Son 20 yılda beni en etkileyen sözlerden birini, çok ilgiyle okuduğum sanat yazarı Mehmet Ergüven söylemişti: “Aldığımız zevklerden bıkarız, ama verdiğimiz zevklerden hiç bıkmayız.”
Önceki akşam maç bittiğinde Fenerbahçeli futbolcuların tek tek yüzlerine baktım…
Hepsinin yüzündeki ifade neredeyse aynıydı. Bu takım yıllardır, taraftarına belki de ilk defa verdiği zevkin keyfini çıkarıyordu. Evet, çocuklar oyundan aldıkları keyfi değil, takımıyla gurur duymanın hasretini çeken bir taraftara o zevki vermenin keyfini yaşıyordu.
Ben bir futbol uzmanı değilim… İyi bir taraftarım… Tıpkı bir şarap uzmanı olmayıp, çok iyi bir şarap içicisi olduğum gibi… Şarap yapımcısının kendi aldığı zevki değil, bana verdiği zevki önemserim.
FUTBOLUN ‘YENİ NORMALİ’ BU
Öyle bir çağa geldik ki; artık herkes futboldan anlıyor. Hem de çok iyi anlıyor. O nedenle, futbol artık, oyuncuların oynarken aldığı keyiften çok, seyreden taraftarına verdiği zevkle ölçülüyor.
Futbolun ‘yeni normali’ bu… Frankfurt deplasmanındaki Fenerbahçe, işte futbolun bu ‘yeni normalini’ anlamış bir takımdı.
TAKIMDAŞLIK RUHUNU ÖĞRENEN BİR MESUT VARDI
Takım, biz taraftarlara Alman ekibinin sahasındaki maçta şu duyguları verdi:
· BİR: Demek ki bir Türk futbol takımı da İngiliz Premier Ligi takımı kadar etkili ve göze güzel görünen, taraftarına o zevki tattıran futbolu oynayabilirmiş.
· İKİ: Takımın teknik direktörü Vitor Pereira da biz Fenerbahçelilere bir Mourinho, bir Guardiola, bir Klopp kalibresinde teknik direktörleri olduğu duygusunu verdi.
· ÜÇ: Bir kere daha gördük ki, başarılı bir teknik direktör takımın 12’nci oyuncusudur ve o takımı yeniden yaratabilir.
· DÖRT: Bir kere daha gördük ki, takım ruhu bir oyuncuyu da yeniden yaratabilir.
Mesut Özil’i Adana Demirspor maçında ilk defa gülerken görmüştük. Önceki akşam ise takımdaşlık ruhunu öğrenen bir Özil vardı. Sadece etkili olmadı… Sadece o harika asistlerin oyuncusu olduğunu göstermedi. Takım arkadaşları ile omuz omuza, hatta kavgaya giren bir Özil vardı sahada. Arsenal’deki herkese küskün veya yabancı Özil gitmiş, herkesle barışık, bütün takıma akraba, arkadaş bir Özil gelmişti.
Netice… Fenerbahçe tarihinde 3 Temmuz 2011 günü Aziz Yıldırım’ın evinden alınması ile başlayan karanlık dönem Frankfurt’ta kapandı. 10 yıllık travmadan sonra Fenerbahçe tekrar takım haline geldi. Ve bence Ali Koç’un gerçek başkanlık süreci önceki akşam başladı.