Birleşmı̇ş Milletler, bu yılın başında iklim değişikliğinin etkilerı̇, etkilerine adaptasyonu ve etkilerin hasarları konusunda bı̇r rapor yayınlamıştı. Rapora göre, değı̇şen hava koşulları bı̇tkı̇ örtülerı̇nı̇n ve hayvanların ölümüne sebebı̇yet verdı̇ğı̇ gı̇bı̇ yakın zamanda kıtlık ve su sıkıntıları da baş göstermeye başlayacak. Sürecı̇ yavaşlatmak, belkı̇ yer yer durdurabı̇lmek adına tam anlamıyla köklerı̇mı̇ze gerı̇ dönmek, toprağı elden geçı̇rmek gerekı̇yor! Tarımcılığa yatırım yapmaya başlayan modaya göz atıyoruz.
Biraz ilham almak, biraz “hımm acaba bu kıyafetleri kim nasıl giyiyormuş” düşüncesiyle son zamanlarda sokak stili influencer’larını Instagram’da takibe almaya başladım. Bu cümleyi kurmak bana oyuna 10 yıl geriden katılıyormuşum hissi verdi gerçi. Takip ettiğim kişi Seul’de yaşıyor. Jacquemus, Ami Paris, Loewe’nin en son parçaları onda! Bunları birlikte kullanmak için bizi bir cumartesi sabahı şehrin en iyi vintage ve ikinci el parçalar satan mağazalarında gezintiye çıkarıyor. Hoşuma gitti. Ardından sırtı püsküllü bir jean ceket yakaladı. Her şey çok iyi, ta ki ağzından şu cümle dökülene kadar: “Instagram’da paylaşmak için fotoğraf çekilirim, sanırım bir kereden fazla giyinmem ama bana yakışacağını düşünüyorum.” İkinci el olduğu için onu bir kere giymek olayı meşrulaştırmıyor tabii.
Geçtiğimiz kasım ayında internette yayılan bir fotoğraf vardı. Görene yılgınlık hissi aşılıyordu. Öfkelendiriyordu. Çünkü kendi hayatımızda attığımız ufak adımları aslında geçersiz kılıyordu. Öfkelendiriyordu, çünkü geleceğimizi elimizden alıyordu. Şili’deki Atakama çölünde yakılmayı bekleyen çöplerden bahsediyorum. Çöp dedimse yanlış anlamayın. Belki sadece birkaç sefer giyilen çoğunluğu hızlı moda markalarına ait kıyafetlerdi. Kullandığımız birkaç pipet bize suçluluk hissi uyandırırken bu çöp sahnesini görünce hayat ta ciddi fark yaratmadığınızı görüyorsunuz. Atakama çölü tek bir örnek değil. 2017 yılında Pasifik Okyanusu’nun güneyinde yer alan Handerson adasından 37 milyondan fazla plastik çöp çıkarılmıştı.
Son birkaç senedir Los Angeles’ta, Vegan Moda Haftası düzenleniyor. Bu seneki etkinlikleriyse 13-15 Haziran’daydı. Bu bağlamda ipek ve yün dahil hiçbir hayvansal üründen üretilmiş kıyafet sergilenmediği gibi koleksiyonların doğada çözünmeleri de gözetiliyor.
GERÇEK DÜŞMAN SOSYAL MEDYA MI?
Daha ucuz olduklarından dolayı revaçta olan hızlı giyim markalarının satışlarının çok hızlı artması da kıyafetlerin ta- mamen Instagram’da poz vermek için satın alınma düşüncesinden kaynaklanıyor. 2000’lerin ikinci yarısında, 2010’ların neredeyse tamamında moda sektöründeki, kâr oranlarını domine eden bir endüstriydi hızlı giyim. 2010’ların ikinci ya- rısında iyi polis – kötü polis oyununda modanın çirkin yüzünü açığa çıkarmak, onun hakkında konuşmak daha popüler olunca gidişatın yavaşlayacağı ya da tersine döneceği bekleniyordu. Aksine bugün hızlı moda markaları altın çağını yaşamaya devam ediyor. Suçlu tabii ki sadece hızlı olanlar değil, sadece üretim ve tüketim oranları çok daha fazla olduğundan göz önündeler.
E-ticaret kanallarında bile birçok hızlı marka doğmaya başladı. Shein 2020 sonunda pazarda 10 milyar dolar büyüklüğünde bir paya sahip oldu. E-ticaret markası bugün sonun başlangıcı olarak görülüyor. Neticede her seferinde bir kara koyun seçme yoluna gidiyoruz. Shein’in, neredeyse sosyal medya algoritmalarını taklit eden bir yapısı var. Instagram akışlarını iyi tarayıp popüler olabilecekleri daha çok üretiyor. Aynı kıyafetle ikinci kez fotoğraflanmak istemeyenler için bir vaha. Daha ucuz, daha çok seçenek.
Alibaba, ucuz fiyat politikasıyla kazanca geçen bir başka market. Online alışverişte 8,4 büyüklüğünde bir hacme sahip. Genel olarak moda endüstrisi yılda 150 milyar dolar büyüklüğünde kıyafet üretiyor, satıyor.
Döngüsel modanın en önemli temsilcilerinden biri CO. Dolaplarda yer alması muhtemel temel parçaları minimal bir estetikle sunuyor. Aynı zamanda sezonsuz.
Toplanmış pamuktan gömlek
8400 TL, CO
DOĞRUSAL ÜRETİM X DÖNGÜSEL ÜRETİM
Gelelim bu süreci değiştirme, yeşil bir döngü oluşturmaya. Üretimde hangi materyallerin kullanıldığını bilmek şu açıdan önemli. Bir parça miladını doldurmak üzereyken biyolojik ve organik olarak toprağa geri dönebilecek mi? Bu materyaller tıpkı doğal gübreler gibi toprağı besleyebilecek mi? Döngüsel olanın sürdürülebilir ve ileri dönüştürülmüş bir üründen farkı işte bu. Bir sihir gibi daha önce hiç var olmamış gibi tüm izlerini ortadan kaldırabilecek mi?
Bir kazağın yapıldığı materyal organik olmadığında tabii ki işlemlerden geçerek farklı formlarda, farklı materyallerle dönüştürülebiliyor. Bunun için yine endüstriyel işlemler gerekiyor. İşte aslında bu yüzden geri dönüşüm, doğal kaynakların tükenme riskine karşı en iyi çözüm değil. Bu yüzden STK’lar ya da sürdürülebilirlik alanında çalışan iş kolları, her “geri dönüştürülmüş” ve “sürdürülebilir” etiketli ürünün doğa dostu olmadığını ve dev markaların greenwashing yaptığının altını çiziyorlar. (Tabii ki, geri dönüşüm karbon ayak izini, çöp miktarını ve çevre kirliliğini azaltıyor. Bu yüzden sadece etikette yazılanı değil, tedarik zincirindeki hikayenin tamamını bilmek önemli.)
2000 yılından beri üretilen kıyafetlerin oranının iki katına çıktığını, ancak birçok ürünün 10 kereden daha az giyildiğini biliyor muydunuz? Birleşmiş Milletler’in raporuna göre kıyafetlerimiz ve üretilen ayakkabılar küresel ölçekte karbon emisyonunun yüzde 8’inden sorumlu. Geçen her saniyede koca bir çöp kamyonuna eşdeğer kıyafet ya yakılıyor ya da toprağa gömülüyor.
Sentetik materyallerden üretilen ya da kimyasal işlemlerden geçirilerek tasarlanan kıyafetlerin biyolojik olarak ayrışabilmesi içinse 200 yıla ihtiyaç var. Bu sırada çöllere atılan ve yanan plastik materyaller ve lastikler gibi zararlı maddeler açığa çıkıyor tabii. Yine geçtiğimiz kış Katar’da çöllerde yakılan araba lastiklerini hepimiz televizyonlardan izledik.
LEMLEM
BÜYÜK RESME BAKMAK
Döngüsel moda, tek bir üründen ve o tek bir ürünün faydalarından çok, büyük resmi görmeyi gerektiriyor. Ürünün öyle bir potansiyeli olmalı ki tüm moda sistemlerini baştan tanımlayabilsin. Tasarım ya da üretimi sırasında atıkları, etrafa saçtığı kirliliği ortadan kaldırmalı ya da en aza indirmeli. Ancak asıl önemli olan şey doğal yollarla yeni bir hayat verilebilmesi. Bu tanımı, Dame Ellen MacArthur yapıyor. MacArthur bir denizci ve İngiltere’deki Science Museum’la işbirliği yaparak Ellen MacArthur Foundation’ı kurdu ve döngüsel ekonomi üzerine çalışıyor. Kurumun asıl amacı iklim krizi, biyoçeşitliliğin yok oluşu, atık ve çevre kirliliği üzerine çalışmak. Moda endüstrisinden akademilerdeki profesörlere kadar farklı ağlardan insanlar birlikte çözüm yaratmak üzere kafa kafaya veriyor.
Ellen MacArthur Foundation, bundan birkaç ay önce bir kitap yayınladı. Döngüsel bir ekonomiye, döngüsel bir modaya katkı sağlayan, bunun için uğraşan moda tasarımcılarını bir araya getirdi. Ellen MacArthur döngüsel bir moda ekosistemi için yapılabilecek adımları sıralarken bir öncelik sırasında bulunuyor. Sürdürülebilirliğe katkı sağlamak için ikinci el ve vintage’a yatırım, ileri dönüşüm ve son olarak rejeneratif tekstil materyallerini sıralıyor. Ancak bir ekleme yapıyor: “Küresel bir başarı elde edebilmek için herkes kendi doğrusunun peşinden koşmak yerine, farklı endüstrilerin birleşip ortak karar almaları gerekiyor.”
Tüketimi azaltmanın en basit yolu, al ve at mantığında üretilmiş eşyalardan uzaklaşmak. Üretimde hangi materyallerin kullanıldığına ve nasıl üretildiğine bakılması gerekiyor. İkinci el veya vintage her zaman bir seçenek, ancak eliniz- deki elbise gerçekten ikinci el pazarına düşebilecek kadar dayanıklı materyallerden üretilmiş mi?
Süreç bir eşyayı, aracı tasarlamakla başlıyor. Seçilen materyal ne kadar dayanıklı? Üretim süreci etik mi? İşçilerin hakları ödendi mi? Hayvanlar zarar gördü mü? TENCEL, satın almak istediğiniz bir kıyafeti en az 30 kere kullanmanızı, zarar gören herhangi bir noktası varsa tamir edilmesini öneriyor. Bu sırada ikinci el kıyafet satan uygulamalarda sat- mayı düşünebilirsiniz. Takas ya da kiralama da bir seçenek.
KİM NELER YAPIYOR? EZBERE BİLDİKLERİMİZ VE DİĞER ÖRNEK İSİMLER
Bu konuda isimlerini ezbere bildiklerimiz var artık. Gabriela Hearst ya da Stella McCartney gibi. McCartney geçtiğimiz yıl laboratuvara girerek moda dünyasını Mylo ve mantarlarla tanıştırmıştı. “Modanın geleceği” tanımını kullanıp İlkbahar/ Yaz koleksiyonunu da buna adadı. Yapım aşamasında su kullanılmıyor ve neredeyse hiç elektriğe ihtiyaç duyulmuyor. “Hayvanları öldürmüyoruz, ağaçları kesmiyoruz.” Gabriela Hearst ise bu sezon koleksiyonunda faaliyet gösterdiği, üretimini yaptırdığı bölgede yaşayan yerel topluluklara karşı somut aksiyonlar aldı.
Maisie Williams, Coperni’yle işbirliği yaparak Swipe Bag tasarladı. Game of Thrones’la tanıdığımız oyuncu son zamanlarda bir sürdürülebilirlik elçisi olarak çalışıyor. Coperni’nin bu koleksiyonunda odun hamurlarından, meyve posalarından hazırlanan maddeler kumaşlara dönüşüyor, kumaşlar da gündelik çantalara. Günü gelip de kullanım ömrü sonlanacağı zaman toprağa karışabiliyor.
Maisie Williams’ın Coperni tasarımcılarıyla birlikte hayata geçirdiği Swipe Bag, “sürdürülebilir bir geleceğe” katkı sağlamak için elma kabuğu ve posalarından üretildi.
Benzer bir çanta koleksiyonunu Mulberry de piyasaya sürmeye hazırlanıyor. Koleksiyonun ismi Lily Zero, karbon nötr bir koleksiyon. (İlk kez 10 yıl önce tanıştığımız Lily ailesinin doğa dostu yeni üyesi). Arkasındaki mantık çiftlikten mağazaya. Ve bu sürecin tamamında karbon nötr olmak gözetilmiş. Mulberry’nin 2035 için belirlediği adanmışlıklar vardı. Bu koleksiyon da o uğurda attıkları adımlardan biri. İngiltere, Somerset’te kurdukları fabrikanın tüm işleyiş metotları da yine karbon salınımını sıfırda tutmak için… Yeni çantalarını Instagram’da tanıtırken şöyle demişlerdi: “Bütün iş yapış şekillerimizi rejeneratif tarıma ve döngüsel ekonomiye çevirmek istiyoruz.”
Christy Dawn Avustralya’da kurulan ve yükselişte olan bir marka. Toprak anayla bağ kurabilmek için sadece sürdürülebilir olmak yetmez, döngüsel yöntemleri de belirlememiz gerekiyor yazıyor markanın mantrasında. “Geleceğimiz buna bağlı.” Bunun için bir girişim de kurdular. Mantık tarladan dolaba. Hindistan’da çeşitli arazilerde toprağı iyileştirme çalışmaları yapıyorlar, tohumlar dikiyorlar. Antik yöntemleri kullanarak yerel çiftçilerle iletişim halindeler. Organik pamuk yetiştiriyorlar. Christy Dawn çok küçük ölçekli bir marka olabilir. Ancak çatısı altında Gucci ve Balenciaga’yı bulunduran Kering de döngüsel ekonomiye katkıda bulunmak için kendi çiftlikleri üzerine çalışıyor. Kering Ocak 2021’de Regenerative Fund for Nature isimli girişimini kurdu. 1 milyon hektar büyüklüğündeki bir tarım alanını kullanıma açarak beş yıl içerisinde hammadde yetiştirmeye çalışacağı rejeneratif tarıma başladı. Yapacakları tarımcılık ile toprağı ve mineralleri daha sağlıklı hale getirmek için çalışacaklar. Gucci’nin CEO’su Marco Bizzari, geçtiğimiz yıl Kopenhag Moda Zirvesi’nde net-sıfır karbon emisyonu için rejeneratif tarımın tek çıkış yolu olduğunu söylemişti. North Face ve Patagonia da kendi tarım alanlarını yaratan markalardan. Organik pamuklarını bu yenilenmiş topraklarda yetişen bitkilerden elde ediyorlar.
Mulberry döngüsel ekonomiye katkı sağlamak için karbon salınımını net-sıfırda tutmak için kendi fabrikasını kurdu. The North Face ve Patagonia dışında endüstrinin en büyük oyuncularından Kering de kendi tarım alanlarını kurdu.
TENCEL, tedarik zincirinin şeffaflığını artırmanın yanı sıra 2050 yılına kadar net-sıfır emisyon hedefine ulaşmayı taahhüt ediyor. 2020 yılında sektördeki ilk sıfır karbon TENCEL elyafları piyasaya sürüldü. 2021 yılında ise REFIBRA teknolojili elyaflar da dahil edilerek sıfır karbon hedefinin kapsamı hızlı bir biçimde genişletildi. Lenzing, markaların özel elyaflara yönelik artan talebini öngörerek iddialı büyüme planıyla üretim imkanlarını güçlendiriyor. Bu plan doğrultusunda 2022’nin başlarında Tayland’da dünyanın en büyük lyocell üretim tesisi açılması planlandı. Lenzing Global Tekstil Bölümü Başkan Yardımcısı Florian Heubrandner, “2022 yılında da tekstil ve moda sektörlerinde fark yaratan sıfır karbon inovasyonlarımızın geliştirilmesine odaklanacağız. Önümüzdeki on yıl boyunca da 2050 vizyonumuzu gerçekleştirmeye yönelik sürdürülebilirlik odaklı inovasyonlara imza atacağız” diyor. TENCEL markalı lyocell ve modal elyaflar, kullanılan kumaş ve dokulara nefes alabilirlik, pürüzsüzlük, doğal bir yumuşaklık ve etkili nem yönetimi sağladığından konforu gerçek anlamda yaşatıyor. Üstelik kullandığınız ürünün ömrünü tamamladığında yine doğaya geri döneceğini bilmek, gerçekten de iyi hissettiriyor.
YENİ JENERASYON TARIM
Peki bu yeni jenerasyon tarımcılık, rejeneratif tarım, yenilenmiş toprak ne anlama geliyor? Belki de konuyu en iyi New York Times açıklıyor ve bunu bir yoga pratiğine benzetiyor. İşlemlerin daha ruhani bir yanı olduğunu yazmıştı editörler. Doğayı kontrol etmek yerine, doğayla birlikte çalışmak. Başta ilaçların ve yapay gübrelerin kullanılmaması anlamına geliyor bu da. Bu şekilde yine karbon emisyonu azalıyor. Rejeneratif tarım daha fazla oranda karbondioksiti emebiliyor ve çevredeki biyoçeşitliliği sağlıyor. Normal tarım, kullanılan kimyasallar nedeniyle bir süre sonra ölüyor ya da iş göremez hale geliyor. Toprak iş görmediği zaman, arılardan diğer hayvanlara doğadaki tüm canlılar yaşam alanlarını da terk etmek zorunda kalıyorlar. Rejeneratif tarımda ekip biçme olayları planlı yapıldığından doğa bir denge içinde oluyor.
Fibershed ise kâr amacı gütmeyen bir organizasyon. Coğrafi işaretleme yöntemini kullanarak markalara hiper-lokal kumaş tedarik edebilmeleri açısından yol gösteriyor. İngiliz tasarımcı Phoebe English, Fibershed’le çalışan isimlerden sadece biri. Son koleksiyonunu hazırlarken Londra’daki stüdyosunu merkeze alarak bir dairesel alan çizdi ve en fazla 250 kilometre uzaklaştı. Kullandığı tekstil ürünlerinin hammaddeleri bu sınırın içinde yetişiyor, tedariğin tamamı yine bu sınırın içinde. İpliklerin satın alınmasından dikiş yapan atölyelere kadar her şeyin bu 250 kilometrelik alanın içinde çözülmesi hedeflendi.
Az evvel bahsettiğimiz doğanın kendi dengesini bulması da bu sayede oluyor. Kısacası doğal materyallerin olabilecek en doğal ya da rejeneratif tarım yoluyla üretilmesi gerekiyor. Bu yaklaşım toprağın iyi işlenmesine de yardımcı oluyor. Hasatta bir denge sağlanıyor, her madde kendine has yerde yetişiyor, toprağa ona göre bakım yapılıyor, biyoçeşitliliğin yok olması önleniyor.
Tükettiğimiz ürünlerin doğaya karışabilmesi için bu şart. Karışamayacağı durumlarda geri dönüştürülebilir olması gerekiyor, her şeyden önemlisi yatırımın uzun süre kullanılabilecek dayanıklılıktaki parçalara yapılması gerekiyor.
Ellen MacArthur Foundation tarafından hazırlanan bu kitap endüstri liderlerinden bağımsız markalara kadar döngüsel moda ve ekonomi için çalışanları yan yana getiriyor.
Yazı: Aykun Taşdöner
ELLE Türkiye Haziran 2022 sayısından alınmıştır.