Şakir Balkı’nın haberi
Yalın Çizgi, onun yürek vuruşlarıydı. Çizgiyle düşünceyi, yergiyle mizahı bir arada yaşatan bir bilgeydi. Bir ömür boyu, 68 yıl boyunca hem çizdi, hem de düşündürdü. O, çizginin felsefesini ve geometrisini, çarpıcılığını yakalamıştı. Sanatsal yaşamında, kendine özgü dünya görüşünü; o yalın çizgileriyle; o eleştirel/ironi vurgularıyla ortaya koymuştu. Sanatçımız, Turhan 62 (1959), Hiyeroglif (1965), Söz Çizginin (1979), Önce Çizgi Vardı (2003), Grafik Mizah (1998) ve en önemlisi Abdülcanbaz serileri; bu özgün yapıtlarıyla ülke ve dünya düzeyine ses getirmişti. Yusuf Ziya Ortaç, Turhan Selçuk uluslararası çapta grafik mizah ustası diye yorumda bulunurken; Yaşar Kemalin yargısı da şöyledir: İnsan karikatürde de bir Çehov, bir Sait Faik, bir Mansfield olabilir… Evet, onun yapıtlarında Yunusun soluğu, Nesiminin ezgisi, Nâzımın türküsü vardı.
Bir zamanlar Putlar kırılıyordu. Karikatürde de bu macera yaşanmış oldu. Bundan elli ya da altmış yıl önce, tutucu çevreler, onun bu çizim tarzını gördüklerinde, Böyle karikatür ve böyle acayip şey olmaz! demişlerdi. Bu genç ne yapmak istiyor? Onu son derece yadırgamışlardı; çünkü Turhan Selçuk, karikatürde resim çiziminin dışına çıkmıştı. Karikatür, resim olmamalıydı diyordu o; bir savaş veriyordu aslında. Yalın bir çizimi yeğliyordu hep. Tutucu çevreler böyle konuşmuşlardı ama sanatçımız da, uluslararsı boyutlarda yapıtlar vermeye başlamıştı.
Atlasta (Amerika), Le Monde gazetesinde, Il Travasoda, Sovyetlerde Inostrannaya Literaturada, New York Herald Tribunede, Pardonda çizmiş; Dünya Karikatürcüler Antolojisinde ve Enciclopedia dellumorismoda yer almıştı. Bu uğraşları sürerken de, Altın Palmiye (Bordighera / İtalya,1956) ödülünün de sahibi olmuştu. Bu çok önemli bir ödüldü Türk karikatür dünyası için. Çünkü sanatçımız, Yıldızın Parladığı Anları yaklamıştı artık.
Ben ki Abdülcanbazım…
Abdülcanbaz, Türk Söz Çizginin tarihinde bir olaydır aslında. Bir geçmişin panoramasını yansıtmış oluyorlardı bu tipler ve onların maceraları. O çizgiler ve anlatılar, hikâyeler: Abdülcanbaz, Karanfil Hoca, Tarzan, Fettah, Evliya Çelebi, Fayrabi, Gözlüklü Sami, Sürmegöz, Cihan Yandı Saliha… Bunları izleyen gözler, bizleri dünün ya da günümüzün o büyük entrikalarıyla baş başa bırakırken; ülkemizin sosyal ve siyasal yaşamımızı, çelişkilerimizi de izlemiş, algılamış, yargılamış; değerlendirmiş oluyordu.
Yorulmak bilmeyen adam
Turhan Selçuk, 68 yıldır çizginin o gizemli dünyasında soluk alıp vermişti. Bu geçen yılların esintilerinde ve içeriğinde neler yoktur ki? Onun anılar ve yaşamsal yumağı nelerle dolup taşımıyordu ki hayatının o geçmişinde? Bu, 68 yıllık bir büyük macera sayılırdı; Babıâli macerası… Çizerimiz, üç büyük darbeye tanık oldu.
12 Mart faşizminde tutuklandı; hatta öldürülmek bile istendi ve akıl dışı saldırılara da uğradı. Ama o, şer güçlere karşı dik durdu. O mevcut dünya görüşünden; o Kuvayı Milliyeci yapısından, Atatürkçü ve devrimci kimliğinden asla ödün vermedi. Bildiği ve inandığı yolda hep yürüdü.
Yurtiçinde ve yurtdışında birçok sergiler açtı ve Türk karikatür sanatını dış ülkelerde tanıttı. 1989 yılında TÜYAPın onur konuğu oldu. Almanyada, Fransada ve Avrupanın büyük kentlerinde sergiler açtı; Türk çizgisinin o çarpıcı ve gizemli dünyasını yansıtmış bulundu.
Yaşamının ve sanatının doruğunda olduğu halde, o ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden dizesini anımsatırcasına; 88. yaşının o yoğunlaşan ve titreşen yorgunluklarında bulunmuş olsa bile, Turhan Selçuk bu uğraşını ve savaşını hep sürdürüyordu. Söz Çizginin diyordu, Cumhuriyet gazetesinde ve o kendi mütevazı, sakin konutunda ve yurtluğunda ömür sürerken.
O denli hasret gitmek
Şu acayip yazgıya bakın ki, aydınlanmacı yazar İlhan Selçuk hastane odalarında o önemli rahatsızlığını sürdürürken, sağlığına kavuşmak için savaş verirken; Turhan Selçuku bir iki gün içinde yitirmemiz bu iki can kardeş; ne denli hasret dolu bir ayrılışın acı ve hazin tablosunu oluşturmuş oldular.
Gayet ilginçtir ki, Turhan Selçukun o en son çıkan karikatürü (8 Mart 2010 günü), acaba bu ölüm duygusunun, bir hissediş olayının, bir ayrılışın, kopuşun, veda edişin dışavurumu muydu? Bu karikatürde dört kişi bir tabutu taşıyordu; evet Ezaevi idi bu karikatürün altyazısı.
Söz Çizginin bilgesi ve efsanesi Turhan Selçuku, ölümünün 1. yılında özlemle, içtenlikli bir arayış duyguları içinde arıyoruz ve anıyoruz.