Kanal D’nin izlenme rekorları kıran dizisi “Öyle Bir Geçer Zaman ki”, ikinci sezona da zirvede başladı. Dizinin Ali Kaptan’ı ilk bölümde perişan halde karşımıza çıktı. Ali Kaptan’ı başarıyla canlandıran Erkan Petekkaya’yla buluştuk, dizi hakkında merak ettiklerimizi sorduk.
Ali Kaptan, geçen sezonun son bölümünde cinayet işledi. O hırçın, kavgacı ama dimdik duran karakter, şimdi vicdanına yenilmiş, mutsuz ve hayallerini unutmuş gibi…
– Evet… Ali Kaptan bir cinayet işledi. Birisini vurmak kolay değil. Çok büyük sıkıntılar yaşadı, birkaç sene içeride yattı. İçeride yatmak da kolay değil. Hele ki denizleri seven bir adam için. Dizinin başında her şeye rağmen mutlu bir adamdı Ali Kaptan ama şimdi hayatı ters döndü.
Bu sizin ilk kez cezaevine girişiniz değil…
– Daha önce “Köpek” filmi için Sinop Cezaevi’nde çalışmıştık. Çok zor bir şey, Allah cezaevine düşen herkesi kurtarsın.
Bu sezon her şeyini kaybetmiş, yalnızları oynayan bir Ali Kaptan mı izleyeceğiz?
– Ben bir-iki bölümü biliyorum, gerisini bilmiyorum. Yaz boyu ne oynayacağımı, sonucun ne olacağını ben de merak ediyorum açıkçası.
ADAMIN GÖZÜNÜN FERİ GİTTİ!
Ali Kaptan’da neler değişti?
– Ali Kaptan’ı artık tamamen yeni bir vücut diliyle oynuyorum. Hint fakirini oynuyorum tam anlamıyla! Onun bakışı, duruşu başka. Adamın gözünün içindeki fer gitti. Bebeğini, torununu görebilecek mi, bastondan kurtulabilecek mi bilmiyorum…
Çekimlerden önce bastonla çalıştınız mı?
– Bastonu çekimler başlamadan 15 gün önce aldım. Biraz uzundu, kestirdim ve çalışmaya başladım. Öyle bir kerede olmuyor tabii, öncesinde çalışmak gerekiyor.
İlk bölüm sizin için nasıldı? Ailenin Ali Kaptan’sız halini nasıl buldunuz?
– Berrin ve Aylin dışında herkesin hayatı güzelleşmiş. Hepsi mutluymuş gibi görünüyor. Ama bir sahnede tam yemek yiyorlar, radyoda genel af haberi var. Hepsi donup kalıyor, Mete “babam hapisten çıktı” diyor! (Gülüyor)
ARAS’LA BENİ NEŞELİ GÖRENLER ÇOK ŞAŞIRDI
İstanbul-Zeyrek’ten Beykoz’daki bir platoya geçtiniz, artık orada çekim yapıyorsunuz. Sanat ekibiniz aynı dekoru kurmuş. Burada daha mı rahat çalışıyorsunuz?
– Hikâye günümüzde geçseydi, sokakta rahatça çekim yapabilirdik ama bizim dizide kostümler, eşyalar ve araçlar döneme ait olmak zorunda. Zeyrek’te bazen bir sahneyi 10 kez çekmek zorunda kalıyorduk. Şimdi bu konuda daha rahatız.
“Öyle Bir Geçer Zaman ki” için uzun bir ön çalışma yapıldı. Bu durum diziye nasıl etki etti sizce?
– Hepimiz bir işe başlarken uzun uzun düşünüyoruz. Çünkü biz göle maya çalıyoruz. Yıllar önce bir işe başlarken bir ses size ne olacağını söylerdi, şimdi ise ancak tahmin edebiliyorsunuz. Çünkü seyircinin beğeni çıtası çok yükseldi. Sadece en iyi işler ayakta kalıyor. Eskiden bir star üzerine iş yapılırdı ve o iş tutardı. Şimdi senaryosu, yapımı, teknik ekibi, sanatı bir bütün. Sacayakları yerini buldu mu, iş devam ediyor. Eskiden senaryo oyuncuya 20 gün önce gelirdi, kabul edip etmediği sorulurdu. Şimdi altı ay, hatta bir yıl önceden teklif götürülüyor. Şimdi kim iyi çalışıyorsa, o kazanıyor.
Siz nasıl çalışıyorsunuz?
– Bizim bugüne kadar hiçbir sorunumuz olmadı.
Set arasında bile görüşmüş, birlikte tatil yapmışsınız…
– Evet, görüşmeye devam ettik. Yazlık yerlerde denk geldiğimizde buluştuk. Mesela Aras (Bulut İynemli) yanıma geldi tatilde. Bizi, baba-oğul neşeli görenler çok şaşırdı.
SOSYAL MEDYADA AĞIR ELEŞTİRİLER YAPILDI
Ali Kaptan karakterinin, hayatınıza olumsuz yansımaları oldu mu?
– Sosyal medyada bazı ağır eleştiriler yapıldı ama sokakta hiç böyle bir tepkiyle karşılaşmadım. Hatta yanıma gelip tebrik edenler oldu.
Daha önce hep iyi karakterleri canlandırdınız. Ali Kaptan gibi birini oynayacak olmak, sizi endişelendirmedi mi?
– Rol teklifini kabul etme sürecinde bu konuyu çok düşündüm. Çünkü bugüne kadar hep iyi, Robin Hood gibi adamları oynamıştım. Ama bu da bir mücadeleydi ve kabul ettim. Geçen sene de çok çalışmıştım, şimdi de çalışıyorum. Bu rolü oynamak çok zor. Yarım saat içinde 10 farklı duyguyu anlatmak zorundasın. Bir karakter vardır, ne yapacağını bilirsin. Benim karakterim ise öyle değil.
İlk sezonda her şeye bağırıp çağıran ama bir bakışıyla da kırıldığını, incindiğini hissettiren bir adam izledik. Bir insan bünyesinde kaç tane ayrı karakter barındırabilir?
– İşte Ali Kaptan’ı oynamak bu yüzden zor. Biz bu işe dönem dizisi çekeceğiz ama olaylar günümüzde yaşanıyormuş gibi hissedilecek diye başladık. Düşünün, Ali Kaptan 1929 doğumlu. Atatürk’ü görmüş bir karakter. O tarihlerde yaşam tarzı, anne-baba-çocuk ilişkileri bambaşkaydı. Bizim babalarımız, babalarının yanında bizi sevmeye korkarlarmış. Bugünde geçiyormuş gibi izlediğimizde, acayip görünüyor bu durum ama bunların hepsi yaşandı. Böyle aileler benim etrafımda da vardı. Bazı sahnelerin aynısını çocukluğumda kendi mahallemde gördüm. Bazı sahnelerde, yaşadığım şeyin aynısını oynadım. Karakterin sertliğini, tavrını ona göre oynaman lazım. Ona göre oynamasaydım, Ali Kaptan olmazdı.
METE’YLE BARIŞIRSAK GRUBUNDA ÇALARIM
Geçen yıl aday gösterildiğiniz neredeyse tüm ödülleri topladınız. Nasıl bir histi bu?
– Ben okullu bir oyuncu, tiyatrocuyum. Geçtiğimiz yıl 11 ödül aldım. Bunca yıldır oyunculuk yapıyorum, hiç bu kadar ödül almamıştım. Dizi de bütün ödülleri topladı. Bu başarıyı korumak ayrı bir mücadele. Bir sonraki işimizde de aynısını bekleyeceğiz. Dolayısıyla şimdi başarımızın keyfini sürüyoruz.
Sezon finalinden sonra eğlendiğiniz bir gecenin videosu düştü internete. Çok güzel davul çalıyordunuz…
– Çekimleri bitirmenin coşkusuyla çok eğlenmiştik o gece. Çok keyifliydi. Gitar çaldık, şarkılar söyledik.
Siz müzik yapmayı düşünmüyor musunuz?
– İleride Mete ile Ali Kaptan barışırsa, grubunda çalarım. (Gülüyor) Bu işi çok iyi yapanlar var, biz sadece aramızda yapıyoruz, eğlenmek için.
OSMAN’I OYNAMAK İSTERDİM
“Öyle Bir Geçer Zaman ki”de başka bir karakteri canlandıracak olsaydınız, kimi seçerdiniz?
– Osman’ı oynamak isterdim! Şaka bir yana, dizideki her karakterin ayrı bir ışığı var. Bu da bir kast başarısıdır.
DİZİ İZLEYEMİYORUM
Yeni sezonda her kanalda iddialı diziler var. Aralarında beğendikleriniz var mı?
– Açıkçası yoğun bir tempoda çalıştığımız için ben pek dizi izleyemiyorum. Ancak 10-15 dakika kadar bakabiliyorum. Haftada bir ya da iki gün iznim var, onda da kendi işlerimle ilgileniyorum. Bu sezon sadece “İstanbul’un Altınları”na bakabildim. Onun dışında pek fazla bir şey izlediğimi söyleyemem.