Kavramlar; düşüncelerimizin ve inançlarımızın dile getirilmesini sağlayan anlam haritalarıdır. Bu sebeple insanoğlu, kendini kavramlarla izah etmektedir. Yaşananları tanımlamayı kolaylaştırmak için öncelikle kavramlara hâkim olmamız gerekmektedir.
Üstat Necip Fazıl “Merhamet hava gibi su gibi muhtaç olduğumuz iksir. Baş aşağı bir cemiyeti baş yukarı edecek bir kuvvet” diyerek kalpleri yumuşatacak merhametin ehemmiyetine vurgu yapmıştır.
İnsan sevgidir, insan merhamettir, insan ümittir, insan ahlaktır, insan erdemdir. İnsan kendisini insanda tanır, insan insanın yurdudur, insanın ruhu yükseldikçe nefsi alçalır, merhameti yükselir.
Merhamet; yaratılışımızda işlenmiş bütün ahlaki erdemleri kuşatan, kalbin katılığını ve kasvetini ortadan kaldıran, kalbi yumuşatan, ruha-bedene-insana şifa veren, en önemli ve en kıymetli hazinemizdir.
Merhamet; katılaşmış kalpleri yumuşatan, nefretin üzerine sevginin yerleşmesini sağlayan ahlaki bir erdemdir. Merhamet zekâyı aydınlatan, kalbi ısıtandır.
Merhamet; şefkattir, hissetmektir, önemsemektir, güvenmektir, güven vermektir, paylaşmaktır, fedakârlıktır, sevgidir, saygıdır, anlamaktır, anlaşılmaktır, empatidir, yardımseverliktir, gözyaşıdır, hoşgörüdür, sabırdır, adalettir, sorumluluktur, alçakgönüllülüktür, duyarlılıktır, dünyanın feryatlarını duymaktır, kalbi yumuşatandır…
Merhameti kar yağdıktan sonra doğayı saran o temiz ve beyaz örtüye benzetebiliriz. Merhamet ile kendimizden diğerine, çevreye, doğaya attığımız her adımda yanımıza sevgimizi ve şefkatimizi alarak o beyaz örtünün her yeri tertemiz ettiği gibi biz de ruhumuzu temizler, kötülükleri örter, kendimizin ve diğerlerinin ruhuna iyi geliriz.
Merhamet ‘ne değildir’ den bahsedecek olursam merhamet; acımak değildir, zayıflık değildir, sürekli nazik olmak değildir, problemler karşısında susak değildir, ıstıraba katlanmak değildir, her denilene evet demek ya da her denileni yapmak değildir, kendini yok saymak ya da unutmak değildir, karşındakine sınırsız özgürlük vermek değildir, yapılan yanlışı olmamış saymak değildir…
Merhametsizlik; huzur noksanlığıdır, sevgisizliktir, bencilliktir, ilgisizliktir, anlayışsızlıktır, hoşgörüsüzlüktür, hasettir, kindir, hırsa yenik düşmektir, kibirdir, suizanda bulunmaktır, dostu yarı yolda koymaktır, verdiği sözü tutmamaktır, ölümü unutmaktır, iyilik yapmamaktır ama en acısı merhametsizlik kalbin ölümüdür. İnsan önce kendisine merhamet etmelidir. Merhametsizliğin önce kendisine, sonra çevresine ve dünyaya ne kadar zarar verdiğini en önemlisi de dünyayı nasıl kirlettiğini fark etmelidir insan.
Merhamet için kendimizden bir şeyler veririz; zaman, dikkat, sabır, sadakat, sevgi, ilgi vb… Merhamet içinde hareketlilik vardır. Merhamette diğerinin acısıyla harekete geçme, onun acısıyla yerinde duramama, o acıyı dindirmek için gayret içine girme vardır. Merhamette insanın can gözüyle bakabilmesi vardır.
Kendisine uzanan ele, elinden geldikçe yardım eden kendini daha iyi hisseder. Paylaşabilen, ötekine koşan, ötekinin sızısını kendi sızısı bilen; yani merhamet eden bu hayatı daha anlamlı ve huzurlu yaşar. Merhamet önce merhamet gösterebilen kalbe iyi gelir, merhamet gösterenin ruhu şifa bulur.
Mevlana’nın şu satırlarına kulak verelim:
Şefkat ve merhamette GÜNEŞ gibi ol
Başkalarının kusurlarını örtmede GECE gibi ol
Cömertlik ve yardım etmede AKARSU gibi ol
Hiddet ve asabiyette ÖLÜ gibi ol,
Tevazu ve alçakgönüllülükte TOPRAK gibi ol
Hoşgörüde DENİZ gibi ol,
YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN YA DA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL