Per. Kas 21st, 2024

Artık lüks, sadece ulaşılamaz olana sahip olmanın, revaçta olan bir markayı üzerinde taşıyabilmenin ötesinde. Yeni lükste tüketici, ürünün arkasındaki hikâyeyi, üretim sürecini bilmeyi ve bir kültürün parçası olmayı tercih ediyor. İşaretlenmesi gereken kutular arasında ilk sırada sürdürülebilir olmak yatıyor. Peki lüks ve sürdürülebilirlik birlikte var olabilir mi?

Yukarıdaki sorunun yanıtı hem evet, hem hayır. Peki, neden hayır? Çünkü markalar henüz yolun Çok başında ve kat edilmesi gereken çok uzun yollar var. Evet, kısmı ise biraz çetrefilli. Sürdürülebilir olmayı tamamen nasıl ele aldığınızla, tüketici olarak nerede durduğunuzla alakalı aslında. Doğal materyalleri kullanmayı tercih eden tasarımcı veya markaları seçmek, kaynak kullanımı için hala hayvanları kullananları alışveriş sepetinize eklememek ve o markalar üzerinde baskı yapmak, Çin ya da diğer Uzakdoğu ülkelerinde iş istismarı yapmayan markaları ve aldığı kadarını geri vermek için de çabalayanları desteklemek (Mesela Türkiye’den Restore kazancının yüzde 10’luk kısmını kadın, LGBTİ ve  ocuk hakları konusunda  alışan STK’lara bağışlıyor ya da Prada ve Gucci, öğrencilere akademide yer açmak için burs sağlıyor)… Bir anlamda tüketirken ne kadar etik olabileceğinizi kendi kendinize test etmek.

BİLİNÇLİ MODA

Fashion Revolution tarafından bilinçli moda, geri dönüştürülmüş materyaller, organik koton gibi sertifikaya sahip malzemeler, ileri dönüştürülmüş kumaşlar kullananları tercih etmekle başlıyor. (Levi’s, Prada, Miu Miu son zamanlarda en çok dikkatimizi  çeken markalardan). Ancak bununla sınırlı değil, tedarik zincirinde de her şeyin sertifikalı olması gerekiyor. İkinci el ya da vintage tercih etmek, sürdürülebilir ve etik moda kavramları üzerinde markalara puan veren Good on You’dan ürünlerin hangi puanları aldığını görmek en hızlı yöntemler. Mesela Good on You’da dünyanın en hızlı moda markalarının ilk ikisi olan H&M ve Zara koleksiyonlarının kaç puan aldıklarını görebiliyorsunuz. İstediğiniz ürünlerin etik alternatiflerini de listeliyor bu web sitesi.

Bugün bir yıl içinde üretilen kıyafet miktarı 2000 yılının iki katına çıkmış durumda ve yılda 92 milyon ton tekstil atığı açığa  çıkıyor. McKinsey & Company’e göre bir ürün dolabımızda en fazla sekiz yıl yer kaplıyor. On beş yıl geriye gittiğimizde bu iki katı bir süredeydi. Dolabınızdaki giysileri şu ankinden yüzde 10 daha fazla kullandığınız zaman, 150 milyon litre suyu kurtarmış (kimyasal i ermeyen deterjan kullanmamak da bir önlem) ve dünyaya gereksiz 3 milyon karbondioksit sunmamış oluyorsunuz. Var olan giysilerin kullanımını uzatmaya  çalışırken yeni ürünlerin dolabınıza girmemesi gerekiyor. İhtiyaç dışı alışverişe son vermek de aslında sürdürülebilirliğe, bilinçli tüketime bir örnek.

YENİ LÜKSÜN IŞIĞINDA SÜRDÜRÜLEBİLİR STİL

Çok eskilere gidelim. 1899’da ekonomist Thorstein Veblen, (ki bu tarihte, Herm s, Cartier, Louis Vuitton, Lanvin ve Bvlgari çoktan ya da bu tarihe yakın zamanlarda kurulmuştu) lüksü, göze sokarak ve abartılı  ölçülerde harcamak şeklinde tanımlamıştı. Markalar tüketicilerin özel hissetmeleri için üretim yapıyor, tüketiciler de bir şekilde benliklerini ya da harcama kapasitelerini göze sokmak için uğraşıyorlardı. Veblen’in bu tezi, neredeyse bir çağ daha devam etti, milenyaller kontrolü ellerine alana kadar. Markalar bireysellikten kapsayıcılığa doğru genişlerken lüksün demokratikleşmesi i in bir adım atmış oldular. 2020’den bu yana lüks sektörünün tüketicilerinin yüzde 50’si 30 yaşın altındaki grup. Bu veriden yola çıkarak High Snobiety 30 yaş altı ile bir anket hazırlamış. Buna g re yeni ve de geleceğin tüketicilerinin sadece yüzde 6’sı tercih ettikleri markalarla servetlerini a ıklamanın peşinde. Tüketicilerin yüzde 85’i satın aldıkları ürünlerin neyi temsil ettiğiyle ilgileniyor. Ve en başta da etik meselesi geliyor.

WGSN’e göre de yeni lüksü tanımlayan kavramların arasında, ürünlerin bilgisi geliyor. Nasıl yapıldığı, nerede yapıldığı ya da tedarik zinciri, kendine has bir yanının olması (Bode, Christopher Reaburn ya da Tigra Tigra gibi). Mesela Tigra’da her ürünün fiyatı, tasarımcının o ürünü hazırlarken kullandığı  çabaya göre  ölçülüyor.  Üretim sırasında elektrik kullanmıyorlar, el gücü  ön planda.  Üretim de kumaşların tedarik edildiği yerde yaptırılıyor, hem lokal üretime destek hem de tedarik zincirinde daha az karbon ayak izi. Tasarım ekibinden Bailey Hunter “Tasarımın sosyo-ekonomik açıdan dünyaya bir faydası olması gerekiyor” diyor. (Tam anlamıyla, yine bu sayıda röportajını okuyabileceğiniz Hatice Gökçe de aynı şeyi dile getirmişti.) “500 yıllık kumaşların işlenme şekli bize ilham verdiği için başlamıştık. Modayla ve trendlerle ilgilenmiyoruz, sadece arka planında bir hikaye olmasına  önem veriyoruz.”

Mullberry

Bilinçli bir stil oluşturmanın yollarından biri de yavaş modayı desteklemek. Türkiyeli markalardan Epidote yüzde 100 yıkanabilir kağıtlardan ve kenevirlerden üretiyor. Yine ülkemizden  çıkan bir diğer marka Sat-su-ma tüketimi azaltmak için  çabalıyor. Doğal elyaf ve boyalar kullanarak su tasarrufunda da bulunuyor. Ülkemizden Reflect Studio, doğal hayatı korumak için WWF ile çalışıyor ve organik pamuk kullanıyor.

Bode; birkaç sezondur çok popüler. Markanın şortları Harry Styles’ın videosunda karşımıza  çıktığında bir anda herkes ondan bahseder oldu. Eylül ayında düzenlenen Met Gala’nın da kazananları arasındaydı. Bode’yi tercih eden herkes şunu diyordu: “Tasarımcısı Emily Adams Bode yaratım sürecine geçmeden  önce kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi, ne yaptığımızı, nasıl bir ailede büyüdüğümüzü, nelerden hoşlandığımızı sordu.” Emily Bode, elbette Lorde ve Tyler Mitchell’in kim olduğunu çok iyi biliyor. Ancak onun istediği, kıyafetlerini giyecek kişilerle yakın temas kurmak, samimi bir dil oluşturmak. Markanın alametifarikası şu: Emily Bode, eski kumaşları topluyor, bunlar bazen 200 yıllık bile olabiliyor. Sonra bir terzi inceliğinde parçaları birleştirmekle ilgileniyor. Yerel tekstil kumaşlarını kullanıyor, bir nevi moda sektöründeki coğrafi işaretlemeyi tanımlıyor. Bode markasının sahip olduğu değerler onu yavaş modanın bir parçası yapıyor. Ve yavaş modayı desteklemek sürdürülebilirlik ve lüks kavramlarının el ele yaşayabileceği anlamına geliyor.

Yukarıdaki tanımlar High Snobiety’nin araştırma yaptığı grupla da bire bir örtüşüyor. Bu yeni tüketici grubuna göre kişilerin tercih ettiği markalar onların kültürel anlamda ne kadar donanımlı olduklarının da bir göstergesi. Pahalı ya da exclusive bir ürüne sahip olmak “out”, kaliteli kumaştan üretilip uzun seneler boyunca giyilebilecek bir parçaya sahip olmak “in”. Buna göre genel tüketici gruplarının sadece yüzde 10’u artık limited edition bir parçaya sahip olmak istiyor. Yani bir markanın temsil ettiği bir komünitenin parçası olmak artık daha önemli.

Tüketicilerin yüzde 53’ü bir markanın dünya görüşlerini yansıtmadığı takdirde artık onların ürünlerini almayacaklarını söylerken yüzde 87’si de daha fazla harcamak zorunda kalsalar da aynı görüşü savunuyorlarsa o markaları alacaklarını dile getiriyor.

Fashion Revolution tarafından bilinçli moda, geri dönüştürülmüş materyaller, organik koton gibi sertifikaya sahip malzemeler, ileri dönüştürülmüş kumaşlar kullananları tercih etmekle başlıyor.


BİLİNÇLİ BİR STİL İNŞA ETMEK

Bunun içinde yavaş modayı desteklemek, ikinci el ve vintage’a yatırım yapmak ve doğal kaynakları kullanan markaları tercih etmek bulunuyor ama bunu biraz daha detaylandıralım: Net-a-Porter gibi, lüks grubundaki markaları dijitalde bir  atı altında toplayan Farfetch geçtiğimiz yıl sürdürülebilirlik ve bilinçli tüketim konusunda bazı adımlar attı. Bunlardan iki tanesi direkt olarak alışverişle alakalı. Farfetch Second Life, yükselmekte olan ‘resale- yeniden satmak’ ve vintage trendlerinin bir uzantısı ve ikinci el ürünlerin satışına imkan sağlıyor. Bir diğeri ise Farfetch Donate, bu da bir kıyafet bağış servisi. Bu iki platformda da bilinçli moda destekleniyor.

Farfetch’e göre lüks tüketimde, bilinçli ürünler grubunda geçtiğimiz yıl 3,4 oranında bir büyüme tespit edilmiş. Farfetch Second Life’ta yüzde 527, Farfetch Donate’te ise yüzde 662 oranında büyüme oluşmuş. Ve Farfetch’in bir diğer yeniliği; Fashion Footprint Tool. Alışveriş sırasında aldığınız tüm kararların dünyaya etkisini gözlemleyebilmek için size yol gösteriyor. Ne kadar karbon emiliminde bulunduğunuzu, suları ne kadar kirlettiğinizi ya da ormanları nasıl kurtardığınızı görebiliyorsunuz. Yukarı kaydırılan linklerle her şeyi satın almamak sezonsuz parçalarla akıllı yatırımlar bir başka  çözüm.

YüKSEK REYTİNGLİ SÜRDÜRÜLEBİLİR MARKALAR

Lüks sektöründeki görece küçük ve yeni markalar, manifestolarını etik ve sürdürülebilir moda üzerine kurmuş durumda. (Çünkü neredeyse hemen hepsi milenyaller tarafından kurulmuş durumda). Büyük ve köklü markalar ise artık adımlarını bu doğrultuda atıyorlar. Gross Merchandise Volume (GMV) markaların değerlerini  ölçüyor. Buna göre son zamanlarda değeri roket gibi yükselenler arasında Veja, Bode, Alighieri (Emmy’lerde Michaela Coel’in mücevherlerine dikkat) bulunuyor. Bu üç  markanın tüm koleksiyonları tamamıyla sürdürülebilir.

Ana koleksiyonlarına doğalı dahil edenler, doğal olmak için farklı bir grup kuranlar da mevcut. En son CalFashion vin Klein’le işbirliği yapan Heron Preston organik koton kullanıyor. Marine Serre koleksiyonlarında ise büyük  ölçüde ileri dönüşümlü ürünler karşımıza  çıkıyor. Nanushka ise her koleksiyonunda kullandığı sürdürülebilir kumaşların oranını gittikçe artırıyor. Geçtiğimiz sene kendisiyle yaptığım röportajda, “Kumaşlarım tamamen vegan değil, ama her sene biraz da genişletiyorum kullanım alanımı, uzun yıllar dayanabilecek değerde kıyafetler üretmeye çalışıyorum” demişti. Konu atölyesinde beraber çalıştığı üretici ve tasarımcılara geldiğinde ise “eşitliğe ve adil olmaya inanıyorum” diye vurgulamıştı. Tasarımcısı Sandra Sandor daima doğayı yüceltmenin tarafında. Prada’nın Re-Nylon koleksiyonu, Anne Studios’un organik koton kullanımı, Mulberry’nin sadece sertifikalı deriler kullanması, Burberry’nin Re-Burberry koleksiyonu, Gucci’nin kullandığı bio maddeler ve yenilenebilir enerji kullanımına olan bağlılığı… Hepsi de dönüşümün başladığının somut kanıtı. (Bu noktada artık Stella McCartney’den bahsetmiyorum bile). Köklü moda markalarının attıkları bu adımlar moda endüstrisinin lüks segmentinde de sürdürülebilirliğin olabileceğini kanıtlıyor.

Nanushka

Bu bağlamda iklim pozitif defileleri de unutmamak gerekiyor. Gabriela Hearst, Gucci ve Dior, şovlarında kullandıkları malzemeleri daha sonra geri ve ileri dönüşüm yöntemleriyle yeniden değerlendiriyor.

ANCAK; ASIL SORUN BAŞKA

Tüm bunları konuşurken, masaya yatırmamız gereken bir önemli başlık daha var. Sadece gün boyu Instagram’da karşılaştığınız “paket açma videoları”nı düşünün; bir çoğu geri dönüştürme yöntemi kullanılmayan plastiklere sarılmış bir şekilde kargolanıyor. Gün boyu tükettiğimiz su gibi içecekler de daha hızlı ve yaygın bir şekilde plastik şişeler içinde bize servis ediliyor. New York Times hepimizi derinden sarsan bir yazı yayınladı Ağustos ayında; o pek rağbet gösterdiğimiz bez çantalar da sandığımız kadar doğa dostu değiller.

Bir çok moda markası geri dönüştürülmüş materyallerle paketler tasarlasa da sahip oldukları manyetik eklentiler nedeniyle yeniden geri dönüştürülmeye gidemiyor. Ama ASOS ve Calvin Klein sürdürülebilir yçntemler bulmuşlar. ASOS yüzde 25’i geri dönüştürülmüş plastik ve yüzde 65’i daha az karbon gazı salan materyaller kullanıyor. Calvin Klein’in de sahibi olan PVH grubunda ürünlerin yüzde 74’ü sonradan geri dönüştürülebilir. Şirket kısa süre içinde bunu yüzde 100’e getirmeyi hedefliyor.

MARKALARIN SÜRDÜRÜLEBİLİR VE ETİK OLUP OLMADIKLARINI DENETLEYEN BİRKAÇ KURUM

Good on You: Markalara Mükemmel’den, Sakınmanız Gerekir’e kadar farklı ölçeklerde oy veriyorlar. Denetledikleri alanlar, fabrika ve atölyedeki üretim mekanizmaları, hayvansal ürün kullanımı ya da hayvanlar üzerinde deney yapıp yapmadıkları, çevreye ne ölçüde zarar verdikleri.

Fairwear Foundation: İşçi odaklı bir organizasyon. Fabrikalarda insan haklarının olup olmadığını gözlemliyor. Buna göre 15 yaşın altındakilerin çalışması yasak. Sendikaların kurulup kurulmadığını, iş ve maaşdengesinin doğru yapılıp yapılmadığını kontrol ediyorlar.

Responsible Jewellery Council: Kâr amacı gütmeyen bir organizasyon ve mücevher markalarının üretim, ticaret, nakliyat gibi aşamalarda etik konulara dikkat edip etmediklerini, sürdürülebilir yöntemleri ne kadar benimsediklerini kontrol eden bir yapıya sahip. Kurulun verdiği sertifikaya sahip markalar arasında Boucheron, Bvlgari ve Cartier yer alıyor.

Fashion Revolution: Kendilerini “moda yanlısı protestocular” olarak adlandırıyorlar. Perakende, pazarlama, eğitim, basın, marka ve akademi gibi farklı disiplinlerden üyeleri var. Modanın yaratıcı olurken insanlara ve çevreye duyarlı olabileceğini, aynı zamanda bundan kâr da elde edebileceğini savunuyorlar. Tüm üretim zincirini denetliyorlar. Her yıl Nisan ayının son haftası, Rana Plaza’da hayatını kaybedenlere saygı duruşunda bulunarak Fashion Revolution Week’i düzenliyorlar. Organizasyonun aralarında Türkiye’nin de olduğu birçok ülkede ofisi bulunuyor. Yaptıklarını #WhoMadeMyClothes etiketiyle de takip edebilirsiniz.


Yazı: Aykun Taşdöner

ELLE Türkiye Ekim 2021 sayısından alınmıştır.

By Usta

<<- Kızlar Baklavalı erkekleri sever diye duyduktan sonra elinde baklava tepsisiyle gezen