Cum. May 3rd, 2024

Cult Form, kendine has formları, çarpıcı renkleri ve marka kimliği kazandırdığı kumaşlarıyla moda dünyasında öne çıkıyor. Çağdaş giysiler üretmek için geleneksel teknikleri kullanan Cult Form’u, kurucusu Merve Abedan ile konuştuk.

Cult Form’un kurucusu Merve Abedan kimdir? Markanın arkasındaki varoluştan bizlere bahsedebilir misiniz?
Merve Abedan, 1998’de İstanbul’da doğdu. Bilgi Üniversitesi’nden mezun olan Abedan, stajını mezun olmadan önce Voo Store Berlin’de yaptı. Aynı zamanda Nike Türkiye için bir çok kez styling projeleri üzerinde çalıştı. 2017’de beri Bilgi Üniversitesi moda bölümünde eğitimine başlamasıyla beraber kendi markası Cult Form’u kuran Abedan, markayı iki ilham aldığı şehir Berlin-İstanbul arasında yürütmeye devam ediyor.

Merve Abedan

“En büyük ilhamlarımdan olan dedem, özel çanta tasarım ve imalatı yapardı; annemin ise haute couture tasarımlar yaptığı bir modaevi vardı. Çocukluğumdan beri estetik ve tasarım ile her zaman yakından ilgilendim. El işçiliği ve antika, her zaman dikkatimi çeken konular olmuştur. Çünkü el işçiliğindeki kalite ve kendine has kimlik hiç bir üretim şeklinde yoktur. El işçiliğinin üst seviye bir lüks olduğunu hep düşünürüm.” diyor Abedan.

Cult Form ismi nereden geliyor?
Cult Form’da amacım, kalıplaşmış modern formları geleneksel el sanatlarıyla bir araya getirmek. Markamın ismi, bu ideolojiye dayalı bir düşünce stili ile ortaya çıkmıştır.

Cult Form markasının özgün tasarımlar ortaya koyma sürecinde ilham kaynaklarınız neler?
Gezdiğim yerler, gördüğüm farklı kültürler, okuduğum kitaplar, şiirler, filmler ve sanatın her farklı dalında karşılaştığım yeni deneyimler, Cult Form için her zaman yeni ilhamlar taşıyor. Karşıma çıkan objeler, kumaşlar, insanlar, tarihi dokular aslında hep Cult Form’un bir ilham kaynağı olarak devam ediyor.


Markanın beslendiği iki şehri nasıl tanımlıyorsunuz? Cult Form markasının DNA’sını bu iki şehrin oluşturduğunu düşünüyor musunuz?
Cult Form köklerini İstanbul’da tutmaya çalıştığım kadar, Berlin’de de kendi yolculuğunu devam etmesini sağlıyorum. Berlin’de bir çok farklı kültürün spesifik bir ahenk içinde birbiriyle yaşaması, bana hem İstanbul’da hem de Türkiye’de bir çok farklı kültürün nasıl var olduğunu hatırlatıyor. Bir nevi evden uzakta bir ev gibi… Cult Form’un Berlin gibi, zengin kültürlere ve tarihe sahip şehirlerde ve ülkelerde olması benim için büyük bir ilham kaynağı.

Markanızı beş kelimeyle tanımlamanız gerekse, bunlar hangileri olurdu?
Seksi, eğlenceli, beklenmedik, kapsayıcı, disiplinler arası…

Marka, yorgan esintili tasarımlarıyla herkesin ilgisini çekti. Bu ilhamın çıkış noktası ve ilerlemesi nasıl gerçekleşti?
Pandemi sürecinde yapmış olduğum arşivleri inceleme şansım oldu ve beni çok etkileyen bir yorgancıda çekmiş olduğum fotoğraflara denk geldim. Bu fotoğraflar yorgan koleksiyonum için ilham oldu.


Her koleksiyonunuzda farklı bir konseptten söz edebilmek mümkün mü yoksa markanın DNA’sını yansıtan detaylarla mı hayat buluyor?
Tabi ki her koleksiyonumuzda başka bir konsept ile yola çıkmaktayız fakat Cult Form’un DNA’sını oluşturan unique formlar ve dokuları her koleksiyonumuza dahil ediyoruz. Bu yüzden koleksiyonlarımızın isimleri Cult ile başlamaktadır.

Var oluşumuzda bize atanan cinsiyetleri markanın kimliğinde görmezden geliyorsunuz. Kimi sınırları aşabildiğimizi görmek heyecan verici. O halde, cinsiyet ayırt etmeksizin Cult Form tasarımları içerisinde kimi görmek isterdiniz?
Spesifik atanmış cinsiyet rolleri yerine, kendini tasarımlarımızın içinde görebilen herkes için var Cult Form. Belli atamalar yerine sanatla, modayla, edebiyat veya sinemayla kültürün her alanında var olmak için çaba sarf eden her birey için tasarlıyoruz. Cult Form tasarımlarımı benim için en büyük ilhamlardan olan Jean Paul Gaulter’in üzerinde görmek çok isterdim.

Esra Gülmen x Cult Form koleksiyonundan bahseder misiniz? Esra Gülmen ile bir araya gelme noktasında sizi en çok ne heyecanlandırdı?
Esra Gülmen ile birlikte iş birliği yapmamız çok yakın bir dostluk ile başladı. Onun benim işlerime hayranlığı ve aynı şekilde benim onun işlerine olan hayranlığım sayesinde ortaya güçlü bir koleksiyon çıkardık. Cult Form’un geleneksel tasarım anlayışı ve renkleri kullanışı, Esra’nın ikonik söylemleri ile birleşti. Bu koleksiyonda beni en çok heyecanlandıran, koleksiyonumuzun oluşum aşamasında hem İstanbul’da hem de Berlin’de üretim süreçlerimizi birlikte sürdürmek oldu.


Cult Form dendiğinde insanların aklında nasıl bir imaj canlanması size heyecanlandırıyor?
Spesifik kuralların ve sınırların içinde olmayan, eklektik ve kültürel çeşitlilik sağlayan bir imaj canlanması beni oldukça heyecanlandırıyor.

Cult Form el işçiliğinin sürdürülebilirliği konusunda nasıl bir anlayışı bulunuyor, bu konuda ne gibi adımlar atıldı? Bu konuda sizi zorlayan adımlar oldu mu?
Cult Form’u unique tasarımlarında kullandığımız alternatif bir saten olan peace-silk satin yani ipek böceğinin kozasını terk ettikten sonra bıraktığı kozalak kalıntılarıyla oluşturulan alternatif vegan saten, tasarımlarımızın oluşumunda sürdürebilir sürecimizin en önemli adımı olmuştur. Ayrıca unutulmuş zanaatları ve teknikleri tekrar su üstüne çıkarıp, insanlara bu teknikleri hatırlatarak, belli bir gruba istihdam sağlamak sürdürebilir sürecimizin bir parçasıdır. Benim için bu sürecin en zorlayıcı adımı, doğru üreticileri bulmak ve üretim işleyişini sisteme oturtmak oldu.

Moda yolculuğuna yeni başlayacak girişimcilere önerileriniz neler olabilir?
Yeni başlayan genç tasarımcılara önerim, yaratım süreçlerine başlamadan önce nereden ilham aldıklarını ve nelerden beslendiklerini bulmaları… Bu, onlara büyük bir yol gösterici olacaktır. Ve en önemli şeylerden biri de yaratım süreçlerinde kendi özgürlük alanlarını oluşturup, o alan içerisinde yaratıcı süreçlerini sürdürmeleri. Aslında bu iki şeyi sağladıktan sonra ilham kendiliğinden gelecektir.

By Usta

<<- Kızlar Baklavalı erkekleri sever diye duyduktan sonra elinde baklava tepsisiyle gezen