Paz. May 5th, 2024

İnsanlar genellikle içsel problemlerinin, gelecek kaygılarının, zor çalışma saatlerinin, ölüm korkularının veya bireysel çatışmalarının psikolojik etkisi altında kalmıştırlar. Hızla değişen teknoloji, iş hayatının stresli olması, amirler/müdürler/yöneticilerle olan sorunlar, uzun süren çalışma saatleri ve bunların aile hayatına getirdiği ilave ağırlık gibi duygusal gerginliklerle karşılaşan bireylerin, psikolojik ve biyolojik dengeleri bozulabilmektedir. Stres sonucunda bireylerde oluşan, kaygı(anksiyete), depresyon, uyku sorunları ve psikolojik yorgunluk, tükenmişlik psikolojik sonuçlardan en belirgin görülenlerdir.

Kaygı ve Stres

Kaygı, kişinin daha gerçekleşmeyen bir tehlikeye yönelik yaşadığı korku durumudur. Kalp atışının yükselmesi, sıkıntı, titreme, terleme ve umutsuzluk gibi duyguları kapsamaktadır. Bu durum aşırı yaşandığı zaman nevroza dönüşebilmekte, böylece dikkat dağınıklığı, karar vermede zorluk, aşırı terleme gibi semptomlar oluşmaktadır. Kaygı, algılanan bir tehlike durumunda vücudu harekete geçirmeye hazır eden merkezi sinir sistemi ( MSS) reaksiyondur. Kaygı bozukluklarında bu alarm olması gerekenden daha çok çalışmaktadır. Kaygı bozukluğu kişinin hayatını değiştirip, iş yapmasına engel olacak kadar yoğun ve şiddetli olabilmektedir. Aslında bu kaygı bozukluğuna dönüştüğü zaman artık bireyin günlük yaşamını etkisi altına alarak zorlaştırmaya başlamaktadır.

Stresli iş şartları, kaygının oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Fakat devamlı olarak gergin ortamda olmak, kişilik özellikleri ile bütünleşince kaygı kronik bir hâl almaktadır. Bu da devamlı bir kaygıya yol açmaktadır. Durumluk kaygı ise geçici bir duruma bağlı ortaya çıkmaktadır. Bireyler yaşadıkları yoğun kaygıdan kurtulmak için sigaraya, madde ve alkole veya diğer kaçış yöntemlerine baş vurabilirler.

Depresyon ve Stres

Depresyon, stresli durum veya olaylar karşısında bireyin sıkıntısını, mutsuzluğunu ve tedirginliğini ifade etmektedir.

Depresyon, uyku problemleri, dikkati vermede güçlük, cinsel sorunlar, karar verememe, iştahta azalma ve içine kapanma gibi semptomlar gösterebilir. Kaygı ve depresyon bir biri ile ilişkilidir. Yani biri bir diğerini ortaya çıkartabilir. Depresyona neden olan faktörler doğal olarak her bireyde üzüntü yaratabilmektedir. Ama bazı insanlar depresyona neden olan olaylar karşısında kendilerini sınırlandırmada başarılı olurken bazı insanlar ise olayların etkisi altında kalırlar, böylece kendilerini bu durumdan kurtarmayı başaramazlar ve uzun dönemli çökkünlük yaşarlar. Bunların neticesinde özkıyım veya klinik tedavi gerektiren durumlar ortaya çıkabilmektedir. Hafif depresyon yaşayan birey genellikle yalnız kalarak geçmişini ve ileriki hayatı için ümitsizliğini düşünmek isterken akut depresyon yaşan kişilerde ise psikolojik ve bedensel aktiviteler azalır, suçluluk ve değersizlik hisleri artar ve intihar riski yükselir.

Uykusuzluk, Psikolojik Yorgunluk ve Stres

Uyku bozuklukları ve dinlenmeye rağmen devam eden yorgunluk stresin ana semptomları arasındadır. Günümüzde bir çok insanın şikayet ettiği problemler başında uykusuzluk yer almaktadır. Yüksek düzeyde gerginlik, öfke, sinirlilik, kaygı, çözülemeyen problemler kişilerde uykusuzluk yaşamalarına neden olabilmektedir.

Psikolojik yorgunluk, yoğun stres ve yoğun çalışma sonunda meydana çıkmaktadır. Böyle bir yorgunluk sinir merkezini etkiler ve bu da zihinsel yorgunluğa yol açar. Bu durum da uykusuzluk olarak karşımıza çıkar. Nevrotik durumların temelini saldırganlık ve uyku bozuklukları yorgunlukları oluşturmaktadır. Psikolojik yorgunluğu etkileyen en önemli faktörlerden biride bireylerin iş yaşamlarında maruz kaldıkları gerginliklerdir. İş ortamındaki yöneticilerle çatışma, baskı, engellenmeler, personel arasındaki eşitsizlik, ekonomik sorunlar psikolojik yorgunluk üzerinde önemli rol oynar. Kısaca özellikle mesleki stresler psikolojik yorgunluğu direkt olarak etkilediği görülmektedir.

Tükenmişlik ve Stres:

Stresin sonuçlarından biride tükenmişliktir. Tükenmişlik hem bireyler hem de çalıştıkları kurumlar için önemli rol oynar. Kişi çok baskı ve az tatmin olduğu durumlarda oluşan bitkinlik duygusudur. Bireyler hayat çekilmez hissini ara sıra yoğun şekilde yaşarlar. Bu his tükenme semptomu olarak tanımlanmaktadır. Bunun fiziksel belirtileri ise uykusuzluk, baş ve göğüs ağrısı ve genel sağlık durumu ile ilgili belli olmayan şikayetlerdir. Fakat davranış ve duygusal semptomlar daha önce görülür ve daha kolay tanımlanır. Şüphecilik, yalnızlık, ani öfke patlamaları, güvensizlik, umutsuzluk en çok dile getirilen şikayetlerdir.

Tükenmişlik, yoğun ve uzun süreli stres sonucu ortaya çıkmaktadır. birey kendini bunalmış hissettiğinde ve devamlı olarak isteklerinin karşılanmadığı durumlarda meydana çıkar. Stres ilerledikçe, ilk olarak birey motivasyon kaybetmeye başlar. Stresli bir yaşamın olması, bireyleri yoğun baskı altında bırakabilmektedir. Bireyler çaresiz, boş ve problemlerle başa çıkamadıklarını hissederler. Bu daha çok iş yaşamında görülmektedir. Bireylerin iş yaşamı dışında kendilerine ayırdıkları zaman sınırlıdır. İşteki güçlükler ve artmış emeklerin karşılığını alamama tükenmişliğin başlamasına yön verir. Bireylerin arzularının dinlenmemesi veya bastırılması, devamlı olarak yöneticisi tarafından azarlanması veya küçümsenmesi daha kolay tükenmişlik yaşamalarına neden olur. Bu noktada personelde işi gitmeme isteği, uzun çalışmanın verdiği bıkkınlık genel olarak bedensel ve psikolojik bir bitkinliğe yol açar. Bunun sonucunda kaçınılmaz olarak tükenmişlik yaşanır.

By Usta

<<- Kızlar Baklavalı erkekleri sever diye duyduktan sonra elinde baklava tepsisiyle gezen