Per. Nis 25th, 2024

Kurucusu oldukları Monapetra Jewelry’nin New York Metropolitan Sanat Müzesi, The Heirloom project için seçildiğini duyunca ” Tarihten ve sanattan ilham alarak kadınları güçlü hissedirecek ve en önemlisi hikayesi olan tasarımlar üretiyoruz” diyen Begüm Özbaş Kısakürek ve İris Süloş Özbağ ile görüştük.

Bir marka kurduğunuzda hedef ve hayalleriniz çekingen veya çok büyük veya iddialı değilse, bu büyük ihtimalle bir şeyler yanlış demek. Çıta hep yüksek olmalı, sizce de öyle değil mi? Şimdi detaylarını okuyacağınız The Heirloom projesi en özet haliyle dünya çapında el işçiliğine önem veren zanaatkarlarla, markalarla birlikte çalışıyor. Bu röportajda okuyacaklarınız bunun teyidi.


New York Metropolitan Sanat Müzesi’nin, The Heirloom Project için Monapetra’yı seçmesi nasıl oldu? Tüm detayları bilmek istiyoruz, öncesi sonrası…

Begüm: Metropolitan Sanat Müzesi işbirliğimizin başlamasının altında çok güzel bir dostluk ve koçluk hikayesi yatıyor. En başından beri markamıza çok büyük destek veren ve her konuda bize yol gösteren Mehry Mu markasının sahibi ve tasarımcısı Güneş Mutlu’nun, bu proje için bizi önermesi ve gönüllü olarak markamızın elçiliğini üstlenmesi ile oldu. Kendi markasını yaratan ve çok başarılı olan bir kadın girişimcinin arkadan gelen yeni genç girişimcilere bu şekilde destek olması ve bizi de kendi yolunda yukarı taşıması herkese örnek olmalı, ona minnettarız ve buradan da tekrar çok teşekkür ediyoruz.

İris: Sevgili Güneş’in Heirloom Project’in başında yer alan dünyaca ünlü tasarımcı Madeline Weinrib’e bizi önermesi dönüm noktamız oldu diyebiliriz. Proje, dünya çapında el işçiliğine önem veren zanaatkarlarla, markalarla çalışıyor. Madeline’e koleksiyonlarımızda kullandığımız antik Roma desenli “intaglio” tasarımlarımızı sunduk ve görüşmemizin ardından projenin merkezinde yer alan gelincik temasını bu tasarımlarımız ile buluşturduk. Ortaya çok heyecanlandığımız bir koleksiyon çıktı. Şimdi herkes küpelerimizi konuşu- yor, heyecanlı ve gururluyuz.

Bunun sizin için manası tam olarak nedir? Heirloom için tasarlamak yeni bir koleksiyon veya parçalar için yeni fikirler de getirdi mi beraberinde?

B.: Bu projede olmak bizim için gerçekten çok büyük bir adım. Çok gurur verici olması bir yana daha çok başarmak ve üretmek için motive eden ve aslında her şey yeni başlıyor dedirten bir gerçeklik oluşturdu. Kesinlikle yeni tasarımlar, markamız ile ilgili yeni fikirler için büyük birilham kaynağı oldu. Her gün bu fikirlerimizi geliştirmek üzerine beyin fırtınaları yapıyoruz.

İ.: Biz her zaman üreten, fark yaratmayı seven bir markayız. Kendi koleksiyonlarımızı sürekli güncelliyor, yeni koleksiyonlar için de sürekli çalışıyoruz. Heirloom Project bizim için gerçekten büyük bir adım oldu. Bu ara fikir aşamasında olduğumuz birtakım projeler var ve Heirloom Project bunların ilham kaynağı oldu diyebiliriz.

Monapetra’nın kendi hikayesine dönelim. Her şey nasıl başlamıştı?

B.: Sanata ve tasarıma yatkınlığım çocukluğumda başladı diyebiliriz. Babamın mimar ve antika koleksiyoneri oluşu, annemin sanata olan yeteneği ve gözü, tüm çocukluğum boyunca tablo ve sanat eserleri arasında büyümem, geçmişten bugüne gelen farklı bir bakış açısı oluşturdu. İris’in de anne ve babasının mimar oluşu ve onun da sanatla iç içe büyümesi, doğuştan gelen müthiş bir sanat gözü ve yeteneğinin olması bizi üniversitede Görsel İletişim ve Tasarım okuduğumuz bölümde buluşturdu. Birlikte hayallerimizi birleştirdik ve Monapetra’yı yarattık. Sanatı, kökle- rimizi, bugünkü Begüm ve İris’i birleştirdik. Birbirimizden aldığımız güçle benzersiz tasarımlara imza attık.

İ.: Begüm’ün de bahsettiği gibi bizim sanata ve tasarıma olan tutkumuz çocukluk yıllarına dayanıyor. Birlikte lise yıllarında başlayan arkadaşlığımız üniversitede de aynı bölüme adım atarak ve güçlenerek devam etti. Üniversite yıllarında keyifli tasarım projeleri yaptık ve birlikte üretmenin bize ne kadar heyecan verdiğini gördük. Daha sonra kariyerimizi geliştirmek adına ikimiz de farklı perakende markalarında çalıştık. Sonra tekrar bir araya gelerek dostluğumuzun, eğitimimizin ve deneyimimizin verdiği güçle hayallerimizi gerçekleştirelim dedik ve 2018 yılında Monapetra’yı kurduk.

Neden özellikle takı/mücevher? Sizler için farklı bir anlamı, bir öyküsü var mı?

B.: Benim için takı/mücevher her zaman stilimin olmazsa olmazı olmuştur. Bence görünümün en temel tamamlayıcısı mücevherlerdir. Ne kadar sade bir stiliniz olursa olsun bir iki parça takı sizi parlatır, farkınızı ortaya koyar. Mücevherler ve takıların nesilden nesile geçebiliyor olması, duygu, maneviyat taşıması, yaşattığı his ve verdiği güç farklıdır. Bazen bir totem, bazen bir destek bazen de güven hissi yaratır. Benim için mücevherler anlam yüklenebilen değerlerdir. Monapetra’da gerek materyali ve tasarımı, gerekse her bir tasarımın kendi hikayesi ile size o anlamı yükleyerek gelir.

İ.: Günümüzde moda ve birçok alanda fabrikalaşma ve seri üretim var. Dolayısıyla farklılaşma neredeyse yok gibi. Biz tarihten ve sanattan ilham alarak kadınları güçlü hissettirecek, benzersiz kılacak, kendine güvenmelerini sağlayacak, nesilden nesile aktarabilecekleri ve en önemlisi hikayesi olan tasarımlar üretiyoruz. Bence mücevher tüm bu özelliklerin dışavurumu. Vermek istediğimiz hisleri ve mesajları; bazen bir küpede, bazen bir kolyede, bazen bir yüzükte veya bileklikte kısacası dokunduğumuz her tasarımda verebiliyoruz ve bu bizi motive ediyor. Özellikle sonraki kuşaklara geçebiliyor olması ve anlattığımız hikayelerin yıllarca mutlulukla ve özenle taşınıyor olması aslında neden mücevher sorusunun cevabıdır.

THE MET dükkanında BİR KÜPE OLSAK… New York’taki The Metropolitan Museum of Art, The Heirloom Project çin özel koleksiyon tasarlayan Begüm ve İris “Ortaya çok heyecanlandığımız bir koleksiyon çıktı. Şimdi herkes küpelerimizi konuşuyor, heyecanlı ve gururluyuz” diyor.

Son iki yıl, pandemi hem çalışma tarzınızı hem markanızı nasıl etkiledi? Herhangi bir değişiklik oldu mu?

B.: Tüm dünyada pandemi süreci bütün sektörleri etkilediği gibi bizi de etkiledi. Ancak biz sürekli tasarım, fikir ve yenilik arayışında olduğumuz için bu süreci bu konulara yoğunlaşarak geçirdik. Konuştuk, tartıştık, çizdik… Her şey durulmaya başlayınca ürettik. Bizim için bir ara ve kendini dinleme süreci oldu. Monapetra için bu süreç yaratıcı geçti diyebiliriz.

İ.: Tabii ki etkilendik ama biz bu dönemi fırsata dönüştürdük. Evde uzun süre kalsak bile onun da farklı bakış açıları getirebildiğini gördük. Hatta bu süreçte çok yaratıcı fikirleri, güçlü birer tasarıma dönüştürdük. Tıpkı eski günlerdeki gibi müşterilerimizle yüz yüze sohbet ettiğimiz günleri hayal ederek, onların sabırsızlıkla takmak isteyeceği tasarımları üretmeye odaklandık. Bizim için pandemi bu anlamda verimli geçti.

Malzeme seçimleriniz nasıl oluyor? Ve gündemin merkezinde olan farkındalık, sür- dürülebilirlik Monapetra’ya, yani sizlere nasıl yansıdı?

B.: Malzeme seçimimiz baştan beri değişmeyen ince çizgimiz; altın. 14 ayar altın üzeri 22 ayar altın kaplama kullanıyoruz. Tekrar 22 ayar ile kaplama nedenimiz ise tasarımlarımızın daha sarı durması, böylece koruduğumuz o antik hissi yansıtabiliyoruz. Sürdürülebilirlik ve farkındalık tasarımlarımızda, en önem verdiğimiz nokta. Ham koleksiyonu buradan
doğdu, ham altın hissi veren, topraktan yeni çıkmış gibi, işlenmemiş tasarımlar yaratma hikayesin- den doğdu.

İ.: Begüm’ün de bahsettiği gibi vazgeçilmezimiz altın. Antik mücevher hissiyatını en iyi altın veriyor o yüzden tasarımlarımızda korumaya özen gösteriyoruz. Bunun yanı sıra kullandığımız diğer malzemelere de çok önem veriyoruz. Mesela değerli taşlarımızı aldığımız yer en başından beri birlikte çalıştığımız, kalitesinden ödün vermeyen bir yer. Ayrıca güvendiğimiz ustalarımız var. Sadece malzeme değil, temiz işçilik de bizim için çok önemli çünkü el işçiliği ile üreten bir markayız. Kaliteli malzemeden yapılan mücevherlerimiz nesilden nesile geçebilecek güçte.

Malzeme olarak tercihleri altın ve değerli taşlar. Monapetra tasarımlarının verdiği antik his ise 22 ayar altın kaplamayla ilgili. Markanın bir diğer gücü, uzun zamandır de birlikte çalıştıkları işinde tecrübeli ve titiz ustalar.

Stilinizde takı, mücevher ve aksesuarın yeri nedir, o gün ne giyeceğinize karar verirken nasıl etki ediyor?
B.: Çoğu zaman o gün giymek istediğim mücevhere göre kıyafetimi belirliyorum. Bence mücevher bir stilin en önemli parçası. Beyaz tişört ve jean giyseniz bile üzerine taktığınız bir kolye ile bulunduğunuz noktanın en şık kadını olabilirsiniz!

İ.: Mücevhersiz bir stil düşünemiyorum! Zaten beni tanıyanlar bilir, birçok mücevheri bir arada kullanırım. Hepsinin bana farklı bir enerji ve güç kattığına inanıyorum. Açıkçası tüm tasarımlarımızı çok seviyorum ve bazen ayırt edemiyorum ve tabii ki mücevherleri belirledikten sonra kıyafetim şekilleniyor. Ama kombinlerimin vazgeçilmez ikilisi anneannemin eski yüzüğü ve ilk tasarladığım mozaik yüzük. Onlar olmadan bir stil oluşturamam.

Monapetra olarak The Met Store’a giriş yaptığına göre, hayallerde sınır yok mu demek? Marka ile ilgili bundan böyle en büyük hayallerinizden biri nedir?

B.: The Met Store işbirliğimiz ile çok büyük bir hayalimiz gerçek oldu. Şimdi bunu ilk büyük adım olarak görüp sonsuz hayal kurmaya devam ediyoruz. Yakın zamanda Monapetra’yı dünyada da birçok noktada göre- bilmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

İ.: Bizim için büyük bir hayal olan The Met Store’a adım attığımız için çok mutluyuz. Ama biz hayallerle büyüyen, hayallerden güç alıp yaratan bir markayız. Dolayısıyla hayallerimiz hep devam edecek. Yakın gelecekte kadınlara destek olma konusunda farkındalık yaratan ve el sanatlarına destek veren projelerde olmayı hayal ediyoruz ve bunlarla ilgili de çalışmalara başladık.

Monapetrarın radarında? Bununla ilgili bir gözleminiz var mı?

B.: Monapetra sanata, tarihe ve kültüre değer veren kadınların radarında. Hatta sadece kadınların değil erkeklerin de aynı şekilde radarındayız. Müşterilerimizin ortak noktası stil sahibi olmaları ve sanata, kültüre, hikayesi olan tasarımlara önem vermesi…

İ.: Begüm’e katılıyorum. Koleksiyonlarımızla kadınlar kadar erkekler de ilgileniyor. Monapetra; tarihi, sanatı, kültürü, antik dönemleri, çağdaş sanatı seven, benzersiz olmayı dileyen herkesin radarında.



Yazı: Suzan Yurdacan

ELLE Türkiye Mart 2022 sayısından alınmıştır.

By Usta

<<- Kızlar Baklavalı erkekleri sever diye duyduktan sonra elinde baklava tepsisiyle gezen