Kansızlık, anemi, kan dolaşımı yetersizliği, kılcal kan dolaşımı yetersizliği
Kansızlık, anemi
Kanın yapısı:
Kanın yapısında üç önemli kan hücresi bulunur. Akyuvarlar (lökositler) savunma hücreleri olup vücudumuzu mikroplara karşı korur ve oldukca çok alt türevi vardır. Alyuvarlar (eritrositler) hücrelere oksijen taşır. Trombositler kanın pıhtılaşmasını sağlıyarak kanamaları önler.
Lökositler:
Akyuvarlar veya beyaz kan hücreleride denir. Akyuvarların hücre çekirdeği vardır ve bağışıklık sisteminin (immün sistemi) verdiği görevleri yapar. Lökozit sayısı normal olarak 4000-6000 mikrolitredir, yani mikrolitrede bu kadar bulunur. Bir insanın kanında 25 milyar lökosit bulunur, fakat asıl % 95?i içeren lökositler dokulardadır. Herhangi bir enfeksiyon halinde kemik ilikleride gerkli olan lökositleri üretir. Işın ve kemoterapi görenlerin kemik ilikleri yeterince lökozit üretemeyebilir. Bu nedenle bu hastaların hastalığa yakalanmaları halinde dikkat etmeleri gerekir. (geniş bilgi immün sisteminde)
Trombositler:
Kanda mikrolitrede 200-300.000 oranında bulunur. Trombositlerin hücre çekirdeği yoktur ve bunlar pıhtılaşma için önemlidir. Trombosit yetersizliği halinde kanama görülür. Bu kanamanın belirtisi morumsu lekelerdir. Bu rahatsızlığın mutlaka tedavisi gerekir aksi halde tehlikeli olabilir.
Eritrositler (alyuvarlar):
Bu hücrelerin hücre çekirdeği yoktur. Eritrositler oksijen taşıyıcıdır. İçerdiği hemoglobin 4 adet oksijen molekülü taşır. Bayanlarda en az 3,9 milyon /mikrolitrede ve erkeklerde 4,3 milyon/mikrolitrede olması gerekir. Bayanlarda 12 g/dl hemoglobin (Hb) ve erkeklerde 13,5 g/dl hemoglobin, yani desilitrede 13,5 g olması gerekir. Hb?nin 8 g/dl?nin altına düşmesi tehlikelidir. Bir kişide takriben 22 katrilyon eritrozit bulunur.
Kansızlık, anemi:
Kansızlık deyince akla kanın azlığı gelmemelidir, burada kansızlıktan maksat kandaki alyuvarların (eritrosit, erythrocyte) veya alyuvarlara renk veren boyayıcı madde hemoglobinin oranının azalmasıdır. Hemoglobin akciğerdeki oksijeni dokulara ve dokulardaki karbondioksiti akciğere taşıyan demir ve globinden oluşan maddedir. Kansızlığın en önemli faktörlerinden biri demir yetersizliğidir ve bunu adet sırasındaki aşırı kan kayıbı, kemik iliğinde yeterince alyuvar üretilememesi, alyuvarların zamansız çözülmesi, folik asit ve B12-Vitaminin yetersizliğini sayabiliriz.
Demir kemik iliklerinde ve dalakta alyuvarların yapımında kulanılır. Demir genelikle et, balık, ısırganotu ve maydanozda bulunur. Besinlerdeki demirin alınabilmesi için C-Vitamini ve çinkonun yeterince vücutta olması gerekir. C-Vitamini ve çinko yetersizliği demir eksikliğine, buda kansızlığa sebep olur. Vejeterianlarda (et yemeyen) B12-Vitamin yetersizliği görülür ve buda kansızlığa sebep olur. Bu nedenle vejiterianların süt, yumurta, balık ve mamülerini yemeleri gerekir. Bağırsaklar aşırı kahve ve siyah çayla tahrip olur, o zaman bağırsaklar demiri absorbe edemez.
Demir yetersizliği-anemi:
Kronik rahatsızlıklar nedeniyle kişi sürekli kan kaybederseki bunların başında burun-, mide-, rahim-, basur kanaması veya iç organlardaki yaraların kanamasını sayabiliriz. Bayanlarda uzun süren adet hali veya aşırı kanamada demir eksikliğine buda kansızlığa neden olur. C-Vitamini ve çinko yetersizliğide demir eksikliğine neden olur. Kahve ve siyah çayda bağırsak mukozasını tahrip eder ve böylece bağırsakların görevini yapmasını engeller. Bu nedenle kahve ve siyah çayın fazlası zararlıdır.
Folikasit yetersizliği-anemi:
Folikasit (B9-Vitamini) taze sebze ve meyvelerde yeterince bulunur. Hamile ve emzikli bayanlarda daha fazla folikasite ihtiyaç duyulur. Bu nedenle hamile ve emzikli bayanların folikasite ihtiyaçı olup olmadığının tesbiti gerekir. Böbrek rahatsızlıkları nedeniyle diyalize giren insanların kanı yıkandığından folikasit oranı düşebilir. Bu nedenle folikasit hapı almaları gerkebilir.
Perniciös-anemi (öldürücü anemi):
Midenin yeterince intrinsik faktörü salğılıyamaması nedeniyle bağırsaklar B12-Vitaminini absorbe edemez. Bu genelikle kronik gastrit veya mide ülseri olanlarda görülen durumdur. Mide mukozasının tahrip olması nedeniyle intrinsik faktörü salğılıyamaz. Bu nedenle öncelikle midenin tedavi edilmesi gerekir. Folikasit ve B12-Vitamin yetersizliğide alyuvarları anormal derecede büyümesine neden olur.
Hemolizik anemi (eritrositerime anemisi):
Alyuvarların zamanından önce yıpranması ve dalak tarafından ayıklanması nedeniyle kemik iliğinde tam oluşmamış alyuvarlar devreye girer. Tam olğunlaşmadan devreye giren alyuvarlar (eritrositler) yaşam sürelerini ve görevlerini tam olarak yapmadan tahrip olur ve tekrar dalak tarafından ayıklanırlar. Dalak işe yaramayan, tahrip olmuş ve yaşlanmış alyuvarları birleşimindeki demir ve globin alıdıktan sonra yokeder. Dalağın görevini yapmaması nedeniyle şişmesi, vücuttaki yabancı maddeler (sunni kalp kapakcığı gibi) veya vücudun kendi savunma güçlerinin alyuvarları tahrip etmesi nedeniyle kansızlık oluşur.
Başka faktörler:
Kansızlığa bu yukarıdaki faktörlerin haricinde kaza sonucu yaralanma, amaliyat, doğum, içkanama, gibi durumlarda kansızlığa sebep olur. Ayrıca zamanında müdahale olunmazsa sonuç ölümle dahi bittebilir. Kanamalarda tansiyon ve oksijen oranı düşerse beyin kanaması ve kalp krizi ve hatta ölüm olabilir. Sigara içme ve hergün et yemede damarları daraltır ve kansızlığa sebep olur.
Kansızlığın belirtileri:
Kansızlık solukluk, yorgunluk, dermansızlık, hafif başdönmesi ve konsentrasyon zafiyetine neden olur. Hastalık bazen bayılma nöbetleri, baş dönmesi, susuzluk, aşırı terleme nöbetleri, nabzın hafif ve hızlı atması vede nefes darlığına sebep olabilir. Kronik anemi birçok rahatsızlık belirtisi ile birlikte kendini beli eder. Kansızlığın ağırlığına görede rahatsızlık belirtileride farklılık gösterir. Kan kayıbı günlerce ve hatta haftalarca sürebilir ve buda yorgunluk ve dermansızlık hissi ile kendini beli eder. Kandaki alyuvarların 2/3?si dahi kayıp olanadek kişi farkına vamayabilir. Kaza sonucu kanın 1/3?ünün kayıbı hayati tehlike azeder ve mutlaka müdahalesi gerekir.
Teşhis:
Anemi laboratuarlarda yapılacak kan muayenesi ile teşhis konabilir. Alyuvarların ve hemoglobinin oranı tesbit edilir. Kandaki yeni alyuvarların (retikulozit) oranı tesbit edilir. Bundanda kemik iliğinde hangi tempo ile alyuvar üretildiğinin tesbit edilmesi gerekir. Kansızlığa sebep olan folikasit-, demir-, veya B12-Vitamin eksikliğinin yanında kanın oluşmasında rol oynayan etkenlerde araştırılır. Hastalığın nedeninin anlaşılmaması halinde, çok nadiren biyopsi yapılır. Kemik iliğinden özel bir metotla bir noktadan alınan ilik incelenir ve neden alyuvarların normal gelişmediği teşhis edilir.
Tedavi:
Aniden aşırı kan kayıbı veya ağır anemide kan nakli zaruri olabilir. Kanama çok az ise vücut gerekli kanı kendi üretir. B12-Vitamini-, demir-, ve folikasit yetersizliği sözkonusu ise bu eksiklikler hapla veya iğneyle giderilir. Fakat midedeki büyük tahribat nedeniyle intrinsik faktörünü salğıyamazsa o zaman öncelikle mutlaka midenin tedavisi gerekmektedir. Şayet bağırsaklar tahrip olmuşsa ve fonsiyonlarını yitirmişse o zamanda kansızlık olur.
Bağırsak florası ve kılcal kan dolaşımı sağlıklı yaşayabilmek için çok önemlidir. Çünkü vitamin, mineral, aminoasit, enzim, glikoz, vb, besleyici maddenin hazırlanması, hücrelere ulaşması ve de mikroplarla mücadele eden makrofaj, T ve B- Hücreleri gibi savunma mekanizmalarının hücre aralarında dolaşması buna bağlıdır.Tabii doğru beslenirseniz tedavi sürecide o oranda kısalır. Asla peynir yememeli, çünkü asidoza ve iltihaplanmaya sebep olur.Siyah çay, kahve ve kola içilmemeli, çünkü bağırsakları kurutur ve vitamin, mineral ve aminoasitlerin alımını (absorbesini) önler.Alkol ve sigaranın zararları belli kanser, damarların yağlanması vb, artı uzun süre bira içilirse cinsel ikdidarsızlık ve hatta kısırlığa sebep olmaktadır.Sucuk salam sosis gibi et mamullerine 5-6 ay ara vermek gerekir (sade temiz et az yenilebilir) çünkü asidoza sebep olmaktadır.Bu da birçok hastalığın ana kaynağıdır.Akşam yemeği yerine yoğurt, meyve veya salata yenilebilir veya sebze çorbası içilebilir.Hayvansal besinler, patates, tahıl (beyaz pirinç), bakliyat ve hamurlu yiyecekler, özelikle de tatlılar akşam yenirse tam sindirilmez ve zamanla problemlere sebep olur.Ne kadar beyaz pirinç, patates, hamurlu yiyecekler, tatlı yiyecek ve içecekler, o kadar yağ oluşturur.Çünkü nişasta glikoza (şekere) dönüşür, şekerde yağa dönüşerek vücutta depolanır.Şeker ve antibiyotikler bağırsak mantarları çoğaltır, mantarlar ise her türlü hastalığı tetikler.Tatlı deyince akıla baklava, çikolata, dondurma vs gelir, kavun, karpuz ve üzümde tatlıdır ve bunlarda mantarı tetikler, çünkü aşırı şeker içeriler.
Kan Bağışı
Aspirin
Kanın inceltici olarak doktorlar aspirini tavsiye ederler. Aspirin alanların % 10?unuda mide ağrısı, mide-, bağırsak kanaması görülmüştür. Bunedenle defı-hacet konturol edilmeli kanlı ise mide veya bağırsaklarda kanama var demektir. Yine aynı şekilde kan kusmakta mide kanamasına işarettir.
Bağırsak kanaması
Defi-hacetteki kan açık renkli ise bağırsak kanaması koyu renkli ise mide kanamasına işarettir. Nadirende böbreklerde ve karaçiğerde de tahribat yapabilir. Bazı şahıslarda allerjiye sebep olabilir, bu gibi durumlarda hap almayı hemen bırakmak gerekir. Nikris olanların kesinlikle aspirin almamaları gerekir.
Kimyasal ilaçlar
Bazende bana zararı olmuyor diye bazı şahıslar ilaç alamaya devam etmektedir. Kimyasal ilaçların tahribatı hemen ortaya çıkmayabilir. Tahribat asıl büyüğü şayet uzun süre alınırsa ortaya çıkar. Çünkü bağırsak florasının bozulması ile birlikte faydalı bakteriler yerine zararlı bakteriler çoğalır. Mantarların ürettiği zehirli gazlar ve zehirli alkollerse başta allerji, şişkinlik olmak üzere bir çok hastalığa sebep olur.
Haematokrit
Akan kanın içinde ne kadar hücre olduğunu Haematokrit (Hk) ile anlarız. Hk değeri normal olarak 40-54 olması gerektiği söyleniyor. Amarikada yapılan araştırmalarda ise bunun 42?yi geçmemesi gerektiği yönündedir. Doktorunuz Hk değerinin 42?nin üzerinde olduğunu söylerse hemen mutlaka Kızılaya giderek kan vermek gerekir. Zira kanın yükselen Hk değeri kanın yoğunlaşaması ve kalınlaşması demektir.
Kılcal damarlar
Nasıl ki arabanın kirlenen ve koyulaşan yağı gibidir. Kırmızı kan hücresi alyuvarların çapı 8 mikrometredir. Oysa özelikle kalp, beyin, göz ve kulakların kılcal damarlarının çapı alyuvarların çapından daha küçüktür. O halde alyuvarlar bu kılcal damarlardan geçmesi gerekir, çünkü okijen, vitamin, mineral, enzimler, glukoz vb., maddeler taşır.
Hücreler
Beslenmeyen hücreler yavaş yavaş ölecek. O zaman kişi ben çok unutkanım, artık iyi görmüyorum, artık iyi duymuyorum ve kalbim sıkışıyor diye şikayetlerde bulunurlar ve bunu yaşlanmanın bir belirtisi sayarlar. Kanın koyulaşması, damarların sertleşmesi, alyuvarların esnekliğini kaybetmesi vb., kısaca sağlıksız beslenme vede az hareket etme nedeniyle olur.
Alyuvarlar
Kişi kan verdiğinde kanındaki Hk değeri düşer, alyuvarlar elastikleşir, damarlar gevşer, yumşar, başağrıları vede kalp sıkışmaları geçer. O halde kalp, beyin, göz ve kulak için yani kısaca sağlığımız için kan verelim.
Karbon monoksid
Karbon monoksid (CO) alyuvarlardaki renk maddesi Haemoglobinle birleşme kuvvet katsayısı oksijene göre 1000 defa daha büyüktür. Yani CO haemoglobinle birleşirken oksijen dışlanır. Böylece kanda oksijen olduğu halde diğer kan hücreleri CO?den dolayı ona ulaşamazlar ve kann hücreleri arasında bir yariş başalar. Oksijen kapma yarışı buda ani bir hücum şeklinde olduğundan kılcal damarlar buna dayanamıyarak çatlarlar işte beyin kanaması böylece ortaya çıkar.
Peygamber Efendimiz
Peygamber Efendimiz heray sırtından kan aldırmıştır. Tabii buna ihtiyacı olduğundan değil Ümmetininde yani bizlerinde buna alışmamızı ve yapmamızı istediğindendir. Günümüzde bu daha modern usullerle kann verme şeklinde olmaktadır. Bende 5-6 defa kann verdim her seferinde kann vermeye gittiğimde Almanların Kızılayı olan ?? Blutspendedienst?? sürekli insanlar çağrılmış gibi gelip kan veriyorlardı.
Almanlar
Özel olarak mı çağrıldıklarını söyledim hayır dediler biz sürekli 3- ayda bir gelir kann veririz. Evet Almanlar sünnete uyarken bizim dindarlarımızın kızılaya gittiğini hiç zanetmem, çünkü onlar kendilerine müslümandırlar. Hepsi değilsede % 99,5?i, lafa varız, icratta yoğuz. Elhadülillah! Nereden mi biliyorum 22 sene dernek ve camilerde görev yaptım.
Bağırsak florası ve kılcal kan dolaşımı sağlıklı yaşayabilmek için çok önemlidir. Çünkü vitamin, mineral, aminoasit, enzim, glikoz, vb, besleyici maddenin hazırlanması, hücrelere ulaşması ve de mikroplarla mücadele eden makrofaj, T ve B- Hücreleri gibi savunma mekanizmalarının hücre aralarında dolaşması buna bağlıdır.Tabii doğru beslenirseniz tedavi sürecide o oranda kısalır. Asla peynir yememeli, çünkü asidoza ve iltihaplanmaya sebep olur.Siyah çay, kahve ve kola içilmemeli, çünkü bağırsakları kurutur ve vitamin, mineral ve aminoasitlerin alımını (absorbesini) önler.Alkol ve sigaranın zararları belli kanser, damarların yağlanması vb, artı uzun süre bira içilirse cinsel ikdidarsızlık ve hatta kısırlığa sebep olmaktadır.Sucuk salam sosis gibi et mamullerine 5-6 ay ara vermek gerekir (sade temiz et az yenilebilir) çünkü asidoza sebep olmaktadır.Bu da birçok hastalığın ana kaynağıdır.Akşam yemeği yerine yoğurt, meyve veya salata yenilebilir veya sebze çorbası içilebilir.Hayvansal besinler, patates, tahıl (beyaz pirinç), bakliyat ve hamurlu yiyecekler, özelikle de tatlılar akşam yenirse tam sindirilmez ve zamanla problemlere sebep olur.Ne kadar beyaz pirinç, patates, hamurlu yiyecekler, tatlı yiyecek ve içecekler, o kadar yağ oluşturur.Çünkü nişasta glikoza (şekere) dönüşür, şekerde yağa dönüşerek vücutta depolanır.Şeker ve antibiyotikler bağırsak mantarları çoğaltır, mantarlar ise her türlü hastalığı tetikler.Tatlı deyince akıla baklava, çikolata, dondurma vs gelir, kavun, karpuz ve üzümde tatlıdır ve bunlarda mantarı tetikler, çünkü aşırı şeker içeriler.