Anoreksiya Nervoza; “şişmanlama korkusu sebebiyle normalden düşük beden kitle endeksine sahip olmak için yapılan davranışlar” olarak tanımlanabilen bir yeme bozukluğudur (Butcher, Mineka & Hooley, 2007). Besin alımını kısıtlayıcı tip ve tıkınırcasına yiyen/çıkaran tip şeklinde iki alt gruba ayrılır (Amerikan Psikiyatri Derneği, 2013). İlk grup düşük kiloda kalmak ve daha fazla zayıflayabilmek için sınırlı miktarda gıda tüketirken ikinci grup zaman zaman kontrolsüz aşırı yeme atakları yaşar ve sonrasında bunu telafi etmek için kendini kusturma, laksatif/diüretik kullanımı, aşırı spor yapma gibi davranışlarda bulunur. Malesef bu hastalıktan muzdarip olan birçok birey, önemli derecede düşük beden kitle endeksi ve sağlığının günden güne olumsuz etkileniyor olmasına rağmen bir sorunu olduğunu kabul etmediği için yardım aramamaktadır. Diğer yeme bozukluklarında da görüldüğü gibi kiloları, görünümleri ve bunları kontrol etme becerileri Anoreksiya Nervoza yaşayan bireyler tarafından önemli bir performans alanı olarak görülür. Anoreksiya Nervoza’ya sahip bazı hastalar açlıktan ölmenin bile bir başarı olduğunu düşünebilirler (Bulik & Kendler, 2000). Amerikan Psikiyatri Derneği’nin (2013) belirlediği tanı ölçütlerine göre, kişinin Anoreksiya Nervoza sayılması için kilosunun yaş, cinsiyet, fiziksel sağlık baz alındığında önemli derecede az olması ve bu kiloda olmak için bir çaba içinde olması gerekmektedir. Hormonal veya başka sebeplerden istemsiz kilo verme ya da kilo alma korkusu olmadan kilo kaybı olması Anoreksiya Nervoza değildir. Buna ek olarak, bu hastalığı yaşayan bireylerde beden görünümüne dair olumsuz bakış açısı, kilo ve dış görünüşe dair gerçekçi olmayan beklentiler, özdeğer ve başarıyı kilo/görünüm üzerinden değerlendirme sıklıkla görülür. Bunu yaparken çok sık tartılma veya hiç tartılmama, bedeninin başkalarınınkiyle kıyaslama, bedenini aşırı inceleme, aynaya bakma, sosyallikten ve cinsellikten kaçınma görülebilir. Günlük kalori alımına sınır koyma, yiyecekleri tartma, yasaklı yiyecekler belirleme, gününün yalnızca belirli saatlerinde yemek yeme de Anoreksiya Nevroza’da görülebilen belirtilerdir. İstatistikler beş Anoreksiya Nervoza hastasından birinin intihar ettiğini göstermektedir (Arcelus ve diğerleri, 2011). Ayrıca beslenememe ve aşırı düşük kilo pek çok fiziksel sağlık sorununa sebep olmakta ve bunların bir kısmı ölümle sonuçlanmaktaıdr. Ölüm oranı en yüksek olan psikolojik bozukluklardan biridir. Eşlik eden duygudurum ve kaygı bozuklukları, obsesyonlar Anoreksiya’da oldukça yüksektir ve tedavi sürecinde bu belirtilerin de değerlendirilmesi gerekir (Ulfvebrand ve diğerleri, 2015). Anoreksiya Nervoza tedavisinde psikoterapi desteği, ilaç kullanımı ve sağlığı tehdit eden durumlarda hastanede yatma gerekliliği olabilir. Antidepresanlar sıklıkla kullanılır ve eşlik eden depresyona fayda sağlayabilir. Ancak Anoreksiya Nervoza belirtilerini ortadan kaldırmada yeterli değildir (Brown & Keel, 2012). Zaman zaman beden şekli ve ölçüsüne dair çarpıtılmış inançlara yardım etmesi için antipsikotik ilaçlar da reçete edilir. Antipsikotikler kilo aldırma yan etkisi açısından da Anoreksiya tedavisine katkı sağlayabilirler. Bu konuda hastaların bir psikiyatri uzmanından destek almaları gerekmektedir. Bilişsel Davranışçı Terapiler, özellikle de Fairburn (2008)’ün Güçlendirilmiş Bilişsel Davranışçı Terapi adını verdiği protokol, etkinliği bilimsel araştırmalarla desteklenmiş bir terapi yaklaşımıdır. Burada kişinin beden, dış görünüş, yemek, başarı ve özdeğer konularına dair olumsuz inançları ele alınır ve kilo geri kazanımı üzerine çalışılır. Tedavi süresince kilo ve görütüntüye yüklenen anlamı azaltırken kişinin benlik değeri için farklı anlamlar geliştirmesi üzerine çalışma yapılır (Şalcıoğlu, 2019). Ayrıca aile terapisi almak ya da Bilişsel Davranışçı Terapi sürecine zaman zaman ailenin de dahil olması verim sağlamaktadır. Tedavi sürecinde özellikle de ergenlerde ailenin tutumu çok önemlidir. Son dönemde Şema Terapi’nin de yeme bozukluklarında Bilişsel Davranışçı Terapi kadar etkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır (Pugh, 2015). Özellikle Bilişsel Davranışçı Terapi’nin fayda sağlamadığı, nüks olan ya da eşlik eden kişilik bozukluğu olan durumlarda Şema Terapi’de düşünülebilir.