Türkiye Cumhuriyeti tarihinde silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü açık müdahalesi olan 12 Eylül Askeri Darbesi’nin üzerinden 34 yıl geçti. Kod adı “Bayrak Harekatı” olan ve anayasanın askıya alındığı darbe sürecinde açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 binden fazla kişi için de idam cezası istendi.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren’in “… kendi kendini kontrol edemeyen demokrasiyi sağlam temeller üzerine oturtmak, kaybolan devlet otoritesini yeniden tesis etmek için yönetime el koymak zorunda kalmıştır” şekildeki konuşmasıyla başlayan darbenin “travmaları” hala tam olarak silinemedi.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun’dan oluşan komuta kademesinin gerçekleştirdiği 12 Eylül 1980 askeri darbesine en önemli gerekçe, “güvenlik sorunu” olarak gösteriliyordu.
TBMM’nin 22 Mart 1980’de ilk turunu yaptığı Cumhurbaşkanlığı seçimini, 114 tur oylama yaptığı halde darbe gününe kadar sonuçlandıramamasının da etkiliği olduğu süreçte, gazeteci Abdi İpekçi, Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul, DİSK ve Maden-İş Sandikası Genel Başkanı Kemal Türkler, MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak, Eski Başbakan Nihat Erim, Adalet Partisi İstanbul Milletvekili İlhan Egemen Darendelioğlu, CHP İstanbul Milletvekili Abdurrahman Köksaloğlu, MHP Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı Ali Rıza Altınok ile eşi ve kızının öldürülmesi gibi çok sayıdaki siyasi cinayet de darbeci genaraller tarafından gerekçe olarak ileri sürüldü.
6 Eylül’de Konya’da düzenlenen “Kudüs Mitingi de” darbe yönetimi tarafından “şeriatçi girişim” olarak gösterilmişti.
TANKLAR SOKAKTA
Askeri darbenin hazırlıkları Haziran 1980’den itibaren Genelkurmay Karargahında yapılmaya başlandı.
Kod adı “Bayrak Harekatı” olan darbe ilk olarak bütün ordu komutanlarına gönderilen, “Bayrak Planı’nın uygulanmaya giriş günü 11 Temmuz, saati ise: 04.00’dür” bildirisi ile hayata geçirilmek istendi ancak 2 Temmuz’da Süleyman Demirel başkanlığındaki hükümetin güvenoyu almasıyla plan ertelendi.
Plan aynı isimle 12 Eylül sabaha karşı uygulamaya konuldu, artık tanklar sokaktaydı. Darbe, radyodan okunan bildiri ile halka açıklanırken, sokaklarda sadece “postal sesleri” duyuluyordu.
Emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirilen darbe, 27 Mayıs 1960 ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından Türkiye Cumhuriyeti tarihinde silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü açık müdahalesi olarak tarihteki yerini alıyordu.
MECLİS LAĞVEDİLDİ, SİYASİLER SÜRGÜNE GÖNDERİLDİ
Bu müdahale ile Süleyman Demirel’in Başbakan’ı olduğu hükümet görevden alındı, TBMM lağvedildi. 1970 sonrasında değiştirilen 1961 Anayasası uygulamadan kaldırıldı ve Türkiye siyasetinin yeniden tasarlandığı bir askeri dönem başladı.
Ülke genelinde 13 sıkıyönetim bölgesine 13 general sıkıyönetim komutanı olarak atandı. Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay dışındaki derneklerin faaliyetleri de durduru.
12 Eylül 1980 ardından partiler lağvedildi. Darbenin ardından dönemin siyasi liderleri Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit, Hamzakoy’a; Necmettin Erbakan ile Alparslan Türkeş ise Uzunada’ya sürgüne gönderildi. Siyasi yasaklar geldi. Darbe ile parlamento feshedildi, partiler kapatıldı. Darbeye liderlik eden 5 generalin oluşturduğu Milli Güvenlik Konseyi bütün yetkileri ele aldı. Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülent Ulusu’ya kurdurulan hükümet, 21 Eylül’de göreve başladı. Darbe öncesinin Başbakanlık Müsteşarı Turgut Özal da darbe hükümetinde ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak görev aldı.
Darbe ardından geçen 3 yıl içerisinde önemli kanunların tamamına yakını değiştirildi ve askeri yönetimin belirlediği Danışma Meclisi tarafından hazırlanan Anayasa, yapılan “güdümlü” refandumla yüzde 92’lik “Evet” oyu aldı.
Aynı halk oylamasında, Kenan Evren Cumhurbaşkanı seçildi. Kabul edilen Anayasa’da bulunan, askeri yönetim üyelerinin ömür boyu yargılanmasını engelleyen, geçici 15. Madde, 2010’daki anayasa değişikliği referandumuna kadar kaldırılmadı.
YAŞI BÜYÜTÜLDÜ, ASILDI
Darbeden sonra ilk idamlar, 9 Ekim 1980 tarihinde gerçekleştir. İlk olarak sol görüşlü Necdet Adalı, ardından ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu idam edildi. Darbe öncesinde bir askeri inzibat erini öldürdüğü gerekçesiyle hüküm giyen 17 yaşındaki Erdal Eren 19 Mart 1980 tarihinde idama mahkum edildi.
Eren’in idam kararı Yargıtay tarafından iki kere iptal edilmesine rağmen, Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan kararla ve yaşı büyütülerek 13 Aralık 1980’de Ankara Merkez Ulucanlar Cezaevi’nde infaz edildi.
Darbe sürecinde açılan 210 bin davada ise 230 bin kişi yargılandı, 7 binden fazla kişi için de idam cezası istendi. Bunlardan 517 kişiye idam kararı verilirken, kararların 50’si uygulandı.
100 BİN KİŞİ ÖRGÜT ÜYESİ OLMAKLA SUÇLANDI
Darbeden sonraki süreçte askeri yönetim, milyonlarca kişinin hayatını etkileyen kararların altına imza attı. Yaklaşık 100 bin kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı. Yine bu süreçte 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atılırken, 14 bin kişi de yurttaşlıktan çıkarıldı.
İşkence ve faili meçhullerin çokça yaşandığı dönemde bine yakın film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı, 4 bine yakın öğretmen çok sayıda üniversite görevlisinin işine son verildi. Yüzlerce gazeteci için de binlerce yıla varan hapis cezaları istendi.
EVREN VE ŞAHİNKAYA YARGI ÖNÜNE ÇIKARILDI
Darbeden yıllar sonra Anayasa’nın geçici 15. maddesi, 12 Eylül 2010’da yapılan referandum ile kaldırıldı.
Bunun ardından, şikayet dilekçelerini değerlendiren Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Evren ve Şahinkaya hakkında iddianame hazırladı ve iki komutan, ”Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın tamamını veya bir kısmını değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya ve anayasa ile teşekkül etmiş olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasına engel olmaya cebren teşebbüs etmek” ile suçlandı.
İlk duruşması, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, 4 Nisan 2012 görülen davaya, Evren ve Şahinkaya sağlık sorunlarını gerekçe göstererek katılmadı. Mağdur ve müştekileri dinleyen, ilgili kurumlardan belgeler isteyen mahkeme, sesli ve görüntülü sistemle sanıkların ifadesini aldı.
Darbe sırasında milletvekili olan, darbe sonrasında 1402 sayılı yasayla görevlerinden uzaklaştırılan, işkence gören ve yakınları TBMM kararı olmaksızın idam edilen birçok gerçek kişi ile darbeden zarar gören TBMM Başkanlığı, Başbakanlık, CHP, MHP, DİSK, HAK-İŞ, TÖB-DER gibi birçok tüzel kişilik davaya müdahil olarak kabul edildi.
Darbe dönemine ilişkin, başta Genelkurmay Başkanlığı olmak üzere çeşitli kurumlardan istenen bilgi ve belgelerden “devlet sırrı” niteliğindeki “Yurt Kor” isimli darbe planı dikkatleri üzerine çekti.
Evren ve Şahinkaya, savunmalarında, suçlamaları kabul etmeyerek, kurucu iktidar olduklarını, mevcut mahkemelerin kendilerini yargılayamayacağını savundu.
RÜTBELERİN SÖKÜLMESİNE KARAR VERİLDİ
Evren ve Şahinkaya, savunmalarında, suçlamaları kabul etmeyerek, kurucu iktidar olduklarını, mevcut mahkemelerin kendilerini yargılayamayacağını savundu.
Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinin kapatılmasının ardından davanın görülmesine, Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesinde devam edildi. Cumhuriyet savcısı, esas hakkındaki görüşünde, sanıklar Evren ve Şahinkaya’nın, 765 sayılı TCK’nın “Devlet kuvvetleri aleyhine cürümler” başlıklı 146. maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmalarını istedi.
12 Eylül Davası’nda sanıklar Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya, 765 sayılı TCK’nın “Devlet kuvvetleri aleyhine cürümler” başlıklı 146. maddesi uyarınca önce “ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezasına çarptırıldı, ardından takdiri indirimle bu cezaları “müebbet hapis cezasına” çevrildi.
Mahkeme, Evren ve Şahinkaya hakkında, “askeri rütbelerin sökülmesini” düzenleyen Askeri Ceza Kanunu’nun 30. maddesinin uygulanmasına da karar verdi.
Evren ile Şahinkaya’nın avukatı, karanın bozulması istemiyle, Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesine temyiz dilekçesi verdi.
Temyiz istemini, Yargıtay’ın ilgili dairesi görüşecek.
AA
<<- Kızlar Baklavalı erkekleri sever diye duyduktan sonra elinde baklava tepsisiyle gezen