Per. May 2nd, 2024

Son yıllarda özlerine dönen, koleksiyonlarını yerel zenginliklerden ilham alarak tasarlayan dev moda markaları, global köyü kültürel değerleriyle besliyor; ve tam da o değerlerle güçlenerek küresel dünyada söz sahibi oluyor.

Modanın aynılaştırarak topluma entegrasyonu sağlarken bir yandan da farklılaştırma işlevi yaparak bireyselleşmeye katkıda bulunduğunu ünlü sosyolog George Simmel’den biliyoruz. Küreselleşmeyle birlikte tüm dünyada aynı anda kabul gören ve trendlerin beslediği benzer görünümler, modada ve toplumsal hayatta tektipleşmenin de önünü açmaktadır. Frankfurt Okulu’nun önemli isimlerinden Adorno ve Horkheimer Aydınlanmanın Diyalektiği isimli kitaplarında kültür endüstrisinin, bireyi pasifleştirerek sürekli tüketime yönlendirme ve gerçek kültür yerine kalıplaşmış bir kültür üretme çabasından başka bir şey olmadığının altını çizerler.

Alessandro Michele’yle resimler adeta galerilerden çıkıp Gucci tasarımlarına yansıyor. Özellikle Rönesans dönemi sanatçılar Michele’yi çok fazla etkiliyor. Örneğin erken Rönesans dönemi İtalyan ressam Fra Filippo Lippi’nin ünlü eseri “Madonna ve Çocuk”taki (sağda) cesur renkler ve tok kumaşlar, Michele’nin çarpıcı zıtlıklarıyla dikkat çeken zengin tonlarıyla oldukça benzer.

Homojenleşme toplumun her alanında hissedilse de en çok modada kendini gösterir. Modanın işleyiş mekanizması ve kültür endüstrisinin ortak noktaları arasında, birbirinin tekrarı ürünler sunmak ve yerel farklılıkların son bulması sayılabilir. Başka bir deyişle kültür endüstrisinin bir ürünü olan moda, global bir kültür üreterek tüketim toplumuna da fayda sağlar. Dünya global bir köye dönüşürken modanın da herkesin bildiği ve tanıdığı global bir kültür, global bir giyim tarzı ürettiğini, bunun zaten yeni bir şey olmadığını, ta modanın var olmaya başlamasından beri devam ettiğini biliyoruz. Son yıllarda yerel kültürlerin değer kazanması, otantik değerlerin alkışlanmaya başlamasıyla küreselliğin yerellik kartını oynadığını, yerelleşmenin markaların küreselliğini beslediğini söyleyebiliriz.

Başka bir deyişle markalar tüm dünyada kabul edilen kalıplaşmış estetik değerleri öne çıkarmak yerine kendi içsel yolculuklarını gerçekleştirerek özlerine dönmekte, tarihlerine, yerel güzelliklerine ve kendi kültürlerine eğilerek modaya özgün bir ruh katmakta ve bu ruhu, elbette ekonomik güçleri doğrultusunda globale satmaktadırlar.

Bu bağlamda lokal olanın artık yeni global sayıldığını söyleyebilir miyiz?

Valentino markasının DNA’sını temsil eden, Valentino kimliğinin en karakteristik özelliği olan çiçek baskıları, dünden bugüne tüm koleksiyonlarda varlığını sürdürüyor. Pierpaolo Piccioli de bu geleneğe saygı duruşunda bulunarak çiçekleri son koleksiyonundan eksik etmemiş.

İTALYAN TARİHİNİN GLOBALE TAŞINMASI
Tam bir Romalı olan, 16. yüzyılda Roma’da inşa edilen Palazzo Alberini’deki stüdyosunda 2015’ten beri Gucci’nin kreatif direktörlüğünü yürüten Alessandro Michele, İtalyan Rönesansı’na olan hayranlığını birbirinden ihtişamlı kolek- siyonlarında göstermekten geri durmuyor. Barok sanatın temsilcisi Caravaggio’nun stilini Michele’nin barok ve bohem kıyafetlerinde, Trecento resimlerinin gotik ve ezoterik tarzını Gucci koleksiyonlarında gözlemleyebilirsiniz.

Michele, Visconti ve Fellini gibi İtalyan yönetmenlerinin etkisini kostümlerine taşırken yerelliği globalle destekleyip tasarımlarında Amerikalı yönetmen Wes Andersan estetiğine de göz kırpıyor.

Pierpaolo Piccioli Sonbahar/Kış 2021-22 defilesini pandemi dönemi kapalı kalan Piccolo Teatro de Milan’da yaparak İtalyan kültürüne verdiği değeri göstermiş oldu.

Gucci’nin 100. doğum günü vesilesiyle markanın arşivinin, kısaca dünden bugüne koleksiyonlarının sergilendiği Floransa’daki Palazzo Settimanni’yi açan Alessandro Michele, bu mekanın İtalyan kültürel mirasının gelecek kuşaklara iletilmesinde önemli bir rolü olduğunu anlatıyor. Rönesans dönemi Floransa’nın mimari özelliklerini yansıtan ve Gucci’nin, dolayısıyla İtalya’nın kültürel tarihini bugüne taşıyan mekan, tıpkı Michele’nin felsefesi gibi geçmişle günümüz arasında köprü oluyor.

Bunu, tıpkı Michele’nin kesinlikle nostaljik bir tasarımcı sayılamayacağı gibi, nostaljik bir arzudan öte kültürel değerleri daha geniş çevrelere tanıtma, yereli güncelleştirip globale dahil etme arzusu olarak yorumlayabiliriz.

En az Gucci kadar güçlü bir marka olan ve globale hitap eden Valentino da özellikle pandemi döneminde İtalyan kimliğini daha çok vurgulamak amacıyla defilelerini Paris’te değil, Milano, Venedik ve Roma’da gerçekleştirdi. Pierpaolo Piccioli’nin Sonbahar/Kış 2021-22 defilesini pandemi dö- neminde kapalı kalan ve İtalyan tarihinde önemli bir yeri bulunan Piccolo Teatro de Milan’da yapması da tesadüf değildi. 1947 yılında kurulan, faşizm döneminde işkencelerle anılan tiyatro sonraki yıllarda İtalya’nın ilk kamu tiyatrosuna dönüşürken Milano’nun demokratik ve kültürel uyanışının da simgesi oldu. Piccioli kış koleksiyonunu bu özel mekanda sunarak İtalyan tarihini onore ediyordu.

Simon Porte Jacquemus’un doğup büyüdüğü şehir Marsilya’ya olan aşkı, Akdeniz kıyıları ve lavanta tarlalarıyla Provans kültürü; tasarımcının tüm koleksiyonlarına ilham veriyor. Jacquemus geçmişini ve onu şekillendiren kültürü koleksiyonları aracılığıyla tüm dünyaya anlatıyor.

İlkbahar/Yaz 2022 koleksiyonundaysa markanın kurucusu Valentino Garavani’nin arşivinden çıkardığı parçaları modern bir yorumla podyuma taşıması, yine Piccioli’nin köklerine ve kültürel mirasa olan saygısını gösteriyordu. Piccioli tüm dünyaya hitap eden defileleriyle İtalyan kültürünün mihenk taşlarını, örneğin Piccolo Teatro de Milan gibi yerel bir mekanı, globalle tanıştırmış oldu. Piccioli’nin, Valentino Garavani’nin ve modaevinin ikonik sembolü olarak birçok koleksiyonunda yer verdiği güller, Valentino’nun imzası, titiz bir el işçiliğinin meyvesi, kültürel bir miras sa- yılan çiçekler de bugün artık global bir değer olarak tüm dünyayı geziyor.

Dolayısıyla evet, lokal olan bugün artık yeni global.

Metiers d’Art defilesi ve zanaatkarların başarısı

Chanel’in kreatif direktörü Virginie Viard Paris’teki Le19M binasında gerçekleşen Metiers d’Art 2021/22 defilesinde sadece sonuca odaklanıp koleksiyondaki tasarımları davetlilerle buluşturmakla yetinmedi. Nakışçılar Lesage ve Atelier Montex, kuyumcu Goossens, şapkacı Maison Michel, tüy işçisi Lemarié, pli ustası Lognon ve kunduracı Massaro gibi zanaatkarIarın atölyelerinin de görücüye çıkması, kültürel değerlerin, “made in local” konseptinin önemini gösteriyordu. Hâlâ star tasarımcılar söz konusu olsa da onların gölgeleri gibi iş yapan zanaatkarlar da artık sahneye çıkarılıyor ve yüceltiliyor. Chanel’in önceki yılların aksine farklı ülkelerde değil de, mimar Rudy Ricciotti tarafından tasarlanan Paris’teki ihtişamlı bir binada Metiers d’Art defilesini düzenlemesi, kültüre yapılan bir vurgu.

PROVENCE’IN GÜNEŞİ DÜNYAYI AYDINLATINCA
Fransa’nın güneyinde Marsilya’da doğup büyüyen, Provansal kültürü ve Akdenizli olmayı tüm koleksiyonlarında yaşatıp global bir marka yaratan, kısa sürede büyük bir başarı elde eden Simon Porte Jacquemus da yerelliğiyle fark yaratan, yerel değerleriyle globale seslenen bir isim.

Güney Fransa’nın “dolcevita”sını, ılıman iklimini ve kız- gın güneşini, Marsilya’ya olan aşkını tasarımlarına yansıtan, doğduğu topraklara olan sadakatini Bella Hadid ve Jennifer Lopez’in vazgeçemediği devasa şapkalar, mini mini çantalar, çiçek desenleri, pastel renkler, oversize pantolonlar, vücuda yapışan elbiselerle gösteren Simon Porte Jacquemus son kış koleksiyonunda da Fransız Alplerine övgü yapan “La Montagne” isimli bir defileye imza attı.

Celine markasının Nice’de geçen yaz koleksiyonu videosuyla Fransa’nın güney sahillerini tanıma fırsatı bulacak, ülkenin yerel zenginliklerini görebileceksiniz.

“En büyük takıntım, herkesin Marsilya’ya âşık olması” diye anlatan Jacquemus’un kesinlikle bunu başardığı, Güney Fransa’nın güneşiyle parlayan şiirsel tasarımlarını tüm dünyaya giydirerek hayalini gerçekleştirdiğini, gezegenin bambaşka bir yerinde yaşayan insanlara markasıyla Akdeniz ruhunu tanıştırdığını söyleyebiliriz.

Jacquemus’un tutkulu yolculuğu, yerelin yeni global olduğunu kanıtlayan en güzel örneklerden. Güney Fransa’dan bahsetmişken hiç Baie des Anges’a gittiniz mi? Gitmedinizse eğer ve hatta buranın ismini daha önce hiç duymadınızsa, Hedi Slimane’ın Nice şehrinde çektiği, “Baie des Anges” isimli Celine İlkbahar/Yaz 2022 koleksiyon videosu sayesinde bu harika bölgeyle tanışacaksınız. Bir zamanlar İngilizlerin salındığı, ismini de buradan alan Nice’in ikonik Promenade des Anglais’si, Riviera’nın alameti farikası Belle Epoque mimarisini temsil eden ihtişamlı Negresco oteli ve Massena caddesi, Celine videosuyla sınırlarını aşıp geniş kitlelere hitap edecek.

Hedi Slimane Fransız kültürünü temsil eden yerel değerleri koleksiyonundaki zamansız parçalarla birleştiriyor, uzun trençkotları, kalem etekleri, çizgili gömlek ve hasır şapkayı Nice’in karakteristik caddelerinde gezdirerek, yerelle globali bir arada sunuyor.

Maria Grazia Chiuri, Dior 2021 Resort defilesi için Güney İtalya’nın zanaatkarlarıyla bir araya gelip kaybolmaya yüz tutmuş gelenekleri yücelten, yerel halkın değerlerini hatırlatan bir koleksiyona imza attı.

MODA KÜLTÜREL MİRASLA YAKIN İLİŞKİLİ
Modanın birinci işlevi giydirmek dışında toplumsal gelişmelerin paralelinde sosyal meseleler hakkında farkındalık yarattığını, sürdürülebilirlikten iklim krizine, kapsayıcılıktan çoğulculuğa çeşitli konularda insanları bilgilendirdiğini birçok kez ELLE Türkiye’nin sayfalarında okudunuz.

Modanın kültür endüstrisinin aracı olarak homojenleştirip tektipleştirdiği gerçeğini yadsımasak da özellikle içimize döndüğümüz pandemi süresince yerel değerlere, kültüre de önem atfettiğinin altını çizmek gerekiyor.

Dior’un kreatif direktörü Maria Grazia Chiuri, Paris Match dergisine verdiği röportajda modanın kültür ve mirasla çok yakından ilişkili olduğunu, yaratıcılığın sadece tasarım anlamına gelmeyip bir düşünce şekli olduğunu anlatıyor. Moda ve büyük markalar yerel kültürlere, değerler sistemine dayanan düşünce şekillerini tasarımları, seçtikleri defile mekanları, ilham aldıkları sanatçılar ve elbette ekonomik güçleri aracılığıyla global dünyaya aktarıyor, globali yerellikle besleyip, yerel zenginliklerden yeni globali oluşturuyorlar.

Sanatçı Agostino Branca’nın üzerine Tarot kartlarını ve Güney İtalya’nın sembolü bitki ve yabani çiçekleri işlediği tabaklar, el işçiliğinin titiz bir örneği.

Maria Grazia Chiuri, çocukluğunun geçtiği ve kendi deyimiyle “kadınların evlerinin önünde dantel işlediği” İtalya’nın güneyindeki Lecce’nin Puglia bölgesinde gerçek- leştirdiği Resort 2021 defilesi için bu bölgedeki lokal artizanlarla birlikte çalıştı, onlara kendilerini geliştirmeleri için bir fırsat verdi, Puglia’nın kültürel mirasını Dior’un global gücü sayesinde sınırlarından kurtarıp dünyaya tanıttı. Chiuri, “Günümüzde artık lokal seviyede düşünmenin önemi artarken insanlara sahip olduklarıyla neler yapabilecekleri konusunda yardım etmek lazım. Sizin kültürünüzle bağdaşmayan bir şey yapmak başarıyı köstekler” diyor.

SON SÖZ
Küreselleşmenin temelde Kuzey ve Batılı ülkelerin ekonomik güçlerine dayanarak kültürlerini ve yerelliklerini globale sunabildikleri tanımından yola çıkıp, ardından Afrika’dan doğan bir markanın yerelliğini globale ulaştırıp ulaştıramadığı üzerine yepyeni ve asında yerinde bir tartışma açılabilir. Bu doğrudur ama başka bir yazı konusudur. Büyük markaların dünyada etkin olmaya çabalarken bunu homojen öneriler aracılığıyla değil de; kültürel değerler, yerel özellikler, kaybolmaya yüz tutmuş alışkanlıklar vasıtasıyla gerçekleştirerek en azından global köyün çoğulcu yapılar, kimliksel öğeler ve farklı gerçekliklerle daha renkli bir içeriğe sahip olmasına katkıda bulunduklarını söyleyebiliriz. Bu da hiç fena bir şey değil.

DİOR

BOTTEGA FOR BOTTEGAS projesi
Bottega Veneta markası yerel işletmelerin yaratıcılığını öne çıkarmak, onlara görünürlük kazandırmak için Bottega for Bottegas projesini hayata geçirdi. Geleneksel yöntemlerle üretilen Vanini zeytinyağları, Krumiri Rossi bisküvileri, Pastificio Martelli makarnaları ve Orsoni seramikleri gibi 12 farklı yerel işletmeci Bottega mağazalarında sergilenip satışları ilgili Bottega’larda gerçekleşecek.

Bottega Veneta küresel görünürlüğünü kullanarak Orsoni seramikleri gibi yerel işletmecilere daha geniş kitlelerce tanınma fırsatı veriyor.

MODAEVLERİNDE 25 YAŞINDA BEKARSAN YANDIN!
Fransa’da Lanvin, Louis Vuitton, Nina Ricci ve Chanel gibi markalar, ülkede her Kasım ayının 25’inde, 25 yaşını doldurmuş ve henüz evlenmemiş kızların genç koruyucu azizi Sainte-Catherine’in gününü kutluyor. Bu “old-school” sayılacak geleneğin kutlanmasının ardında büyük markaların geleneğe, zanaate ve el işçiliğine verdiği değer var. Kutlamada markanın atölyelerinde çalışan tüm gençler yeşil ve sarı renkli şapkalarıyla, elbette eş bulmak için değil, ortak değerlerin ve büyük bir moda ailesi olmanın sevinciyle eğleniyor, bir yandan da aslında oldukça cinsiyetçi sayılabilecek Sainte-Catherine günüyle dalga geçiyor.


Yazı: Selin Miloşyan

Fotoğraflar: GETTY IMAGES TÜRKİYE, IMAXTREE.COM

ELLE Türkiye Şubat 2022 sayısından alınmıştır.

By Usta

<<- Kızlar Baklavalı erkekleri sever diye duyduktan sonra elinde baklava tepsisiyle gezen