Başbakan Erdoğan partisinin grup toplantısında CHP lideri Kılıçdaroğlu’na yüklendi. Kılıçdaroğlu’nun Elazığ ve Kayseri’deki yolsuzluk iddialarıyla ilgili yolladığı mektupta edep sınırlarını zorladığını ifade Erdoğan, “Mektupla birlikte gönderdiği defter değil, kağıt parçası” dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan Van’daki depremle ilgili bilgiler verdi. Erdoğan’ın hedefinde BDP ve CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu vardı.
Başbakan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu‘nun kendisine gönderdiği mektubu sert sözlerle eleştirdi. Erdoğan "Kongreden çıkmakla lider olunmuyor" dedi.
Erdoğan, "Türkiye Van’da, Erciş‘te enkaz altında kalanların acısıyla kıvranırken örgüt uzantıları Belediye garajında açıklama yapıyor Van’da 3 günlük yas ilan ediyorlar, deprem için yas ilan etmiyorlar. Öldürülen teröristler için yas ilan ediyorlar" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan’ın yaptığı açıklamalar şöyle:
Van depreminin üzerinden 9 gün geçti. Arama kurtarma çalışmalarında olsun, hasar tespit çalışmalarında olsun son safhalara ulaştık. Van’da çalışmalar sona erdi, Erciş‘te de çalışmalar bitmek üzere. Deprem anından itibaren toplam binin üzerinde artçı sarsıntı kaydedildi, yaraların sarılması, depremzedelerin geçici barınaklara yerleştirilmesi büyük çoğunlukla kaydedildi. Bugün depremde hayatını kaybedenlerin sayısı 601, yaralananların sayısı ise 4 binin üzerinde. Şuan itibariyle 3 bin 686 kamu personeli, 7 yüz 62 sivil toplum kuruluşu mensubu deprem bölgesinde görevini sürdürüyor, ambulanslar bölgede halen görev yapıyor. Bölgeye 44 bin 164 çadır ulaştırdık, 2 bin 310 Mevlana evi de bölgeye kuruldu ve hizmet vermeye başladı. Başbakanlık tarafından bölgeye şuana kadar 13 milyon TL gönderilmiştir, bu bir yardım parasıdır. Suudi Arabistan‘dan gönderilen para ile beraber 118 milyon TL toplandı ve bunlar da bölge için kullanılıyor. Yaraları çok hızlı şekilde sarıyoruz inşallah Van’ı da Erciş‘i de çok daha sağlıklı, sağlam şekilde tekrar inşa edecek ve bu tip afetlere karşı daha dayanıklı hale getireceğiz. Ben grup toplantımız vesilesiyle tekrar hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılara ise Allah’tan şifa diliyorum. Yardımlarını esirgemeyen tüm ülkelere, milletimize, vatandaşlarıma minnetimi sunuyorum.
Türkiye büyük bir dayanışma gösterdi, burada öncelikle desteğini hissettiğim siyasi partilerimize, medyamıza, sanatçılarımıza, işverenlerimize, işçilerimize, yardımları, katkıları için teşekkür ediyorum. Devletimizin tüm kurumlarına, AFAD, TSK, Emniyet teşkilatı gibi tüm kurumlara AKUT gibi kuruluşlara huzurlarınızda çok teşekkür ediyorum. Verdikleri mücadele tüm takdirlerin üstündedir, bütün Van ile dayanışma içine giren 80 vilayetimize, vatandaşlarımıza, yurtdışından seferber olan vatandaş, akraba topluluklarımıza ülkem, milletim adına çok teşekkür ediyorum. İstanbul sokaklarında kağıt toplayarak geçimini sağlamaya çalışan ama bu vesileyle kazandığı parayı Van’a gönderen gönlü zengin kardeşime teşekkür ediyorum, bir günlük kazancıyla aldığı iki battaniyeyi Van’a gönderen Murat kardeşime bu çatı altından teşekkürlerimi gönderiyorum. Harçlıklarını, biriktirdiği küçük paraları Van’da ki kardeşlerine gönderen yavrularımızın gözlerinden öpüyorum. Silivri’den Van’a battaniye gönderen ve içinde 5 bin TL unutan kardeşime ve içinde bulduğu 5 bin TL’yi iade eden depremzede kardeşime de teşekkür ediyorum.
İşte bu millet böyle aziz bir millettir, bu millet acının, mağduriyetin rengine, ırkına, coğrafyasına aldırış göstermeyen onurlu bir millettir. 10 yıllardır bu milleti birbirinden ayırmak için yapılan her türlü nifak girişimi Allah’a şükür Van’da enkaz altında kalmıştır. Bu milletin hamuru sevgiyle, hürmetle karılmıştır. Bu millet kardeşlikle, dostlukla birbirine kenetlenmiş ve tek vücut olmuştur. Milletimizin kardeşliği bir günde değil, bir yılda değil binlerce yılda oluşmuştur. Senlik, benlik ayrı, gayrı bizim aramıza giremez, Van depreminden sonra yaşananlar bin yıllık kardeşlik hukukumuzun ne kadar sağlam olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
Herkesin dayanışma içine girdiği böyle bir günde tahrikten, fitne, fesattan medet umanların çıkması deprem acısı kadar yüreğimizi dağlamıştır. Kimlerin milletin hissiyatını sömürdüğü, kimlerin birlik ve beraberlik için mücadele ettiği işte Van depreminde açık ve net ortaya çıkmıştır. Türkiye Van’da, Erciş‘te enkaz altında kalanların acısıyla kıvranırken örgüt uzantıları Belediye garajında açıklama yapıyor Van’da 3 günlük yas ilan ediyorlar, deprem için yas ilan etmiyorlar. Öldürülen teröristler için yas ilan ediyorlar, bunların sahte imamları da İstanbul‘da sahte para operasyonunda tutuklanıyor. Bunların acı, gözyaşı diye bir derdi yok, deprem acısını nasıl istismar ederiz bunun peşinde bunlar. Herkes Azra bebeğin kurtuluşuna sevinirken bunlar Van kırsalında askere tuzak hazırlayacak kadar vicdandan yoksunlar. Bir annenin üç çocuğunun gözü önünde havaya uçması ne demek? Küçük bebekleri hedef almak ne demek? Herkesin can kurtarma derdinde olduğu saatlerde insanların canına kastetmek nasıl bir canavarlıktır merak ediyorum? Sokaktan geçen Mehmet Çelik‘i katleden o teröristin evine de gidecekler mi? Bu cinayete lanet okuyup, terör örgütüne karşı bir kınama cümlesi kurabilecekler mi? Terör örgütü bugün sadece insanımızın canına kastetmiyor, demokrasimize, barış ve kardeşliğimize kastediyor. Terör örgütünün bu cinayetlerine ses çıkarılması, tepki verilmesi gerekilmez mi? Herkes takındığı tavırla asaletini, karakterini ortaya koyar ama bunlar bunu yapamazlar, çünkü bunlar sipariş üzerine geldiler, emir komutayla geldiler o şekilde gelenler kalkıp ta bu dediğim ifadeleri kullanma cesaretini ortaya koyamazlar.
Benim Kürt kökenli kardeşim artık bu canilere korkmadan, çekinmeden ‘yeter’ diyor. Elinin kanını bana bulaştırma diyor, Allah’ın izniyle bu terör örgütünün de onun uzantılarının da maskeleri tek tek düşüyor. Teröre karşı yoğun mücadele veriyoruz, terörle mücadele adına yapılabilecek ne varsa onu yapıyor, atılabilecek hangi adım varsa atıyoruz ancak bunu yaparken demokrasiden, haklardan, özgürlüklerden taviz vermiyoruz. Kılı kırk yaran bir hassasiyetle davranıyoruz, terör ile bölge halkını birbirinden ayırıyor kimseye zarar gelmesin diye büyük bir hassasiyetle davranıyoruz. Terör örgütü bu hassasiyeti kırmak için her türlü tahriki sergiliyor ama güvenlik güçlerimiz bunun üstesinden geliyor ve şahadete koşarak bunu çözme gayreti içinde oluyor. Güvenlik özgürlük dengesinden asla taviz vermeyecektir, 90’lı yıllara dönme kaygısının bugün yersiz olduğunu herkes görüyor. Hamdolsun demokrasiyi ve hukuku zaafa düşürmeden terörle etkin bir mücadele ortaya koyuyoruz bu noktada şu vurguyu altını kalın çizgilerle çizerek söylemek istiyorum, deprem sonrası ırkçı ve ayrımcı görüşleri şiddetle reddediyor ve kınıyoruz. Nasıl ki terör örgütü ve uzantıları benim Kürt kökenli kardeşimin temsilcisi değilse, benim Doğu, Güneydoğu’da ki kardeşim de terör sempatizanı olarak simgelenemez. Eğer 80 vilayet seferber olduysa bu oyun ne denli bozuk bir oyun olduğu ortaya konan bir oyundur. Biz medya temsilcileri ile yaptığımız toplantı bir sansür olarak değerlendirildi. Biz o toplantıda açıkça ifade ettik propaganda terörün oksijenidir, medya farkında olmadan bunların propagandasını yapıyor dedik. İngiltere‘yi, İspanya‘yı anlattık.
Bugün depremin ardından yine ifade ediyorum, gelin Azra bebeği görelim, Trabzon‘dan bisiklet için biriktirdiği parayı Van’a gönderen yavrumuzu görelim. Her türlü başlıklar atıldı, her türlü yaklaşım, köşe yazısı yazıldı. Ne oldu? Benim milletim ne dedi? Yüzde 50 ile AK Parti dedi, demek ki benim milletim atılan adımları görüyor ve bunu yeri gelince güzel şekilde takdir ediyor. Irkçılığa, ayrımcılığa prim vermeyen tüm partilere, genel başkanlara, sivil toplum örgütlerine buradan teşekkür ediyorum.
29 Ekim’de millet olarak Cumhuriyetimizin kuruluşunun 88. yılını kutladık, bende bir kez daha Cumhuriyetimizin 88. yılının kutlu olmasını diliyorum. Kurtuluş ve kuruluşta emeği geçen tüm şehitlerimizin, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere gazi ve şehitlerimizi minnetle yâd ediyorum. Hakkari‘de yaşanan saldırı ve Van’da yaşanan depremden sonra Cumhuriyet Bayramı‘nın abartılı şekilde yapılmaması için Başbakanlık’tan bir genelge yayınladık. Bu ilk değildir, geçmişte yaşanan bazı olaylardan sonra bu şekilde kutlanmaması için kararlar alınmıştır. 17 Ağustos depreminden sonra kutlamaları koalisyon hükümeti de aynı şekilde iptal etmişti, huylu huyundan vazgeçmez CHP yine bunu istismar etmeye çalıştı, Cumhur’dan uzak olan CHP yine aynı davrandı. Cumhuriyetin sahibi şu ya da bu değildir, Cumhuriyet, Cumhur’undur. Yani 74 milyonundur, 88 yıl boyunca sevinçleri nasıl beraber yaşadıysak, üzüntüleri de beraber yaşadık. Kimse meseleyi farklı yerlere çekme içine girmesin, Türkiye Cumhuriyeti 74 milyonun topyekün Cumhuriyeti’dir bunu böyle bileceğiz. AK Parti’nin 9 yıldır kaydettiği en büyük başarılarından biri Cumhuriyeti Cumhur’la buluşturmaktır. Aynı şekilde bu mücadeleyi, bu kararlı mücadeleyi sürdürecek ve Cumhuriyeti dimdik şekilde en iyi yerlere taşıyacağız.
CHP değişmek istiyorsa en başta bu konuda bir değişiklik yapmalıdır. Burada şuna da değinmek durumundayım, CHP eğer değişim arzusundaysa en başta Genel Başkanı’nın üslubunu sorgulamakla yapmalıdır. CHP Genel Başkanı bana bir mektup gönderiyor, gönderdiği mektubu da öbür taraftan basına veriyor. Sayın Başbakan; diye başlayan, Saygılarımla, diye biten bir mektup. Ancak neymiş orayla ilgili neden bir müfettiş göndermemişim, aynı şekilde Elazığ‘la ilgili bir iddia var burada, CHP Genel Başkanı çaresiz kaldıkça Kayseri iddialarına sarılıyor, Elazığ iddialarına sarılıyor oralardan bir şeyler çıkartmaya çalışıyor. CHP Genel Başkanı’nın bir kez daha yanıltıldığını, yani çaktığını hemen orada ispat ettik. İddialarından dolayı özür dilemesi gereken CHP Genel Başkanı Kayseri meselesine sarılıyor ama karşılıksız çekle maruf yapan kişiyi milletvekili yapmaktan da çekinmiyor. İki katlı binaya 9 katlı dediler yalan çıktı, ne kadar iddia ortaya atmışlarsa hepsi yalan ve iftira çıktı, ben buradan açık açık söylüyorum sen bu Kayseri meselesinde çok kötü çaktın, sen Kayseri meselesini artık yargıya bırak ta, yamyamları doyuramıyoruz diyen kendi Belediye Başkanı’nın ifadelerine bak. Zorla güzellik olmuyor, Başkan demekle başkan olunmuyor, Kongre’den çıkmakla da lider olunmuyor. Bununla kalmayacak yine devam ettirecek çünkü sermaye yok.
Bugün grup toplantımızın ardından Almanya‘ya hareket ediyoruz, Almanya‘da önemli bir yıl dönümünün etkinliklerine katılacağız. Bundan tam 50 yıl önce Türkiye ile Almanya arasında bir işgücü imzalandı, 2. Dünya Savaşı sonrası neredeyse adeta yıkılmış Almanya‘yı yeniden ayağa kaldırmak için vatandaşlarımız oraya gittiler. Misafir işçilerimiz oraya yerleşerek neredeyse 4. nesle ulaştı, acıyla, hasretle, gurbetle yoğrulmuş 50 yıl işçilerimiz için gerçekten zor geçti. Emekleri ile bulundukları ülkelerin imarına yardım eden gurbetçilerimiz, ayrımcılığa maruz kaldılar. Düzenlenen etkinlikler bu konuda bir fırsata da dönüştü. Bugün akşam biz bu konuda düzenlenen bir sempozyuma katılacağız, yarın da Dışişleri Bakanı tarafından düzenlenen bir konferansta Sayın Merkel ile bir konuşma yapacağız. Başta terör ve vatandaşlarımızın sorunları olmak üzere bir toplantı da yapacağız. Oradan Fransa‘ya geçeceğiz G-20 zirvesi toplanıyor, küresel ekonomiye ilişkin önemli kararların alındığı bu zirvede Türkiye olarak katılımcılara aktarma fırsatımız olacak. G-20 zirvesinde liderlerle başbaşa görüşmelerimiz olacak, iş zirvesi oturumunun başkanlığını da bizzat yapacağım. UNESCO Filistin‘i üye olarak kaydetti, 107 ülkenin ‘evet’ oyuyla ve 14 ülkenin ‘hayır’ oyuyla ve yanılmıyorsam 54 ülkenin çekimser kalmasıyla bu iş bu şekilde neticelendi. Bundan sonra ki oylamalarda umuyorum ki bu kabulle gerçekleşir ve Filistin‘i görmek istediğimiz yerlerde görürüz. Dün bir hak teslim edildi aslında, Filistin UNESCO’da saygın bir üye olarak yer aldı. UNESCO üyeliğinin ve bununla birlikte başlayan yeni sürecin Filistinli kardeşlerimize, Filistin‘e hayırlı olmasını diliyor, kendilerini kutluyorum.