Neden bazılarımız olumlu özellikler , olumlu düşünceler içindeyken, bazılarımız olumsuz düşünceler olumsuz davranışlar içinde? Neden bazılarımız bardağın hep dolu tarafını görürken bazılarımız boş tarafını görür? Neden bazılarımız kazançlarımıza, yetilerimize odaklanıp mutlu olurken, bazılarımız eksikliklerimize ve kayıplarımıza odaklanır ve bu eksen etrafına yaşar?
Bu yapının temeli, 0-3 yaş aralığında atılıyor. 3-6 yaş aralığında da olgunlaşıyor. Bir kişinin sahip olduğu olumsuz kişilik özellikleri, 6 yaş sonrası maruz kaldığı travmatik yaşantılar ile oluşmuşsa, bu yumurtanın üzerine bulaşmış kirin yıkanıp temizlenmezi kadar kolay değişir kişinin hayatında (yumurta metaforu daha kolay anlaşılması için kullanılmıştır).
3-6 yaş arasındaki travmatik yaşantılar ile kimlik de oluşan patolojik yapılanmalar, yumurtanın iç zarına ulaşarak müdahale etmek gibi zorlukla değiştirilebilir ki bu uzun süreçli psikoterapi çalışmaları ile sağlanabilmektedir.
0-3 yaş aralığında maruz kalınan travmatik yaşantılar ise, yumurtanın sarısındaki bozukluklardır ki dışarıdan müdahale ile değiştirilmenin çok daha zor olduğu patolojilerdir. Üzerinde uzun yıllar psikoterapi çalışmaları ile ancak kısmen değiştirilebilen kişilik bozuklukları bu yaş aralığındaki travmatik yaşantılar ile oluşur. Bunlar ;Narsisistik Kişilik bozukluğu, Borderline Kişilik Bozukluğu ve Şizoid Kişilik Bozukluğu olarak üç ana kümede toplanır.
Bu nedenledir ki; çocuk bakımında özellikle ilk 3 yaş, sonrasında 3-6 yaş arası bakım şekli ve bakım verenin özellikleri çok önemlidir.
Kişiliğimiz ‘’Libidinal yapı’’ ve ‘’Agresif yapı’’ olmak üzere iki ana eksen etrafında gelişiyor. Kendiliğimizin, libidinal kutbu ve agresif kutbunda biriktirdiğimiz, 0-6 yaş arası deneyimler, kimliğimizin, baskın özelliklerini belirliyor ve yaşantımızdaki davranışları yönlendiriyor.
Libidinal =Pozitif =Olumlu=İyi Agresif=Negatif =Olumsuz=Kötü
Sosyal ilişkilerimizde buna olumlu, olumsuz kişilik, ya da optimist , pesimist yapı diyoruz. Metafizik buna negatif ve pozitif özelliklerin kişinin zihninde aynı anda olması ‘’dualite’’ diyor. Psikoloji bilimi de bu iki kutbun varlığını, insanın kimliğinin ‘’libidinal ‘’ ve ‘’agresif unit’’ i olarak adlandırıyor. İslam felsefesinde ‘’Şehvet ve Gazap’’ olarak adlandırılırken yunan felsefesinde ‘’Eros ,Tanatos’’, uzak doğu felsefesinde ‘’Yin, Yan’’ olarak tanımlanıyor.
Sağlıklı bir yapının oluşturulmasında zorunlu olan, kimlikte ayrı ayrı duran, savunma mekanizması olarak kullanılan ‘’bölme ‘’ ile birbirinden ayrılmış bu iki kutbu tek bir bütüne dönüştürmektir. Psikoterapilerdeki amaç da budur.
0-3 yaş aralığında ‘’bölme’’ ana savunma mekanizması olarak her insan yavrusu tarafından kullanılır. 3 yaşına kadar bölmenin varlığı bölmenin etkisi altında yaşamak normaldir. Sağlıklı bir aile ortamında büyüyen çocuk da, 3 yaş sonrası bölme ortadan kalkar ve pozitif negatif kutup entegre olur. Bu sağlıklı bir kimliğin oluşumu için gereklidir.
Entegrasyonunu tamamlayamamış , bölmeyi hala aktif savunma mekanizması olarak kullanan kişi, kimliğinde var olan bu iki kutup nedeni ile , bir olumlu ,bir olumsuz duyguların etkisi altında davranarak yaşantısına devam eder. Narsisistik, Borderline ve Şizoid kişilik bozukluklarında ‘’bölme’’ hala aktif savunma mekanizması olarak kullanılmaktadır.
Oysa ki olumlu, olumsuz tüm özelliklerimizin farkında olarak ve kabullenerek, daha az inişli çıkışlı duygu durumu ile daha dingin ve sağlıklı bir yaşam içinde olmaya ihtiyacımız var .
Psikoloji bilimi buna ‘’bölme’’ nin ortadan kalkması diyor. Metafizik bunu ‘’dualite’’nin bittiği nokta olarak adlandırıyor.
Sağlıklı bir ruh için, sağlıklı bir beden için, sağlıklı ilişkiler için (sevgili, eş kardeş, arkadaş, çocuk…vd) bölmenin ortadan kalkması gerekiyor. Pozitif ve negatif kişilik özelliklerimizin farkında olarak, her ikisinin de kimliğimiz içinde yer aldığını bilerek ve kabullenerek , bunun da ötesinde kendimizi bir bütün olarak hissederek yaşamamız gerekiyor.
İyi ve kötü yönlerimizle kendimizi bir bütün olarak görüp, kabullenmemiz gerekiyor ki karşımızdaki kişiyi de bir bütün olarak görüp kabullenebilelim ve sevebilelim. O zaman ancak diyebiliyoruz ki ‘’….nın şu özellikleri kötü ama çok da iyi özellikleri var’’ ama bölme ortadan kalkmadığında o zaman diyoruz ki ‘’…. bana bunu yaptı o kötü bir insan, nefret ediyorum bir daha da yüzünü görmek istemiyorum, bitti benim için’’. Atalarımızın ‘’pire için yorgan yakmak’’ sözü tam bunu anlatıyor.
Bölmenin etkisinde olan insanın grisi yoktur. Hayat ya siyah ya beyazdır, ya çok sever ya da nefret eder. Bir saat önce ‘’seni çok seviyorum hayatımda iyi ki varsın’’ derken bir saat sonra kızdığında ‘’Allah’ın belası pislik nerden hayatıma girdin’’ der. Hatta şarkılar yazılmıştır bölmenin etkisi ile ‘’ sevdim mi tam severim sildim mi bir kalemde silerim’’,’’ ya benimsin ya kara toprağın’’, gibi iki zıt ucu tanımlayan.
Bölmenin ortadan kalkması için de, bölmenin neden var olduğunu önce bilmemiz gerekiyor. Bölme neden var? Bölme ne demek? Bölmenin varlığı bizi neye karşı koruyor? ve Bölme nasıl ortadan kalkıyor?
Sadece bilgi ve öğrenilenleri içselleştirme yolu ile, 3’ lü yaşlar da entegre edilememiş ruhsal yapıların değiştirilebilir olduğunun bilinmesi gerekiyor.
Çoğumuzun ihtiyacı olan bilgileri, daha büyük gruplar ile paylaşıp, farkındalığı artırmak amacı ile kurumumuz çatısı altında düzenli atölye çalışmaları düzenlemekteyiz.
HÜCUM TERAPİSİ ile başlayan, düzenli ve uzun süreçli çalışmalar içeren bireysel terapiler ile ise ruhsal yapının derinliğine incelenmesini sağlıyoruz. Bu sayede farkındalık artırıyor, daha huzurlu ve sağlıklı bir hayat için değişim başlamış oluyor.
Hepimizin sevgi ve umut ile, daha çok bilgi arayışı içinde olabilmemiz dileğindeyim. Sevgilerimle …