Yemek yemek hemen hemen her toplumda, kültürde kişileri birleştiren, sosyalleştiren, üzüntü ve sevinç anlarında kişileri birbirine bağlayan ve bu sebeple de kişiler üzerinde duygusal etkisi olan bir eylemdir. Hatta bazı yemeklerin, kişiler üzerinde, yaşadıkları negatif veya pozitif anılarla doğrudan bağlantı kurduğu bilinmektedir.
Durum böyle olunca, bu kadar duyguyla ilintili bir etkinliğin yaşamımızı başka yönlerden de etkilemesi, zor zamanlarımızda sığındığımız bir kaçış noktası olması aslında çok da sürpriz bir son gibi gözükmemekte. Peki ama bu sığındığımız liman, aslında bizi daha tehlikeli bir maceraya doğru yönlendiriyorsa?
Tıkınırcasına yeme bozukluğu olan kişiler, genellikle kızgınlık, öfke, utanç, aşağılanma gibi duygulardan kaçmak veya bu duygularla başa çıkmak için bu yolu seçerler.
Akıllarında sürekli yemek yemek olan bu kişiler, belli bir zaman diliminde yemenin mümkün olmayacağı miktarda yemek tüketir ve bunun ardından pişmanlık, öfke, üzüntü ve utanç hissederler. Bu durum da onları bir kısır döngüye sürükler.
Hepimiz zaman zaman bu durumla(duygusal yemek yeme) karşılaşmışızdır. Örneğin iş yerinde geçen kötü bir günün sonunda kendimizi marketin abur cubur reyonunda bulmuş, sonrasında 3bin kalorilik yiyecekle kötü geçen gün ile baş etmeye çalışmışızdır. Peki bize tıkınırcasına yeme bozukluğuna sahip olduğumuzu gösterir mi? Sorumuzun cevabı, hayır, her duygusal yeme davranışı, bu rahatsızlığa işaret etmez. Tıkınırcasına yeme bozukluğu teşhisi olabilmesi için, kişinin haftada en az bir kez bu davranışı sergilemesi ve bu durumun en az 3 ay devam ediyor olması gerekir.
Tıkınırcasına yeme bozukluğu, çoğu zaman depresyonla bağlantılıdır. Depresyon sürecinde ortaya çıkabildiği gibi bu ataklar yüzünden yaşanan negatif duygular ve beden ile ilgili negatif düşünceler de depresyona sebep olabilir.
Öyleyse tıkınırcasına yeme davranışlarımızın önüne geçmek için neler yapabiliriz?
Duygusal yemek yemek, esasında normal bir davranış olarak görülebilir. Fakat asıl sorun, yemek yemenin temel baş etme mekanizması olarak benimsenmesidir. Bu sebeple öncelikle olumsuz durumlarda başa çıkmak için sağlıklı bir baş etme yöntemi edinmek ve geliştirmek başlangıç için bize fayda sağlayacaktır.
Kilo vermeyi asıl hedef olarak belirlemek, çok sıkı diyetler uygulayıp belirli yiyeceklerden ciddi anlamda kaçınma, kalori hesaplama ve bunu takıntı haline getirmek kısa vadede fayda sağlıyor gibi gözükse de uzun vadede patlamalara ve tıkınırcasına yemelere temel hazırlamaktadır.
Kendinizi buzdolabının önünde sinirle yemek için bir şeyler ararken kendinize sorun, bunu gerçekten yemek istiyor muyum? Gerçekten aç mıyım? Bunu neden yeme ihtiyacı hissediyorum? Bu tarz sorular yemek ihtiyacınızın asıl nedenini anlamanıza fayda sağlayacaktır.
Psikolojik destek almaktan çekinmeyin. Araştırmalar gösteriyor ki yeme bozukluklarında psikoterapi almak bu davranışların büyük ölçüde azalmasında ve hatta yok olmasında büyük bir rol oynuyor.
Bu davranışı yok etmede en önemli nokta, kendiniz hakkında gerçekçi ve zalim olmayan bir bakış açısı geliştirmenizdir. Belki de kendi bedeninizle, olduğunuz kişiyle barışık olmak ve değer verdiğiniz bu beden için doğru ve sağlıklı yeme alışkanlıkları belirlemek, sevdiğiniz şeylerden sizi rahatsız etmeyecek kadar yemek ve hepsinden de önce mutluluğunuzu ön plana koymak tıkınırcasına yemekten ve beraberinde gelen duygulardan korunmanın en etkili yoludur.