Çar. Eki 30th, 2024

6-7 aydır devam eden heyecanlı ve gerilimli bir dönem sona erdi. Yeni Türkiye yeni bir safhaya girdi. Şimdi herkes bundan sonra ne olacağını merak ediyor. İktidarı, muhalefeti, medyası ve uluslararası çevreler.. Herkes şokta.. Belli bir kesim, her ne kadar “biz bu sonucu bekliyorduk” veya “biliyorduk” dese de, bu doğru değil.

Ak Parti ve Erdoğan karşıtları, CHP, MHP ve HDP’nin tek başına iktidar olacağı bir tabloyu zaten asla hayal bile edemezlerdi. Hayal edilen şey Ak Parti dışındaki partilerin koalisyon kurması olsa bile, buna da ihtimal vermiyorlardı. Aslında onların en iyimser beklentisi, CHP-PKK-Paralel ile bunların arkalarındaki dış merkezler eliyle HDP’ye barajı aşırmak ve böylece Ak Parti’nin tek başına ama daha zayıf bir iktidar olması idi.

Ama Yeni Türkiye karşıtları hayal bile edemedikleri bir sonuçla karşılaştılar. Bu sonuç, Ak Parti’nin tek başına iktidar olma imkanını sonlandırdığı için ilk bakışta onların çok lehine gibi görünmekle birlikte, anlaşılan o ki pek sevinemediler.

Seçim sonrası ibretlik siyasi konuşmalar yapılıyor. 3 dönem üst üste tek başına iktidar olan ve aralıksız dördüncü parlamento seçiminde yine önemli bir başarı elde edip % 41 oy oranı ile tekrar birinci parti olan Ak Parti, buna “üzüldüğünü” söylüyor. 65 seneden beri tek başına iktidar yüzü görmediği halde siyasi hayatını sürdüren CHP ise, % 25’lik oy almasına ve bir önceki seçime göre % 4 oranında oy kaybetmiş olmasına rağmen “destan yazmışçasına” seçimi kaybedenin Tayyip Erdoğan olduğunu ileri sürerek Hükümet kurmaya talip olabiliyor.

7 Haziran sonuçları ve bunun analizi elbette herkesçe derinlemesine yapılacaktır. Ak Parti de muhasebesini yapacaktır. Hepimiz bu sonucu saygıyla karşılamalıyız. Seçimin verdiği toplumsal mesajlara uygun yeni bir siyaset üretilmesi gerekiyor. Mesajın alındığını gösteren bir Hükümet formülü uygulanmalıdır. Bu seçimde Kürt vatandaşlarımız açık bir mesaj verdiler. Birinci Dünya Savaşı’nda Kürtler, Türklerle omuz omuza “cihat” ettiler. Ama Cumhuriyet’i kuranlar Kürtleri aldattılar ve kurdukları ulus devletle Kürtleri dışladılar.

Ak Parti iktidarları, devletin bu yanlış politikalarına son verdi. Cumhuriyet öncesi “Türk-Kürt-Arap kardeşliği”ni yeniden ihya ve inşa etmek istedi. Despot devletin bütün baskıcı uygulamalarını kaldırdı. Kardeşliği sadece manevi olarak ihya etmedi. Doğu-Güneydoğu’ya olağanüstü yatırımlar yaptı. 2011 depreminden sonra Van yeniden inşa edildi. Her yere otoyol, bölünmüş yol, havaalanı, baraj, konut, okul, üniversite yapıldı. Terörü bitiren açılım ve kardeşlik projeleri hayata geçirildi. Abdullah Öcalan muhatap alındı.

Kürtler ne yaptılar? Kürtleri aldatan devlet anlayışını ortadan kaldıran ve bugüne kadar Kürtlerden esirgenmiş hakları tanıyan Ak Parti’yi cezalandırdılar. Kemalist devletin Kürt versiyonu HDP’ye olağandışı bir destek verdiler. Hizmete ve kardeşliğe değil “cibilli” bir tercihle “ırkçı ve baskıcı” bir siyasi anlayışa talip oldular. Kürt vatandaşlarımızın çoğunluğu, “Türkler ve Kürtler Ermenilere soykırım yapmıştır” diyenleri ödüllendirdiler. LGBT’lilere sosyal statü isteyenlere destek oldular. “İnançlarını” değil neye mal olursa olsun “cibilli” duygularını öne çıkardılar. Beyaz Türkleri, Nişantaşı, Etiler semtlerinin sosyal tercihlerini benimsediler. Bu mesaj alınmalıdır. Şimdi bu mesaja uygun bir cevap verilmesi gerekmektedir.

Bu mesaja en uygun hükumet formülü bellidir: Ak Parti-MHP koalisyonu.. Bu koalisyon Yeni Türkiye’yi yeni bir safhaya taşıyabilir. Ahmet Davutoğlu Başbakanlığında hem 13 yıllık istikrar muhafaza edilmiş olur hem de Yeni Türkiye siyasetine ince ayar yapılır. Dışişleri Bakanlığı Ak Parti’de olmalı ve dış politikamız zafiyete uğramadan İslam ülkeleri ile ilişkilerimiz derinleşerek devam etmelidir.

Çözüm Süreci’nin başından bu yana Abdullah Öcalan ile yapılan tüm görüşmelere istisnasız katılmış ve her defasında Öcalan’ın mektubunu Kürtlere okumuş olan HDP’li Sırrı Süreyya Önder, 7 Haziran öncesi “Ak Parti ile koalisyon kurmayız. Ama MHP ile koalisyon kurabiliriz” demişti. Bu açıklamadan anlaşılıyor ki HDP’nin MHP ile çok derin bir ilişkisi olmalı. O nedenle kurulacak koalisyonda İçişleri ve Savunma bakanlıklarının MHP’ye verilmesi yerinde olur. Çözüm Süreci’ni de MHP’li bir Bakan ya da Başbakan Yardımcısı üstlenirse isabet olur.

Sırrı Bey’in dediğinden anlıyoruz ki Çözüm Süreci’ni koordine edecek bakan MHP’li olursa süreç daha akıcı işleyecektir.. Böylece Çözüm Süreci konusunda Ak Parti ile muhatap olmak istemeyen HDP, MHP ile daha mutlu bir süreç yürütme imkanına mazhar olacaktır. Ak Parti buna fırsat vermelidir.

Ak Parti Hükümetleri Doğu ve Güneydoğu’ya olağanüstü yatırımlar yapmaya çalışırken, PKK, her defasında yatırımları engellemek için, müteahhitlerin makinalarını, şantiyelerini yaktılar, mühendislerini kaçırdılar. Kürt vatandaşlarımız, o örgütün desteklediği partiyi ödüllendirerek, Hükümet’ten hizmet talep etmediklerini, Kürtlere hiçbir hizmet getirmese bile “Kürtçülük” yapan partiyi kayıtsız şartsız destekleyeceklerini gösterdiler. Hizmet üretmedikleri halde zaten belediyeleri onlara teslim etmişlerdi. Kürt vatandaşlarımız bu hizmetlere ihtiyaç duymadıklarına göre, hizmet konusunda onları zorlamamak gerekir. Bugüne kadar Doğu-Güneydoğu’ya “lüzumsuz yere” harcanan kaynaklar Orta ve Batı Anadolu’ya, Karadeniz ve Akdeniz bölgelerine, Marmara ve Ege bölgelerine kaydırılmalıdır.

Kürt vatandaşlarımızın tabii ki yine de talepleri olacaktır. Bu talepler, HDP üzerinden koalisyonun MHP’li ortaklarına iletilmeli ve MHP’li bakanlar bu konuda ikna edilmeliler.

“Kürtler PKK’nın tehdidi ve baskısı ile HDP’ye oy veriyorlar” bahanesinin haklı olduğunu düşünmüyoruz. O baskı ve tehditler daha önce de vardı. 2002’de, 2007’de, 2011’de de vardı. 7 Haziran seçimleri net bir şekilde gösterdi ki Kürtler, başka bir mesaj veriyorlar!

Daha önce de yazdığımız gibi HDP’li bir milletvekili, partisinin siyasi yaklaşımını şöyle anlatmıştı.. “HDP istiyor ki TC bir Kürdistan kurup bize teslim etsin. Biz de o Kürdistan’ı Kuzey Kore gibi yönetelim.” Türkiye, Kürt vatandaşlarımızı “Kuzey Kore gibi yönetilme” hakkından mahrum etmemelidir! Bu “demokratik bir hak”tır!

***

Yeni Türkiye’ye içeriden en büyük darbeyi Fethullah Gülen vurmuştu. Ülkenin 5 yıl kaybetmesine neden oldu. Barajı aşmasından bağımsız olarak ifade ediyoruz. Yeni Türkiye’ye ikinci ihaneti HDP yapıyor. Paralel kaybetti. Kimsenin şüphesi olmasın; HDP de kaybedecek.. Kürtler için yazık oldu! Ama her işte bir hayır var. Uygur İslam alimi Şeyh Abdülkayyum’un 1957’de ifade verdiği mahkemedeki sözü ile bitirelim: “İyimser insan, her felakette bir fırsat görür. Kötümser insan her fırsatta bir felaket görür.” Bu bir “fırsat”tır. Önümüze bakalım..

By Usta

“Seni çok seviyorum ama sana anlatamıyorum.”