buraya gelen insanlar da bunu görüyorlar. Her gelen misafirin otelde yaşadığı deneyimleri yazdığı bir defterimiz var. Defterde genelde gözlemlediğim şey insanların kendilerini evlerinde ve bir ailenin içinde hissettikleri yönündeki duygular.
Simurg Inn Ahmetçe Köyü’nde yaşayanları, çocukları da olumlu yönde etkilediğini duyuyoruz. Amacınız ya da dileğiniz tam olarak nedir? Bununla ilgili neler yapıyorsunuz ve yapmayı planlıyorsunuz? Ve bu sizin için neden önemli?
D.K.: Umarım dediğiniz gibi olumlu yönde etkilemiştir. Buraya geldiğim zamanki amacım bir otel ve yatırım yapmak değildi. Bölgeye aşık oldum, burası artık benim evim. Oyumu kullandığım, hayatımı geçirdiğim yer. Üstelik böyle bir yatırım yaptıktan sonra daha da keyifli hale geldi. Şimdi bunu beni içine alan, bana yardım eden insanlarla birlikte paylaşmam gerekir. Aslında ben bir çocuktan çok etkilendim. Bir inşaat sırasında karşılaştık. Bir gün göremeyince çok merak ettim ve hikayesini öğrendim. İlk geldiğim sene de çeşitli yardımlar oluyordu elbette ama münferit bir şeydense toplu bir şey etki yaratmak istedik. Bu çocuklarla ilgili olan bir proje ancak bölgenin kendine has dokusunu da kapsıyor. Bu bölgede çok yetenekli kadınlar var. Burada onlara destek olacak, gelir getirecek şekilde yaptıkları işleri tanıtmak istiyoruz.
Mücevher tasarımı ve Simurg Inn birbirini nasıl tanımlıyor? Yani İstanbul’daki yaşam ve rutininiz ve burası rakip mi? Birbirini tamamlıyor mu? Ve şimdilerde ağır basan hangisi?
D.K.: Hayallerim bittiği için bu köye yerleşmiştim ancak daha sonra tüm bu hayaller bana geri döndü. Aksine rakip değil birbirini çok tamamlayan bir şey. Köye yerleşmeden önce yaptığım koleksiyonum nasıl buradaki evimi ve yaşantımı şekillendirdiyse şimdi de buradaki yaşantım yeni koleksiyonumu şekillendiriyor. Buraya yerleştikten sonra ilk defa bu sene koleksiyonum için daha sık İstanbul’a gidip gelmeye başladım. Altyapısını oluşturdum. Yani ilgilendiğim iki alan aslında rakip değil, omuz omuza gidiyor.
Anne-kız olarak buradaki işler güçler konusunda paylaşımınız nasıl? Her kararda ortak bir fikriniz oluyor mu, farklı düşündüğünüzde ne oluyor?
D.D.: Simurg Inn annemin zevki, insan sevgisi ve azmi sayesinde var oldu. Ruhu da, pusulası da annem. Beraber uyumlu çalışabilmemizin en önemli sebebi özünde aynı geleceği hayal ediyor olmamız. İkimizi de samimiyete, estetiğe ve sürdürülebilirliğe önem veriyoruz. Ben göl gibiyim, annem ise nehir. Ben durup saatlerce araştırabilirim, annem hemen harekete geçip bir sorunu çözebilir. Sonunda birlikte Ege Denizi’ne akıyoruz.
D. K.: Aslında sorulara cevaplarımızdan da anlayabilirsiniz. Birbirlerine çok benzeyen anne-kız değiliz. Bir yandan çok benziyoruz, bir yandan hiç benzemiyoruz. Aslında bence uyumu da bu getiriyor. Hep aynı şeyleri düşünüp hayal etsek ilerlemeyebilirdik. Bazen çok ters düştüğümüz konular olabiliyor ancak ben bunların bize faydası olduğuna inanıyorum. Ben daha çok aksiyon insanıyım. Hayal ettiğimde hemen uygulamak isterim. Dila daha sakindir. Burayı ilk ben kurdum ancak daha sonra benim hayallerimin içine onunkiler girdi. Şimdi ortak bir yol buluyoruz. Bana çok yardımcı oluyor. Çok hızlı hareket ettiğinizde arkanız karmakarışık olabiliyor ancak Dila o konuda benim eksiklerimi tamamlıyor. Hayallerimi hem geliştiriyor hem destek oluyor. Gençlerle birlikte olmanın insanı geliştiren ve öğretici bir yanı var. Gençler insanın önünü açıyor. Bununla gurur duyuyorum.
Simurg Inn’de sizler için vakit nasıl geçiyor? Her gün mutlaka yapılan işler/aktiviteler var mı? Burada en uzun ne kadar kalabilirsiniz?
D.D.: Sabah uyandığımda kendime vakit ayırabilmem benim için önemli. Sabah ruhuma iyi gelen, günümün temelini oluşturacak aktivitelerle başlıyorum. Meditasyon yapmak, okumak ve günlük tutmak gibi. Sonrasında o gün listemde olan işlere dalıyorum. Listem hep değişiyor. Her gün tekrarlayan işim, daha doğrusu guilty pleasure’ım obsesif bir şekilde kütüphaneyi düzenlemek. Dünyanın en güzel yerlerinden birindeyiz. Güneşin batışını her gün aynı heyecanla izliyorum. Aynı zamanda da gezgin ruhluyum. Sanırım en uzun sürem dokuz ay ama bu pandemiden dünyanın durduğu bir dönemdi. Sayılır mı bilmiyorum.
Ziyaret edenlerden en sık aldığınız yorumlar hangileri ve favoriniz hangisi?
D.K.: İnsanların burada kendilerini evlerinde gibi hissettiğini paylaşmalarını çok seviyorum.
ELLE olarak bunu sormadan olmaz: Simurg Inn styling’iniz hangi parçalar ve seçimlerden oluşuyor? Burada en çok neler giyersiniz?
D.K.: Kıyafet seçimlerimi genellikle ruh halime göre yapıyorum. Gündüz daha casual şeyler tercih ediyorum ancak akşamları derli toplu, şık giyinmeyi seviyorum çünkü bu özen akşam yemeği için hazırlanan o masaya verilen önemi gösteriyor benim için.
Tüm bunların dışında, dinlenmek ve keyif için neler yaparsınız?
D.K.: Harika bir arkadaş grubum var, benden sonra birçok arkadaşım buraya yerleşti. Onlara Kaz Dağları’na giderim. Kimse olmadığı zaman arabaya binip mutlaka keşif yapmaya çıkarım. Çok sosyal biri olmama rağmen beslenmem için kendimle kalmaya da ihtiyacım oluyor. Dolayısıyla kitap okurum, şimdi yavaş yavaş koleksiyon tasarlıyorum. Yemek yapmak benim için ayrı bir keyif. Yakın bir zamanda Simurg Inn’de bu konuda bir atölye de hazırlamak istiyorum.
D.D.: Okumak ve meditasyon yapmak gibi aktiviteler dışında köpeklerimle vakit geçirmeyi seviyorum. Sevgilimle karavanla ya da tekneyle gezmeyi seviyoruz. Zaten Danua’mız Kek’i kabul eden başka bir yer bulamadık.
Yazı: Suzan Yurdacan
ELLE Türkiye Mart 2022 sayısından alınmıştır.