Arktik deniz buzunun mevsimsel genişlemesi ve daralması, bu yıl endişe verici bir durgunluğa ulaştı ve buz, Ekim ayının sonlarında olmamıza rağmen Sibirya açıklarındaki kilit bir noktada halen oluşmuş değil. Bu durum da, kayıtlı tarihte ilk defa Laptev Denizi’nin yılın bu dönemine kadar donmamış olmasından dolayı endişe yaratıyor.
Genel olarak Arktik bölgedeki deniz buzu yaz aylarında eriyor ve kış aylarında tekrar donuyor. Ancak yıllık erimenin boyutu son yıllarda giderek artmaktaydı ve ilk buzsuz Arktik yazının 2030 ve 2050 yılları arasında yaşanması bekleniyor. İçerisinde bulunduğumuz bu yıl, daha önce karşılaşılmayan bir sıcak hava dalgasının hava sıcaklıklarını, Sibirya’nın Haziran ortalamasına göre 10°C daha üste çıkartması ile bölge için çok daha yıkıcı oldu.
Şimdi ise kışın yaklaşması ile yakıcı yaz döneminin etkisi çok daha net bir şekilde ortaya çıkıyor. Laptev Denizi’nin Arktik primer buzunun donmamış olması ile beraber kutup bölgesinin geneli için oldukça ciddi sonuçların doğması mümkün.
Normalde buz, Sibirya sahil hattının kuzeyinde kışın başlarında oluşuyor ve güçlü rüzgarlar ile Laptev ve ötesine taşınıyor. Bu yolculuk sırasında da Svalbard ve Grönland arasındaki Fram Boğazı’nda eriyene kadar Arktik bölgesi genelinde besleyicileri taşıyor. Ancak daha geç yaşanan bir donma, bu yıl oluşan buzun kalınlaşmak için çok daha az vakti olacağı ve buna bağlı olarak da muhtemelen Fram Boğazı’na ulaşamadan eriyeceği ihtimalini arttırıyor.
Bunun sonucu olarak da Arktik genelindeki planktonlar çok daha az besin alacaklar ve bu da atmosferden karbondioksiti alma kapasitelerini azaltacak. Buna bağlı olarak da planktonların dönüştüremedikleri karbondioksit sera etkisine katkıda bulunarak daha yüksek küresel sıcaklıklara ve daha az buzun oluşmasına sebep olacak.
Kısacası bu donmama problemi, kolaylıkla kendisini tetikleyen bir döngü yaratabilir ve Dünya genelinde sıcaklıkların çok daha fazla artmasına sebep olabilir.
Ayrıca suyun buza dönüşmemesi, Güneş ışınlarının çok daha fazla bir kısmının buz tarafından geri yansıtılmak yerine su tarafından emilmesi anlamına geliyor ve bu da yerkürenin sıcaklığını arttırmaya katkıda bulunuyor. Bir de bunun üzerine eriyen buzlar ile yükselen okyanus seviyeleri eklenirse, 2020’nin bizlere çok daha kötüye gidebilecek bir haber daha getirdiği söylenebilir.