Cts. Kas 2nd, 2024

Son zamanlarda yüksek moda markalarının arasındaki sıkı rekabetin tek nedeni malum konular değil. Her biri mücevher tasarımı konusunda sadece birbirleriyle değil, aynı zamanda yüksek mücevher markalarıyla da yarış halinde. Bu yüzden yaklaşık 15 yıldır kendi markası için tasarlayan, aynı zamanda markasının CEO’su da olan Delfina Delettrez Fendi’nin aile evine dönüşü, Fendi için mücevherler tasarlamaya başlaması pek de şaşırtıcı değil. Geçtiğimiz sene markanın mücevherlerden sorumlu kreatif direktörü olarak atanınca yapacakları konusunda beklentimiz de epey büyüktü. Fanları arasında Rihanna ve Nicole Kidman var, tasarımları sadece butiklerde değil müze koleksiyonlarında dahil sergilendi. Markası için kurduğu biraz gotik, biraz da sürreal bir dünya vardı. Roma ve Rio arasında gidip gelen çocukluğu, hayranı olduğu Roma ve ilkokul yıllarında annesinin atölyesinde geçirdiği saatler ilham kaynakları.

DELFINA DELETTREZ FENDI

Delfina Delettrez Fendi işi en iyilerinden öğrendi, sadece Silvia Venturini Fendi’den değil, 54 yıl boyunca modaevinin kadın koleksiyonlarından sorumlu Karl Lagerfeld’den de. Delfina Delettrez aynı zamanda Lagerfeld’le birlikte Chanel Haute Couture koleksiyonlarında da çalışmıştı.

Delfina Delettrez’in Fendi’ye adım attığından bu yana Türkiye’de vereceği ilk röportaj için sözleştik kendisiyle ve Roma’da ürettiği atölyelere bağlandık. Kulislerde konuşulanlara bakacak olursak efsanevi Anna Fendi’nin torunu, girişimci ve tasarımcı Delfina Delettrez aynı zamanda Kim Jones için de ilham kaynağı. Fendi ofislerinde giyindiği arşiv parçalar özellikle Jones’un Sonbahar/Kış 22-23 koleksiyonuna üretim aşamasında epey ilham olmuş. Şimdi çift F kromozomların ona verdiği yetkiye dayanarak Jones’la iletişim halinde üretmeye devam ediyor.

Fendi İlkbahar/ Yaz 2022’de karşımıza çıkan mücevherler de tıpkı koleksiyonun geri kalanı gibi ilhamını illüstratör Antonio Lopez ve 70’lerden alıyor.

Fendi soyadıyla büyümek ne anlama geliyor?

Hayata gözlerinizi açtığınız ilk andan itibaren okula gidiyormuşsunuz gibi. Ama korku ve kaygılardan uzak. Fendi kadınları olağanüstü birer öğretmendi. İletişim kurmayı, yüzleşmeyi öğrettiler bana. Kapı her zaman açıktı bizim için. Toplantılara katılmak istediğimizde mesela gidebiliyorduk. Önemli olan bir bakış açısına sahip olmaktı. Mevzu yaşımız değildi. Bu da tabii yaratıcı yanımızın gelişmesini sağladı. Ailede bazılarımız modaya daha yatkındık, bazıları hiç ilgilenmiyordu. Ayrıca sanıyorum ki bir başkasının hayalini yaşamaktan daha korkutucusu yok.

Peki, böyle bir ailede büyümek otomatik olarak yaratıcı mı yapıyor sizi?

Aile kromozomlarının çift F’li olduğuna eminim, (gülüyor), ama yaratıcılığın DNA yoluyla aktarıldığını du��şünmüyorum. Bana kalırsa güçlü bir gözlem yeteneğine ve sağlam duygulara sahip olmanız gerekiyor. Ben, ya da biz büyürken kimse bize modayı sevmemiz gerektiğini söylemedi. Buna zorlamadı. Gözlemleyerek öğrendim. İnanılmaz öğretmenlerim vardı. Annem, büyükannem, onun kız kardeşleri ve tabii ki Karl Lagerfeld. İşte bu yüzden az evvel, doğduğum gün bir okula yazılmış gibiydim dedim. Bence onların arasında vakit geçirmem, onları gözlemlemem modaya olan merakım konusunda itici bir güç oldu.

Fendi O’lock’un başlıca ilham kaynağı Palazzo della Civilta Italiana. Fendi’nin merkez üssü olan yapı neo-klasik ve faşist mimari örneklerinden.

Kıyafetlerde illüstratör Antonio Lopez’in etkisini görüyoruz. Siz de tasarladığınız mücevherlerde ona göndermeler yaptınız. O, her zaman için bir ilham kaynağı mıydı?

Aslında fikir Kim Jones’tan çıktı. Fendi atölyelerinde Kim’le birlikte kurduğumuz diyalog için ufuk açıcı diyebilirim. Onunla beraber yeni bir Fendi kadınının hayat bulmasını görmek ilham verici. Kendi markam için görece hâlâ küçük ve bağımsız diyebilirim. Orada sadece tasarımcı değilim aynı zamanda CEO’yum. Buradaysa diyalog halindeyiz. Bu yüzden onunla beraber çalışmak benim yaratıcı sürecim açısından da yeni.

İlkbahar/Yaz 2022 Fendi koleksiyonu ifade özgürlüğünden, 70’lerin ruhundan ibaret. Tıpkı farklı bakış açılarına kucak açmak gibi siz de farklı materyalleri bir araya getirerek kontrast yarattınız. Mücevherleri nasıl anlatırsınız?

Her şey 1965 yılında Karl Lagerfeld’in tasarladığı FF logosuna dayanıyor. Çağdaş bir grafik anlayışla feminen tasarımını koruyarak yeniden yorumladık bu logoyu. Yani daha köşeli olan tasarımı biraz yuvarlaklaştırdım. İlham kaynağım yuvarlak yapısıyla Palazzo della Civilta Italiana’ydı. Yapının kemer ve sütunları arasına logoyu yerleştirdiğimi hayal ettim. Böylece FENDI O’Lock doğdu. Kim, yaratım sürecinde beni inanılmaz özgür bırakıyor, ama aynı zamanda çok fazla iletişim halindeyiz. Diyalog kurmanın önemini biliyor. Sanki içinde bir İtalyan saklı. Hikaye anlatıcılığı onun için çok önemli. Yeni Fendi kadınını anlamak, kim olduğunu, neler konuştuğunu, nasıl yürüdüğünü hayal etmekle başlıyoruz.

Altın detaylı O’lock küpe, 9150 TL

Delfina Delettrez ve Fendi için tasarladığınız mücevherler arasında bir ayrım var, ancak haute couture koleksiyonundaki gotik ve sürreal tasarımlar sizin kendi stilinizi yansıtıyor bence… Ne dersiniz?

Konu mücevher olunca klasik yaklaşımı eğlenceyle harmanlamayı seviyorum. Bu biraz Fendi’nin DNA’sında da olan bir yaklaşım. Her zaman şaşırtıcı bir sürpriz sizi bekliyor. Belki bunun sebebi Roma ve Barok tarzdır. Barokta her zaman o şok faktörü yer alır çünkü. Fendi de hiçbir zaman düz bir çizgide ilerlemiyor. Hep bir deviasyon söz konusu.

15 yıl boyunca kendi markanızın patronu olduktan sonra Fendi ailesinin de bir üyesi olarak bu marka için tAsarlamak nasıldı? Çekinceleriniz oldu mu?

Her şey çok tanıdık, bir tarafta da omzumda taşıdığım duygusal bir yük gibiydi. İşe başlar başlamaz yeni bir logo tasarlama görevinin verilmesi fantastik. Çok duygusal bir andı bu benim için. Bir taraftan da büyük bir sorumluluk. Çünkü logomuz sadece bu logomania konseptiyle bağlantılı değil. Aynı zamanda benim için aile demek ve bir logo tasarlamak ailenin zirvesindeymişim gibi hissettirdi. Zaman içerisinde Fendi koleksiyonları üzerinde çalışmıştım ya da yaptığımız işbirliklerimiz olmuştu. Bu yaklaşım zaten kendi markama odaklanabilmeme yardımcı olmuştu. Ancak kendimi tamamıyla Fendi’ye adamak için en doğru zamanmış gibi hissediyorum. Kim Jones’un vizyonunun bir parçası olmak, yeni Fendi kadınının doğuşuna tanıklık etmek inanılmaz ötesi. Kendimi evde hissediyorum. Sanki bir aile albümünün sayfaları arasında gezintiye çıktım ve bana kendi istediğim fotoğrafların eklenebilmesi konusunda izin vermişler gibi. Ama, evet büyük bir ama var, çünkü bu benim için mücadele anlamına da geliyor. Hikayenin devamını anlatma sırası, hayatlarının yüzde yüzünü bu markaya, aileye adayan kadınlardan bana geldi. Ve benden çok fazla şey beklenildiğinin de farkındayım. İtalyan toplumuna, kültürüne ve modasına çok fazla katkıda bulunmuş bir ailenin, aile hikayesinin devamlılığını sembolize ediyorum. Devam edecek hikayelerin olduğunu bilmek gurur verici, bu yüzden ben de kendimi tamamıyla buraya adıyorum. Sorumluluğun farkındayım. Ailemin adını gururlandırmam, zirvede devam etmelerini sağlamam ve bana öğrettikleri her şeyin farkında olduğumu ve onları uyguladığımı görmeleri gerekiyor.


Roma’da büyüyen, Fendi ailesinde yetişen, mücevher tasarlayan biri güzelliği nasıl anlatır? Güzellik sizin için ne ifade ediyor?

Zanaatkarlar işimin önemli bir parçası. Onları çalışırken izlemek çok güzel. Konu sadece kullandığınız materyallerin değerleriyle ilgili değil, aynı zamanda zanaatçılığın değeri ve onların teknikleriyle de alakalı. Tasarladığım mücevherler sadece İtalya’da hayat bulmuyor aynı zamanda tam olarak Roma’da üretiliyor. Kuyumcuların klasik teknikleriyle beraber yenilikçi 3D baskı metotlarını birlikte kullanıyoruz. Birlikte ürettiğimiz zanaatkarlar bana en iyi kaliteyi sunmakla beraber hayalimdeki tasarımları gerçekleştirebiliyorlar. Ocak ayında sunduğumuz haute couture koleksiyonunda Muranolu artizanları destekledik. Onlarla beraber deneyler yapmak, vakit geçirmek çok güzeldi. Pandemi sırasında onların yanındaydım ve bana cam sanatını öğrettiler. Bu deneyim benim için çok güzeldi, özeldi. Biricikti. Ufkumu genişletti. Bir diğer couture koleksiyonu için İtalya’da farklı bir bölgedeki farklı zanaatkarlarla çalıştım. Özellikle couture koleksiyonlarımda farklı artizanlar, bölgeler ve yaklaşımlar arasında seyahate çıkmak farklı materyaller ve teknikleri karıştırmak çok hoşuma gidiyor.

Size en çok kim ilham veriyor?

Ailem. 90’larda atölyede annemin yanında olmaya bayılırdım. Okul çıkışında hep onun yanına koşardım. Bir anda Londra ya da New York’a ışınlanmak gibi bir şeydi benim için.

Fendi aile geleneklerine bağlı bir marka. Aynı zamanda nasıl çağdaş kalabiliyor?

Aile ve markanın da ötesinde mücevherlerin kodunda da gelenek ve klasik olmak yatıyor. Ancak ben yeniden şekil vermeye yeniden yorumlamaya çok özen gösteriyorum. Kendi jenerasyonumun kodlarıyla da oynuyorum tasarlarken. Tabii tüm bunlar olurken yaratıcılık ve özgürlüğü de harmanlıyorum. Bir piercing’e elmas taş ekleyerek onu yüksek mücevheratın bir parçası yapıyorum ve bir anda yeni bir küpe üretmiş oluyorum. Moda iliklerime işlemiş diyebilirim. Bu yüzden modanın kurallarını mücevherlere de uyguluyorum.

Gümüş O’lock bilezik, 5750 TL

Roma sizin için ne ifade ediyor?

Burada doğdum! Ancak hep seyahatlerle kendimi geliştirdim. Köklerim Fas ve Türkiye’ye dayanıyor. Köklerim estetik olarak rüya gibi bir yolculuğa çıkmamı sağlıyor. Anılar, karşılaşmalar, Roma mimarisi beni ben yapan öğeler. Roma bana kontrast tutkuları bahşetti. Farklı estetik yaklaşımların bir arada zamansız bir harmonide buluşabileceğini öğretti. Zamansızlığa karşı bir tutkum var. Herhangi bir döneme aitmiş gibi hissettirmeyen mücevherler tasarlamaya bayılıyorum. Çağdaş yorumlarla klasiği bozmak hoşuma gidiyor.

Bu geleneği devam ettirerek kızınızın da Fendi çatısı altında çalışmasını, tasarlamasını ister misiniz?

Neden olmasın? Önemli olan kendi tutkularının peşinden gitmesi.



Yazı: Aykun Taşdöner

Fotoğraflar: Luca Anzalone

ELLE Türkiye Mayıs 2022 sayısından alınmıştır.

By Usta

<<- Kızlar Baklavalı erkekleri sever diye duyduktan sonra elinde baklava tepsisiyle gezen