Hepimiz COVID-19 pandemisi sebebiyle zor günlerden geçiyoruz. Birçok ülkeden sonra Türkiye’de de vaka sayıları ve ölümler artmaya başladı. Bu öngörülen bir durumdu, ancak gerçekleşmekte olması hepimizi derinden üzmekte ve endişelendirmekte. Bu salgını bir an önce atlatmak ve normal hayatlarımıza dönmek istiyoruz, fakat bu hemen olacakmış gibi de gözükmüyor.
Yapılan çalışmalar toplumun %60-%70 civarında bir bölümünün bu virüs ile enfekte olabileceğini bize söylemekte. Ancak birçoğumuz bunu sessiz bir şekilde atlatacağız, bağışıklık kazanacağız ve bu salgından toplum olarak daha güçlü bir şekilde çıkacağız.
Fakat her şeyden önce, bu salgından insanlık olarak almamız gereken çok önemli bir mesaj var: Kendi sağlığımızı, çevremizle olan ilişkilerimizi, doğa ile olan ilişkilerimizi gözden geçirmek!
Yaşlılar, kronik hastalığı olanlar, sigara kullananlar… Yani risk grubunda olan tüm vatandaşlarımızın Sağlık Bakanlığı’nın sosyal izolasyon, kişisel hijyen, vb. tüm uyarılarını dikkate almaları ve uygulamaları gerektiğini tekrar belirtmekte fayda var. Çünkü sağlık sistemi açısından şu anda kontrollü bulaş çok önemlidir. Enfekte olmamak ya da mümkün olduğunca geç enfekte olmak herkesin sağlık hizmetlerinden yararlanabilmesini sağlayacaktır. Tam tersi bir tabloda, herkes hastanelere gider ama kimse sağlık hizmetlerinden faydalanamaz.
Güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmanın sağlığımız ve dolayısıyla hayatımızdaki önemi bu pandemide bir kez daha kendini göstermiştir. Güçlü bir bağışıklık sistemi için temel faktörler şunlardır:
-
Yeterli su tüketimi,
-
Kaliteli uyku,
-
Stressiz bir yaşam, (stres bağışıklık sistemi üzerinde olumsuz etki yaratır)
-
Hareket, (lenf drenajı ve kan dolaşımı için evde olsak bile küçük egzersizler yapabiliriz)
-
Fonksiyonel beslenme.
Bu yazımızda özellikle fonksiyonel beslenmeyi biraz detaylandıracağız.
-
Bu süreçte vücudumuza yük getiren, vücudumuzda inflamasyon yaratan, karaciğerimizi yoran şeker, tahıllı gıdalar, karbonhidratlı gıdalar, süt ve süt ürünleri çok fazla tüketilmemelidir.
-
Kaliteli sebze tüketilmelidir. (Burada kaliteden kastımız mevsiminde, tercihen organik sebzelerin tercih edilmesi ve pişirme esnasında besin değerlerinin muhafaza edilmesidir)
-
Çok şekerli olmayan meyveler çok fazla olmamak kaydıyla (günde 1-2 porsiyon) yemek dışında tüketilebilir.
-
Mitokondriyi besleyen zeytin, zeytinyağı, yumurta gibi ürünler daha sık tüketilebilir.
-
Çörekotu yağı, Hindistan cevizi yağı, keten tohumu yağı gibi yağlardan faydalanılabilir. Özellikle çörekotu iyi bir anti-oksidandır. Bu dönemde bağışıklık sistemimizi destekleyecektir.
-
Bu dönemde bitki çayları içilebilir. Mesela yeşil çayın anti-oksidan özelliği varken, melisa çayı yorgun ve gergin olduğumuz şu dönemde bizi rahatlatacaktır.
-
Uyku problemi çekenler için Melatonin takviyesi yapılabilir.
-
Çinko, Magnezyum, C vitamini, Omega-3 değerlerimizde eksiklik varsa, bu dönemde takviyelerle tamamlanabilir.
-
Laktoferrin, Ekinezya, Kurkumin takviyeleri doktor kontrolünde (!) yapılabilir.
Bu saydıklarımızda ilk 4 madde herkesin uygulayabileceği temel beslenme önerileridir. Ancak bildiğiniz gibi sağlık ve tedaviler kişiye özeldir. Dolayısıyla fonksiyonel beslenme programları da kişiye özel planlanmalıdır. Sağlığınız bütüncül bir bakış açısıyla uzmanlar tarafından analiz edilmeli ve bu analize göre eksiklikler giderilmelidir.