Onu şimdilerde en sevilen programı BOOM By İbrahim Selim’de o derece hareketli, aktif ve enerjik görüyoruz ki sanki her an dans edecek, fotoğrafçıya beklenmeyen sorular soracak, gülüp eğlendirecek, heyecan içinde bir şeyler anlatacak ve tıpkı programda yaptığı gibi bizi herhangi bir konuda bilgilendirecekmiş gibi hissediyoruz. Fotoğraf çekimi ve röportaj yapmak için buluştuğumuz İbrahim Selim Ortaköy’deki The Stay Bosphorus’un sessiz ve sakin ortamına ayak uydururcasına sakince poz veriyor, rahat ve doğal tavırları, samimiyetiyle günü herkes için keyifli kılıyor. Kendinizi yanında iyi hissedebileceğiniz, her konuda sohbet edebileceğiniz, pat diye gelen bir espriyle şaşırıp gülümseyebileceğiniz bir oyuncu, İbrahim Selim.
Röportajı okuyunca oyuncu olmadan önce kısa bir süre biyoloji eğitimi aldığını ve sonradan konservatuara gittiğini öğreneceksiniz. Bazen ciddi bir yüz ifadesi, bazen komik mimiklerle objektife bakarken bilim insanı kimliğinin de ona çok yakışabileceğini düşünüyorum. Kendisi de zaten “ne yalan söyleyeyim, benimle alakası yok da diyemem” diyor.
BluTV’de yayınlanan BOOM By İbrahim Selim’den Zorlu PSM’de seyirciyle buluşan İbrahim Selim ile Bu Gece’ye, en etkilendiği talk show’culardan en çok güldüğü konulara uzanan bir sohbet gerçekleştirdik; yüzümüzü stüdyo ışıklarına değil, Boğaz’dan esen rüzgara çevirerek…
BluTV’de yayınlanan BOOM By İbrahim Selim formatı, ele aldığı konular ve davet edilen konuklarıyla çok sevildi. Nereden ve nasıl aklınıza geldi böyle bir program fikri? Nasıl doğdu BOOM By İbrahim Selim?
Erişebildiğim her alandan seyirciyle iletişim kurmayı hedefliyorum. Bu açıdan karşıma çıkan her fırsatı beraber çalıştığım insanlarla değerlendirmeye gayret ediyorum. Her sezon sonu Ayşe’yle (Barım) önümüzdeki dönem hakkında toplantı yaparız. BOOM’un ortaya çıkmasına programın ilk sezon öncesi yaptığımız bir toplantıda karar vermiştik. Üzerinde farklı bakış açıları geliştirebileceğimiz bilgilere sahip olmak çok güzel. Bizi zenginleştirdiğini düşünüyorum bu tarz bilgilerin. BOOM’u da biraz bu fikrin üzerine kurduk. Konuk kısmını ilk ve ikinci sezon farklı şekilde değerlendirdik. İlk sezon konuyla konuğu kendi i inde eşleştirmeye alıştık. Bu durum konukla istediğimiz kadar ilişki kurmamıza engel oldu. İkinci sezonda konuklarımızı daha çok tanımaya ve onların konularla ilgili fikirlerini almaya odaklandık. Bu format daha fazla i imize sindi. Konuk se iminde ger ekten merak ettiğimiz ve yan yana olmak istediğimiz isimlere ulaşmaya özen gösteriyoruz. Uygunluklarına göre de bir araya geliyoruz.
Flört uygulamaları, fobiler ve daha bir sürü konu… Bu başlıkları nasıl bir ön çalışmayla belirliyorsunuz?
Konuları arkadaşlarımla hayatımızda etkili olan başlıklar üzerinden değerlendiriyoruz. Sadece merak ettiğimiz alanlardan değil, karşılaştığımız olaylar ve fikirlerden de yola çıkıyoruz. Bireysel tecrübelerimizi yan yana koyup önce bizim hayatımız sonra da toplum üzerine düşünerek belirliyoruz konuları.
Bilgilendirici de program, mesela dans diyorsunuz, dansın tarihini anlatıyorsunuz…
Evet deneyimleyebildiğimiz konuları değerlendirmeye çalışıyoruz elbette ama flört uygulamalarını incelerken flört etmiyoruz tabii ki… (Gülüyor)
Konukların seçimiyle konu seçimi paralel mi? Konuğa göre mi karar veriyorsunuz konuşulacak başlıklara?
Hayır, konuk seçimini konuyla ilişkilendirmiyoruz. Her insanın hayatına etki edebilecek konuları seçiyoruz ve konuklarımızın bir sürü konuyla ilgili önemli fikirleri ya da deneyimleri olduğunu biliyoruz.
Program çok sevildi ve ikinci sezona başladı. Sizce neden? BOOM By İbrahim Selim’i benzerlerinden ayıran ne oldu? Klasik bir talk show’dan farkınız nedir?
Benzerlerinden ayıran en önemli özelliği benzeri olmaması. BOOM’a bir talk show diyemeyiz zaten. Teknik olarak günün ihtiyacını tespit edip hem ortamlarda satılacak bilgi bulabileceğiniz, hem de gelen konuklarla eğlence odaklı zaman geçirebileceğiniz bir yapısı var. Bu da açıp seyretmek isteyebileceğiniz ya da sadece dinlemeyi tercih edebileceğiniz bir konsept ortaya çıkarıyor.
Tatlı sürprizler oluyor mu? Güzel ve komik anılarınız var mı mesela bizimle buradan paylaşacağınız…
Hem de nasıl… Ama yaptığım bütün programlar için aynı şeyi söyleyebilirim; yayınlanmadıysa zaten sırrımızdır.
Ne kadar zaman daha programı sürdürmeyi düşünüyorsunuz?
Bununla ilgili bir öngörüm yok açıkçası ama bir noktada programın sunumunu devredip hazırlığı ve diğer projelerle ilgilenmeyi hayal ediyorum.
BOOM By İbrahim Selim dışında Zorlu PSM’de İbrahim Selim ile Bu Gece devam ediyor bir yandan. Hem canlı, hem de online olarak… Peki genelde daha önce tanıştığınız insanları mı çağırıyorsunuz? Hayatınızda hiç yan yana gelmediğiniz birini davet ettiğinizde zor oluyor mu program yapmak?
Bu enteresan bir durum. Seyirciler herkesle arkadaş olduğumu zannediyor oysa ki davet ettiğim insanların çoğunluğuyla programda tanışıyorum. Genelde daha önce yan yana gelmediğim insanlar oluyor. Zorlanmıyorum çünkü konuğun konforlu olması benim önceliğim, başka bir şeyle çok ilgilenmiyorum.
Temelde oyuncusunuz. Soru hazırlamak zorluyor mu sizi? Nasıl hazırlanıyorsunuz?
Soru hazırlamak elbette zor olurdu eğer tek başıma olsaydım. Ancak ilk günden beri birlikte çalıştığım ekip arkadaşlarım var.
Birden sorular ve konuların bitip de ne soracağınızı bilemediğiniz (konuğun da sustuğu) anlar olur mu? Ya da öngöremediğiniz sürprizler diyelim…
Olur tabii, onlar da tatlı anılar olarak hayatımızda yerlerini alıyor. Canlı seyirciyle çektiğimiz bir program bu, başlangıçta bu tip sürprizlerden özellikle imtina etmek gerekiyormuş gibi geliyor insana ama siz de fark etmişsinizdir ki kimseyi o heyecanın içinde bırakmıyor, o alanın sadece konuğa ait olduğunu hissettirmek için elimden geleni yapıyorum. Sonra da zaten eğleniyoruz hep birlikte.
Her iki programda da birbirinden renkli konuklar ağırlıyorsunuz. Peki davetinizi kabul etmeyenler oluyor mu? O zaman ne yapıyorsunuz?
Tabii ki oluyor, hepsi de yoğun insanlar. Boşluklarını yakalamaya gayret ediyoruz. İstemediği için katılmayan konuk adaylarımız da olmuş olabilir ama zarif insanlarla iletişim kurduğumuzdan dolayı kimseden böyle bir şey duymadık.
Arzu Tramvayı ve Alice’de izledik sizi. Önümüzdeki dönemde yeniden tiyatro, dizi ve müzikal projeleri var mı?
Pandemi dönemine kadar her sene bir yeni oyunla seyirci karşısına çıkmaya özen gösterdim. En son salgın öncesi Alice ve Arzu Tramvayı sahnelerinde seyirciyle buluştum, 2022 yılında da Alice’le ilgili hoş gelişmeler yaşanacağı haberini verebilirim. Sahne için yeni metinler okumaya başladım, umarım yeni bir oyun daha ekleyebilirim. Dizi konusunda da boş durmadım, önümüzdeki sene yayına girecek bazı projeler var. Pandemide oynamayı o kadar özlemişim ki, yeni projelerin hepsini değerlendirmeye çalışıyorum.
Biyoloji bölümünde okurken tiyatrocu olmaya karar vermişsiniz. Birden hayatınızın kararını mı aldınız?
Aslında ilkokul beşinci sınıfta karar verdim oyuncu olmaya. Biyoloji bölümüne girdikten sonra kendi seçtiğim hayatı yaşamanın daha doğru olacağı ayrımına varıp bölüm değiştirdim.
Oyuncu olmasaydınız peki biyolog mu olacaktınız? Sizi biyolog olarak hayal edemiyorum nedense…
Ne yalan söyleyeyim, “benimle alakası yok” diyemem. Bilim insanlarına ayrı bir hayranlığım olduğu için çok da keyifli olabilirdi.
Çocukluğunuzda anılarınızda kalan, Türk televizyon tarihinin unutulmaz talk show’larını sayın desek… Mesela ara ara bunları izleyip feyz alıyor musunuz?
Talk show’larını değil de yapanları sayabilirim sanırım, program isimlerini hatırlamıyorum Çünkü. Orhan Boran, Halit Kıvan , Cenk Koray, Cem Özer, Aziz Üstel, Rüstem Batum, Beyazıt Öztürk, Okan Bayülgen ve muhtemelen unuttuğum daha birçok önemli isim…
Hepsini izledim, izliyorum ve elbette inceliyorum nasıl çalıştıklarını. Çok da başarılı buluyorum yaptıklarını. Özellikle son dönemden bahsedecek olursak Beyazıt Öztürk ve Okan Bayülgen’in yirmi yılı aşkın süredir bu işi başarıyla sürdürmelerinin çok önemli olduğunu düşünüyorum.
İnsanları eğlendirip güldürüyorsunuz, siz neye/nelere gülersiniz bu hayatta?
Ben her şeye gülerim aslında, en çok da yakın çevremdeki insanlara gülerim. Şanslıyım bu konuda, çevremde hep esprili insanlar oldu. Hatta arkadaşlarımın benden daha eğlenceli olduklarına eminim.
Peki siz komik bir insan mısınız? Programlarınız dışında günlük hayatta da insanları güldürür müsünüz?
Onu arkadaşlarım benden daha iyi bilir sanırım ama şunu söyleyebilirim; ortamda şaka yapan biri varsa espri yapmaktansa ona gülmeyi tercih ederim.
Mizah yeteneğinin doğuştan olduğunu düşünüyorum. Sizinki de mi öyle ve bu yetenek üzerine çalışıp onu geliştiriyor musunuz?
Yeteneğin doğuştan geldiğini, yapabilirliğin çalışmayla ilintili olduğunu düşünüyorum. Teşekkür ederim beni yetenekli bulduğunuz için ancak eğer yapabiliyorsam arkadaşlarımla çok çabaladığımı söylemeliyim.
Hayalinizde oynamak istediğiniz bir rol, hayat vermek istediğiniz bir karakter var mı?
Her şeyi oynamak istiyorum, mesleğim bu.
Başarı nedir sizce? Kendinizi başarılı addediyor musunuz?
Benim de uzun süredir sorduğum bir soru bu. Tam olarak bilmiyorum ama son zamanlarda huzurlu olabilmek gibi geliyor. Eğer öyleyse başarılı değilim sanırım (gülüyor.)
Sizi bir sürü alanda gördük, izledik, dizi ve film oyunculuğu, tiyatro, seslendirme, sunuculuk, talk show’lar ve dijital platformlar. En sevdiğiniz hangisi?
Hepsi benim bebeklerim. Sahnede olmayı hiçbir şeye değişmem.
Hobileriniz var mı… Hiç bilmediğimiz bir yönünüzü söyleyin ve bizi şaşırtın!
Performans kaygısından ölmem için yazdınız bu soruyu sanırım. Ya sizi şaşırtamazsam?
Sizi bambaşka platformlarda/alanlarda da görecek miyiz? Bizleri şaşırtmaya devam edecek misiniz?
Bakın yine şaşırma isteği… Ne kadar mecra varsa insanlara ulaşılabilecek hepsinde de bir şey üretmek için çalışıyoruz. Umarım her birinde çok şaşırır, eğlenir ve bir şeyler hissedersiniz.
BOOM By ELLE
Rolleri değişiyor, İbrahim Selim’in BOOM By İbrahim Selim’de konuklarına yönelttiği sorulardan ilham alıp bu defa biz ona soruyoruz:
Pandemide Zoom toplantılarına üstü gömlek altı pijama katıldınız mı?
Hiç yapmadım onu, zaten evde motive olmak zordu o yüzden yukarıdan aşağıya takım giydim hep.
Haftaya mutlaka bir kahve içelim deyip de hiç görüşmediğiniz arkadaşlarınız var mı?
Beraber çalışmadığım arkadaşlarımla görüşmekte çok zorlanıyorum. En çok da Ezgi’yle (Ezgi Mola) oluyor bu.
Sabahları uyandığınızda yapmaya en çok üşendiğiniz şey?
Ben pek üşenmem.
Hayatınızda aldığınız en ağır eleştiri?
Eleştiri eğer daha iyiye götüren bir şeyse ne kadar ağır olursa olsun işe yarar, sadece kötülemek için yapılan eleştiriyse ne kadar ağır olursa olsun bir işe yaramaz zaten.
Tuhaf bir şeye benzetildiğiniz oldu mu?
Bu soruyu sorduğunuza göre sizin aklınızdakini öğrenebilir miyim?
Arada söylediğiniz tatlı, beyaz yalanlar var mı?
Çok yok, zaman kaybı gibi geldiği için çok söyleyemiyorum. Belki sağlık sorunlarıyla ilgili aileme arada söylüyorumdur.
Sosyal medyaya dalıp da kitap okuyamadığınız zamanlar olur mu?
Çok oluyor. İşimin bir kısmı da sosyal medyayı takip etmeyi içerdiği için mutlaka başıma geliyor bu. Gerçi Tiktok’a bir bakayım deyip günümü yediğim de oldu ama o Tiktok’a özel bir durum galiba.
Lakabınız var mı?
Yok.
İlk görüşte aşk mı, zamanla sevmek mi?
Her ikisi de, ikisi de bir noktada buluşuyor zaten.
Hiç gülmediğiniz espri hangisi?
Komik olmayan!
Korkup da başınıza gelen şey…
Korktuğum her şey başıma geldi maalesef. Sizin de korktuğunuz bir şey varsa emin olun o şeyle karşılaşacaksınız.
Yazı: Selin Miloşyan
Fotoğraflar: Umur Özcan
ELLE Türkiye Kasım 2021 sayısından alınmıştır.