Sal. Kas 5th, 2024

Erken çocukluk döneminde yaşadığımız, gördüğümüz, bize karşı takınılan her türlü tavır, tutum ve davranışlar yetişkinlik yaşamımız boyunca pek çok alanda etkilerini gösterir. Tabii burada hemen şu parantezi açmak zorunda hissediyorum. İnsan her dem yeniden doğar. Bunu hiç unutmamalıyız. Ne yapalım, ben 6 yaşına kadar böyle bir ailede büyüdüm, bana da böyle davranmışlar, ben de böyleyim. Bu düşünce kabul edilebilir değildir.

Çocukluk dönemi bizim kişiliğimizi şekillendirir fakat hayatımız çocukluk döneminden ibaret değil. Hiç birimiz çocukluğumuzdan ibaret değiliz. Her olumsuzlukta günah keçisi çocukluk dönemi yaşantıları ve aile olmamalı, fatura çocukluğa ya da anne babaya kesilmemelidir. İnsan zihninin 5-6 yaşlarındaki haline takılıp kalasına izin vermemelidir. Allah akıl, idrak, zaman vermiş… Hayat yolculuğunda yaşlanıyoruz ve öğreniyoruz.

Bir çocuğun gülme, konuşma, yemek yeme ya da oyun oynama şekline baktığımız zaman ailesinden izlere rastlarız. Çocuğun tutum ve davranışları doğru okuyanlara, çocuğun yetiştirilmesi hakkında bilgiler verir. Bu noktada anne babanın tavır tutum ve kişilik yapıları devreye girer.

Çocuklarımız bize emanettir. Emanetlerimizi en iyi şekilde topluma kazandırmak için çaba göstermeliyiz. Ebeveynin çocuk yetiştirmedeki istikrarlı davranışları aile içi iletişim ve ilişkileri güçlendirir. Bunun yanında çocuğun özgüven becerilerini geliştirir. Yine ebeveyn tutum ve davranışları mahremiyet bilincinin gelişimini destekler.

Çocuğa mahremiyet bilinci kazandırılmadıysa; çocuk kendisinin ve karşısındakinin sınırlarını koruyamayacak, özgüven gelişiminde sağlıklı yol alamayacak, kendini dışarıdaki tehdit ve tehlikelere karşı açık hale getirecek, duygusal, fiziksel ve psikolojik ihmal ve istismar karşısında kendini ve diğerini savunamayacaktır. Ebeveyn tavır ve tutumları, çocuğun mahremiyet bilinci kazanmasında ve özgüven gelişiminde çok kıymetlidir. Unutulmamalıdır ki; özgüven eksikliği olan çocuk, dışarıdaki art niyetli kişilerin en kolay avı olacaktır. Bu yüzden çocuklarımızın özgüvenlerinin gelişmesi hususuna özellikle dikkat etmeli, onları desteklemeliyiz.

Çocuğun kişilik gelişiminde, sosyal gelişiminde, akademik başarısında, özgüven gelişiminde ve tüm değerleri kazanmasında ebeveyn tavır ve tutumları önemlidir.

Demokratik anne baba tutumları: Çocuğun yaşı kaç olursa olsun onun kararlarına saygı duyulur, onun fikri önemsenir, çocuğun temel ihtiyaçları karşılanır ve sevgi gösterilir. Çocuğun başarısı ödüllendirilirken başarısızlığı cezalandırılmaz ve ailenin katı kurallar yoktur. Bu sayede çocuk kendini rahatça ifade edebilir.

Aşırı koruyucu ebeveyn tutumları: Ebeveynin “aman düşecek, aman bir şey olacak, aman canı acıyacak” vb. tavır, tutum ve yaklaşımları ile karşılaşırız. Zarar görmesin diye sürekli kontrol altında tutulan ve kısıtlanma ile karşılaşan çocuğun kendini tanımasına fırsat verilmediği için; çocuk tek başına hareket edemez, özgüveni gelişmez, kendi kararlarını alamaz ve kendini gerçekleştiremez. Çocuk ailenin dışına çıktığında, ailesinin onu koruduğu kadar kendisini koruyacak birileri ile karşılaşamayacak ve dışarıdan gelebilecek her türlü tehlikeye açık hale gelecektir.

Cezalandırıcı, otoriter anne baba tutumları: Çocuk sürekli korkar, iyi-kötü davranış ayrımı yapamaz. Sürekli bir baskı hali vardır, çocuğun kişiliği hiçe sayılır, söylenenleri yapmadığında fiziksel şiddet görür. Bu tavır ve tutumlar ile yetişen çocuğun kendine güveni gelişmez.

Kararsız- tutarsız anne baba tutumları: Anne-baba kendi aralarında kararsızdırlar. Annenin evet dediğine baba hayır, babanın evet dediğine anne hayır der. Çocuk her durumda farklı bir cevap duyar ve bu tutarsız tavırlar çocuğun kişilik gelişimine olumlu katkı sağlamaz.

Çocuk merkezli ebeveyn tutumları: Çocuğun dediği neredeyse emir gibidir, her dediği yapılır. Evdeki dünya çocuğun etrafında döndürülür, çocuk her şey benim sayemde gibi bir algıyla büyürse o evden çıktığında, yani okul hayatının başlangıcıyla evden uzaklaşmaya başladığında da dünyanın kendi etrafında dönmesini isteyecek, arkadaşları üzerinde hâkimiyet ve otorite kurmaya çalışacaktır. Hâkimiyet ve otorite kurmaya çalışırken; sınır bilinci ve sosyal mahremiyet bilinci kazanamadığı için uyum problemleri nedeniyle akranlarıyla zorluk yaşayacak, paylaşmayı bilmediği için de ilişki kuramayacak ve yalnızlaşacaktır.

Destekleyici tutum: Olmasını istediğimiz, hoşgörülü ebeveyn tarzıdır. Destekleyici tutum ile büyüyen çocuk; mahremiyet- merhamet- adalet ve benzeri erdemleri hayatına işleyebilmiş ve bu becerilerini kazanmış, kendine ve çevresine güvenen, güvenilir, işbirlikçi, mutlu ve arkadaş canlısıdır.

Mahremiyet bilincinde çocuğa kazandırmaya çalışılanlararasında; dışarıda yaşayabileceği bir tehlike ya da kötü bir dokunuşa tepki verebilmesi, yakında güvenebileceği biri varsa yanına gitmesi, hayır diyebilmesi, bedenini koruyabilmesidir.

Mahremiyet bilinci kazandırılmamış çocuğun yaşamında anne babanın yetiştirme sürecine baktığımızda küçüktür bir şey olmaz, anlamaz, büyüyünce hatırlamaz ve benzeri yaklaşımlar ağır basmaktadır. Çocuğu kalabalıkların içerisinde soyup giydiren, daha küçük diye uluorta altını değiştiren tavır tutumla yetişen çocuk, dışarıda ne kendini ne kendi mahremini ne de diğerinin mahremini koruyabilir. Mahremiyet bilincinden uzak yetişen çocuk arkadaşlarıyla dışarıda oyun oynuyorken terlediğinde bir anda tişörtünü çıkarıp atabilir mesela. Çünkü bunu neden yapmaması gerektiğini o ilk sosyal yapıda öğrenemedi. Çocuk öğrenmediğini hayatında uygulamaya geçiremez.

Mahrem bölgelerin nereler olduğu kültürden kültüre, geleneklere, inanca ve yaşantıya göre değişiklik göstermektedir. Mahremiyet bilinci kazandırmada dikkat edilmesi gerekenlerden bahsetmek gerekirse; öncelikle çocuğa mahrem bölgeleri tanıtılmalı ve bu bölgeleri koruması öğretilmelidir.

-Çocuğa mahrem bölgelerinin kendisine özel olduğu, kimsenin özel bölgelerine dokunamayacağı, dokunmak isteyen olursa tepki göstermesi ve ailesine anlatması gerektiği, ayrıca kendisi izin vermeden kimsenin onu öpmesine izin vermemesi gerektiği öğretilmelidir. Bu bilincin oluşmaması ileride büyük problemlerin kapısını aralayabilir.

-Küçüktür anlamaz, bir şey olmaz yaklaşımı büyük bir yanılgıdır. Aksine çok şey olur. Bu tuzağa düşmemek gerekir. Çocuğun doğduğu ilk gün itibariyle onun mahremiyetine önce ebeveynleri saygı duymalıdır. Bir başkasının yanında giydirilmemeli, bezlememeli, altı değiştirilirken çok zaman geçirilmemelidir.

-Çocuğun gelişimi ve karakteri yaşa bağlı olarak değişim göstermektedir. Bu nedenle her ebeveyn çocuğunun gelişim özelliklerine ve karakterine göre öz bakım becerileri çocuğa kazandırılmalıdır.

-Tuvalet eğitimi esnasında çocuğun kullandığı lazımlık ortalık yerde bulunmamalıdır.

-Tuvalet eğitimiyle başlayan süreçte çocuğa; ihtiyaçlarını giderdikten sonra temizliğini nasıl yapacağı öğretilmeli, banyosunu yapabileceği konusunda cesaretlendirilmeli, yardım etmek için girilmesi gerektiği zamanlarda çocuğun iç çamaşırları üzerinde olmalı ve mahremiyetin önemi hissettirilmelidir.

-Anne baba çocuğa öğretmeye çalıştıklarını kendi yaşamlarında uygulamalıdır. Çocuk duyduklarıyla değil; gördükleriyle daha kolay öğrenir. Çocuk sürekli gözlemler, her davranışı fotoğraf makinesi gibi çekip kaydeder. Bu yüzden ebeveynin davranışlarına, tavır ve tutumlarına çok dikkat etmeleri gerekir. Mesela çocuğun mahrem bölgelerini kapatarak evde gezmesini öğretmeye çalışırken anne baba da evde mahrem bölgelerini kapatarak gezmelidir. Çocuğa tuvalet kapısının kapalı tutulması gerektiği öğretilmeye çalışılırken ebeveynde tuvalet kapısını kapalı tutmalıdır.

-Çocuğa HAYIR deme becerisi kazandırılmalı, oyuncak-kıyafet ve aksesuar seçimi yaşına ve cinsiyetine uygun olmalı, çocuğun ekran başında sınırsız ve kontrolsüz zaman geçirmesine müsaade edilmemeli, çocuk için uygun olmayan sevgi sözcükleri ile çocuğa hitap edilmemeli, yanına gitmek dahi istemediği kişiye ebeveyni tarafından kendisini sevdirmesine zorlayan “git bakayım sevecek seni” vb. yaklaşımlardan uzak durulmaldır, evin adresi öğretilmeli ve aile fertlerinin numaraları ezberletilmelidir.

Ebeveynin mahremiyet eğitimi ya da bilincini kazandırmada çocuğu sürece dâhil etmesi gerekir. Örnek vermek gerekirse; ailece televizyonda bir dizi/film izliyorken uygunsuz bir sahne ile karşı karşıya kalındığını düşünelim. O anda ebeveynin aniden kanalı değiştirmesi çocukta merak uyandıracaktır. Her birimizin elinin altında ekran ve internet olduğunu unutmayalım. İstediğimiz herhangi bir konu özelinde neredeyse tüm ayrıntılara yazılı ve görsel şekilde ulaşabiliyoruz. Merakı uyanan çocuk bir de okuma yazma biliyorsa kapattığımız kanaldaki yayınla alakalı merakını gidermek için odasına gidecek ve kapatılan sahneyi belki daha fazlasını izleyecektir.

Kanalı kapatmak yerine, o sahneye çocukla birlikteyken denk gelindiyse; anne ya da baba o sahnenin, o sahnede yaşanan durumun hoş olmadığıyla alakalı tepkisini belli etmeli ama bunu direkt çocuğa söylememeli, bunun yanlış olduğuyla alakalı yorumunu genele anlatır gibi anlatmalıdır. O sahnede yaşananların yanlış olduğu, mahremiyete uygun olmadığı dile getirilmeli sonra kanal değiştirilmelidir.

Bir anda kanal kapatıldığında çocukta merak uyanır ve çocuk merakını yalnız kaldığı anda güvensiz ortamda gidermeye çalışır. Çocuğu geliştiren elbet merak duygusudur. Dikkat edilmesi gereken geliştirici olan bu duygunun çocuğu yanlışa sevk etmesine izin vermemektir. Çocuk anne babadan öğrenmediği doğruyu dışarıda yanlış kaynaklardan öğrenecektir.

Ebeveyn çocuğu ekranın sınırsızlığından korumalı ve çocuğa kontrollü ekran kullanımı ile rol model olmalıdır. Elimdeki telefonlar bize dünyaları sunarken, çocuklarımızı bizden uzaklaştırmamalıdır. Bu nedenle gerek kendimize gerekse çocuklarımıza karşı sorumluluklarımızı hatırlamalı, ekranlara gömdüğümüz başımızı kaldırmalıyız.

By Usta

<<- Kızlar Baklavalı erkekleri sever diye duyduktan sonra elinde baklava tepsisiyle gezen