Doç. Dr. Pektaş, uyuşturucuyla nasıl savaşılacağını anlatıyor
Balıklı Rum Hastanesi Vakfı Anatolia Klinikleri’nde Şef Yardımcısı Doç. Dr. Özkan Pektaş’a bu soruyu sorduğumda söze şöyle başladı: “Daha kırık kırık, çatallı, bitkin bir ses tonu vardır. Yüzü beyazdır. Kafası düşer, incedir, zayıftır…” Ama sonra hemen uyardı: “Bütün eroin kullananlar birbirine benzemez tabii ki! Bu özellikler var diye hemen çocuğunuzu damgalamayın”
Hocam, bir gencin eroin kullandığı nasıl anlaşılır?
Ses tonu daha kırık kırıktır mesela, daha yavaştır, yüzü daha beyazdır. Sonra uyuşturucu kullanımı neleri getiriyor beraberinde? Pearcing geliyor, dövme geliyor, garip saçlar geliyor… Siyah giyinme falan geliyor. Ama bunu normal olarak yapan da var. Onun için bunlara bakıp hemen damgayı vurmayacağız…
“Kırık kırık konuşma” dediniz, açar mısınız?
Kısıkmış gibi çatallı, bitmiş, bitkin bir sesi vardır. Kafası düşer, incedir, zayıftır. Eroin hemen zayıflamayı sağlar çünkü.
Peki başka nasıl anlarız bir gencin eroin kullandığını?
Bütün eroin kullananlar birbirine benzemiyor tabii ki! Aileler bir kere özellikle çocuğun hal ve gidişini takip edecekler. Çünkü özellikle uyuşturucu kullanımı farklı bir popülasyonun toplum içinde oluşmasına sebep oluyor. O zaman ne oluyor? Çocuğunuzun eroin kullananlarla karşılaşma şansı artıyor. Anne-babaların korktuğu da bu zaten. Bu yüzden, “Aman çocuğumun gözünden nasıl anlarım, madde kullanıp kullanmadığını?” diye sorup duruyorlar.
Peki siz nasıl yanıtlıyorsunuz onları?
Ondan anlama, hal ve gidişini takip et. Okuldaki başarısı ne durumda, onu takip et. Çocuğun devamlılığı var mı, yok mu, onu takip et. Okuluna zamanında gidiyor mu, gitmiyor mu, onu takip et. Dersleri bozuldu diyelim, hemen korkma! Çocuğa hemen uyuşturucu damgasını basma. Ama derdini anlamaya çalış, nasihat etme. Hepimiz kötü olduğunu biliyoruz maddenin. Otur, oku. Esrar, eroin ne yapar? Alkol ile nasıl baş edecek çocuk, bunları öğret. Çocuğa uzun süreli mutlulukları öğretecek birtakım hobiler kazandır. Mesela Türkiye’deki en büyük eksiklik hobileri yok gençlerin. Soruyorsunuz, “Senin ne hobin var?” “Balıkçıya giderim, rakı balık müthiş” diyor mesela. “Ne yapalım?” “Bodrum’a gidelim coşalım!” Bizim toplumun mutlu olmaktan, keyiften anladığı rakı-balık. Oysa çocuğa hobi kazandırmak önemli. Ne bileyim, spor yapsın, yüzsün, basketbol oynasın, bir şeyler biriktirsin… Tabii burada devletin devreye girmesi gerekiyor. Çünkü bunların hepsi para gerektiriyor. Diyeceğim şu; önemli olan uzun vadede sizi mutlu edebilecek şeyleri bulabilmek. Öbürü çok basit, “İçelim, coşalım…”
“Çocuklarınıza kendi hatalarınızdan bahsedin”
Aileler hal ve gidişe dikkat ettiler, başka?
İkincisi, çocuğun okul başarısı. Üçüncüsü, çocuğun arkadaşları. O yaş grubundaki çocuğun arkadaşlarını asla aşağılamamak lazım. 15 yaşınızı hatırlayın, bir arkadaşımız vardır, taparız ona. “Murat benim için her şey” diye düşünürüz. Çocuğa “Haydi be, Murat beş para etmez” dememek lazım. İnanmadığımız halde, o çocuktan çekindiğimiz halde, o çocukla arkadaşlığından korksak bile, onu aşağılamadan, “Senin arkadaşını takdir ediyorum ama” filan demek lazım… Tabii bir de çocuğa kendi hatalarımızdan bahsedeceğiz. Hep başarılarımızı anlatıyoruz çocuklarımıza. “Ben senin zamanında çiçek gibi çalışıyordum… Acayip okullar, üniversiteler bitirdim. Senin her şeyin var ama hiçbir şey yapmıyorsun” gibi… Bu bir diyalog değil. “Ya, ben bir hata yapmıştım biliyor musun, onun yüzünden şunları şunları kaybettim” deyince çocuk hemen kulağını açıyor. “Bak, benim idol diye gördüğüm babam da hata yapabiliyor! Annem de hata yapmış” diyor ve o zaman sizi dinliyor çocuk.
Onun dışında ne yapıyoruz, özellikle bu maddelerin neler yaptığını, neler ettiğini, nasıl problemler yarattığını daha gerçekçi olarak öğrenip, çocukla kurduğumuz diyalogda konuşuyoruz. Mesela gençlerin hemen ilk söylediği şey şu oluyor: “Ot hiç zarar vermiyor baba. Ot kimyasal değil, bitkisel!” “Evet oğlum bitkisel. Ama bitkisel dediğin bu madde sinir dokusuna harabiyet veriyor. Bak internette yayınlar var, ’Esrarın yarattığı psikozlar’ diye, ’Esrarın yarattığı işsizlik’ diye, ’Esrarın yarattığı ilerleyememek’ diye…”
Amerika’da çok güzel böyle bir reklam var: İki oğlan böyle televizyonda seyrediyor, bir doktor da anlatıyor, “Esrar şunu yapar, bunu yapar” falan diye… Biri diyor ki, “Ulan yedi senedir kullanıyoruz. Bu herifin anlattıklarından hiç birisini gördün mü?” Diğeri, “Hiçbirisini görmedik!” diyor. O sırada anne içeriden sesleniyor, “Ya çocuklar yedi sene oldu, ne olur bir iş bulun artık. Mecbur muyum size bakmaya!”
ÇOCUĞUNUZA HARÇLIĞI HAFTALIK VERİN!
Çocuğa fazla harçlık vermek de teşvik edebilir mi uyuşturucu kullanımını?
Çocuğa elbette harçlık vereceğiz, ama para konseptini öğreterek… Mesela çocuğun o parayı haftalık olarak idare etmesi önemli. Çocuğa haftalık bin lira da verebilirsiniz, 100 lira da… Burada miktar önemli değil, önemli olan çocuğun o bir haftalık süre içinde parayı değerlendirebilmesi. Mesela uyuşturucu bağımlısının en büyük özelliği şudur; ver 100 lira, o gün bitti. “Yarın ne olacak?” “Bakarız yarına!”
Ne yapmak lazım o zaman?
Çocuğa o bir haftalık parasını nasıl idare edebileceğini öğretmeniz lazım.
Günlük vermek engel olabilir mi?
Günlük verdin, pat diye bitiriyor. Haftalık vermek, bir hafta yettirmek önemli. “Tostun var, kolan var, haftasonu bir de arkadaşlarınla maça gideceksin. Şimdi buna uygun paranı idare et, haydi yavrum!” demek lazım. Yani harçlıkta ölçüyü getiriyoruz.
Bu bir engel olur mu?
Evet. Çünkü çocuk ölçüyü öğrenir. Yaşamda ölçüyü öğrenmek çok önemli, ölçüyü şaşırdığınız zaman, sınır çok kolay aşılabiliyor zira…
Çocuğunuzu cebinizde saklayamazsınız!
Hocam, eroinden ölen Begüm’ün annesi sürekli kendini sorguluyordur herhalde. “Bırakmasaydım, göndermeseydim, niye gönderdim” diye… Sizce yapabileceği bir şey var mıydı?
Kesinlikle hayır. Çocuğunuzu cebinizde saklayamazsınız. Arkadaşlarından biri telefon açtı, çağırdı… 23 yaşında, ne yapsın anne-baba? Hiçbir şansı yoktu ki kadıncağızın. “Kızım gitme arkadaşlarına” nasıl desin?
Dese zaten belki kaçıp gidecek değil mi?
Hukuk engel olur bir kere, “Sen kimsin ki 23 yaşındaki birini alıkoyuyorsun” diye hesap sorar.
Peki Begüm’ün anne-babası boşanmamış olsaydı her şey daha farklı olabilir miydi?
Bakın ben böyle dağılmış ailelerde de gördüm eroin kullanıp ölen çocukları, çok sıkı bağlar içinde olan ailelerde de… Bu, çok yanlış! İşte aileler böyle dejenere olunca çocuklar da böyle oluyor değil. Yok öyle bir şey, emin olun.
O annenin yapabileceği bir şey yoktu yani?
Maalesef hayır! Orada yaşanan şeylerin ne olduğunu bilemiyoruz ama maalesef bu maddeler öldürücü olabiliyor.
Diyelim ki çocuğumuzun uyuşturucu kullandığını öğrendik, onu geri kazanmak için uygun konuşma ne olur peki?
Sonuçlar anlatılabilir. Mesela kokainde diyoruz ki, “Genç yaşta felç geçiren insanların hepsi kokain yüzünden felç geçiriyor. Çünkü bir anda damarlar kasılıyor, büzülüyor. Damarlar büzüldüğü için, çok kolay enfarktüs veya beyin kanaması geçirebiliyor kokain kullanan…” Bir hastamızı ise şöyle kaybettik mesela. Oturmuş Bodrum’da kumsalda sürekli güneşe bakmış. Kör oldu.
Devamlı güneşe bakabiliyor mu?
Evet bakabiliyor, halüstrojen, o sırada orada bir sürü hayaller görüyor ve güneşe de bakıyor. Mesela kokainde vücudunuzun içinde böcekler hissedersiniz. Öyle çok hastamız var. Bıçak ile derisini soyuyor mesela, altındaki böcekleri çıkarmak için… Mesela bir eroinman içtiği zaman kafası düşer genellikle, yani öyle şiddet yapacak bir durumda olmaz. Ama krizdeyse çok sinirli olur, eğer karnınızın içindeyse onu keser alır. Ötesini düşünmez yani. O an o ağrıyı giderecek. Feci bir ağrı başlar çünkü yoksunlukta.
Bir de şu var; bunu deneyen her genç arkadan, “Bir daha deneyeyim, ben çok mutlu oldum” filan demiyor. Rahatsız oluyor, “Ben kendime hakim olamadım, abuk sabuk şeyler yaptım. Bir daha kullanmayacağım baba” diyor. Bu yüzden paniğe kapılıp çocukla aramızdaki ilişkiyi tamamen sokağa atmamamız gerekiyor.