Memur-Sen İzmir Vilayet Temsilcisi ve Eğitim-Bir-Sen İzmir 1 Nolu Şube Lideri Ali Kaya, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü münasebetiyle yazılı bir ileti yayımladı. Bildirisinde dünyanın gözü önünde sistemli yapılan insan hakları ihlalleri olduğunu ve ikili standartlı tavırların zulme üniversal bir boyut kazandırdığını vurgulayan Lider Kaya, BM’nin ise önleyici bir gayret içinde olmadığını belirtti.
Ali Kaya bildirisinde şu sözlere yer verdi:
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda İnsan Hakları Üniversal Beyannamesi’nin kabul ve ilan edilmesinin üzerinden 73 yıl geçmesine karşın, ne acıdır ki, birçok kurum ve devletin, hak gaspları ve ihlal sicilleri kabarmakta, ikili standartlı tavırlar, haksızlık ve zulme kozmik boyut kazandırmaktadır. BM’nin, ihlal ve tecavüzleri neredeyse önleyici hiçbir uğraş içine girmemesi, insan haklarının değil, insan haksızlıklarının üniversal boyut kazanmasına yol açmaktadır.
İnsan, doğuştan getirdiği ve insan olmakla elde ettiği haklarla erdemli yaratılmıştır. Hiçbir ayrıma tabi tutulmaksızın her insan bu haklara sahiptir, sahip olmalıdır. Hak ve özgürlüklerin devredilmez, vazgeçilmez oluşu, insanın ontolojik kıymet, onur ve onuruna, ferdî prestij ve haysiyetine hürmetin gereğidir. İnsanı devlet baskısına karşı müdafaayı amaçlayan hak anlayışı, daha çok özgürlük, demokrasi ve hukukun üstünlüğü kavramlarıyla birlikte düşünülür. Özgürlüklerin olmadığı yerde hakların, hakların olmadığı yerde özgürlüklerin manası kalmaz. Nereden bakılırsa bakılsın, hukuk, adalet, demokrasi kavramlarıyla temaslı olan insan hakları, medeniyetin temel taşı ve desteğidir. İnsan haklarını gerçek bir kıymete dönüştürememiş yapılanmalar medeniyet ortaya koyamazlar. Beşere bedel vermeyen, insanı merkeze almayan hiçbir yapı ayakta kalamaz, kalmamıştır. Bu yapılar, kolektif kahır ve ızdıraptan, yaygın zorbalık ve zulümden öteki bir şey üretemez, üretememiştir.
Buna karşılık tarihin çabucak hiçbir periyodunda haklar, yaygın ve ikili standartsız hayata geçirilmemiştir. Emperyalist sömürgeci devletlerde insan haklarının herkes için düşünülemeyeceği, fakat bir kısım seçkin beşerler için kelam konusu olacağı ayrımcılığı, siyasal irade nezdinde hâlâ kabul görebilmektedir. Yetmezmiş üzere çağdaş devirlerde bu en saf, en pak insan bedel ve hislerinin, en aşağılık egemenlik kurgu, kumpas ve komplolarına araç edilmesi, insanlık ve uygarlık ismine acıklı trajedilere yol açmıştır. İnsanlığın tarihinde olmadığı kadar hak ihlallerine maruz kaldığı günümüzde de maalesef medeniyetten barbarlığa hakikat vahim bir dönüşüm yaşanmaktadır.
Dünyanın gözü önünde sistemli yapılan insan hakkı ihlalleri ile hiçbir vicdanın kabul edemeyeceği vahşetler sergilenmektedir. Sömürgecilikle azgınlaşan, çağdaş kademeyle daha da ağırlaşan kapitalist emperyalizmle hak ihlalleri dayanılmaz boyutlar kazanmıştır. Lisan, din ve ırk ayrımcılığına dayalı kitlesel katliam ve soykırımlar, siyasi, ideolojik enstrümana dönüşmüştür.
Bir periyot ‘insan hakları’ aldatmacasıyla yürütülen siyasi askeri ataklar oyun kuranların hedeflerini gerçekleştirmelerinden sonra prestij edilmez olmuştur. İnsanlara hak vadederek onları siyasetlerine alet edenler, içine çektikleri tuzaklarda insanlığı en büyük hak kayıplarına maruz bırakmışlardır. Bu azgın güruha nazaran belirli ideoloji ve ömür biçimlerine nazaran tarifi yapılmış sonlu sayıda bir insan güruhu dışında kalanlar, insan bile telakki edilmemektedir. Onlara nazaran gelişmesini tamamlayamamış bu kitlelere, insan olmadıkları, olamadıkları gerekçesiyle yaşama hakkı bile gereksiz görülmüştür, görülmektedir. İşgal edilen vatanlarında tutsak edilen yahut yok oluşa gerçek sürgüne gönderilen bu insanların katliama, soykırıma uğratılmaları, yalnızca istatistikleri değiştiren sayı pahası dışında bir mana taşımaz olmuştur. Öte yandan, kapitalizmin emeği devre dışı bırakan yeni robotik üretim sistemi, gelir dağılımında hiçbir matematiğin denklemini kuramayacağı oranlarda artan eşitsizlik, tarifsiz mahrumiyet, müthiş mağduriyetler, sömürü nizamının tüm vahşetiyle sürmesi haksızlıkları olağanlaştırarak yaşama biçimine dönüştürmüştür.
İnsan hakları palavrası üzerinden kurulan gerçek istismarla dünyayı işgal, insanları perişan edenler, tekrar kendilerinin sebep oldukları terör, şiddet ve savaşlardan uzaklaşıp hayata tutunmak, hayatta kalmak için çıktıkları umut seyahatinde göçmenleri denizlerde vefata itenler, insanlıktan nasibini almamış kelamda uygarlıklarının barbarlığını bir defa daha ortaya koymuştur.
Eğitim-Bir-Sen olarak, insanın onurunu koruyan, umudunu canlı tutan, temel insan haklarını herkes için mümkün kılan bir dünya tertibinin hepimiz için en büyük gereksinim olduğuna inanıyoruz. 30 yıllık hak ve özgürlük çabamızda her vakit haksızlığa karşı durduk, kim olduğuna bakmadan mazlumun yanında olduk, olmaya da devam edeceğiz.
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı